ANKARA - DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel, iktidar ve muhalefetin yeni süreçte yeterli düzeyde cesur bir tutum sergilemediğini belirterek, "Bu çekingenlik ve korku hali sorunları daha da ağırlaştırır ve çözüm karşıtlarını cesaretlendirir" dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” üzerine PKK 9 Mayıs’ta kongresini topladığını duyururken 12 Mayıs’ta çalışmalarını sonlandırdığını açıkladı. Kürt sorununun çözümüne dair süreçte yeni bir aşamaya geçilirken 18 Mayıs’ta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti ile görüşen Abdullah Öcalan, “Yeni bir sözleşmeye ihtiyaç var” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise Meclis’te sürece dair komisyonun kurulması önerisi ve çağrısında bulundu. Kürt tarafından atılan adımlar ve iktidar kanadından yapılan olumlu açıklamalara rağmen somut bir adım atılmadı.
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, sürecin geldiği aşamaya dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
1 Ekim’den sonra Kürt sorunun çözümü kapsamında tartışmalar başladı. Süreç şu anda hangi aşamada, nasıl yürüyor?
Süreç belli parametreler üzerinden yürüyor. İnisiyatif daha çok Sayın Öcalan'da, ancak iktidar ve ortakları da bu inisiyatife alan açıp imkân tanıdılar. Tarihi 27 Şubat çağrısı ve sonrasında Kürt siyasi hareketinin tüm paydaşlarının yaklaşımı, küresel siyasette etkili olan devletlerin açıklamaları ve Türkiye'de yürütülen tartışmalar önemli bir siyasal toplumsal ortam oluşturdu. Bu yeni bir durumdu ve gerçekten önemliydi.
Abdullah Öcalan’ın inisiyatifi ve çağrısı siyasette nasıl hava yarattı?
Türkiye'de demokratikleşme ve anayasa tartışmaları başladı. Tüm bu gelişmelerin kaynağında Öcalan'ın önderliğindeki güçlü öngörüler ve inisiyatif bulunuyor.
DEM Parti'nin İmralı heyetinin Sayın Öcalan adına yürüttüğü temaslar, Türkiye'de, Suriye'de, Irak'ta, Avrupa'da ve Kürdistan'ın her bölgesinde siyasal ortamı ve havayı köklü biçimde değiştirdi. Kürtler, tüm ayrışmalara ve siyasal çelişkilere rağmen birbiriyle konuşmaya, tartışmaya başladılar. Suriye'deki çatışmalar azaldı, müzakereler ve Kürtlere statü konusu gündeme geldi. Ayrıca Kürt ulusal konferansı toplandı, Türkiye'de demokratikleşme ve anayasa tartışmaları başladı. Tüm bu gelişmelerin kaynağında Öcalan'ın önderliğindeki güçlü öngörüler ve inisiyatif bulunuyor. Bu süreç, muhalefetinden iktidarına kadar Türkiye'de daha sağlıklı bir siyasi tartışmanın yürütülmesine vesile oldu. Biz de parti olarak bu atmosferden doğru sonuçlar çıkarmaya çalıştık ve etkili bir diplomatik süreç yürütüyoruz.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı ardından PKK de kongresini toplayarak çalışmalarını sonlandırma yönünde bir karar aldı. Kürtler ve Ortadoğu mücadele tarihi bakımından tarihi bir adım olarak kabul edilen bu kararın sürece yansıması nasıl olacak?
PKK kongresi öncesinde kapsamlı hazırlık çalışmalar yapıldığı kamuoyuna da yansıdı. Sayın Öcalan, İmralı'da gelecekteki 50 yılın önünü açabilecek güçte bir manifesto hazırladı ve bunu PKK kongresine yönelik politik rapor olarak tanımladı. Aslında yaklaşık beş aydır süren görüşmelerde belirtilen kavramsal ve teorik çerçeveden farklı değil, ancak onu çok aşan, çok daha kapsamlı bir metinden söz ediliyor. Şüphesiz ileriki zamanlarda bu manifesto topluma mal olacak. Öğrendiğimiz kadarıyla birçok yerleşik kanaat ve paradigma tamamen altüst oluyor; bütün Ortadoğu bu görüşlerden derinden etkilenebilir. Zaten PKK kongresinin de böyle bir etkisi ve özelliği olacağını düşünüyorum.
PKK’nin silahsız mücadeleyi de içeren kararlarının Ortadoğu’ya etkisi nasıl olur?
Kongrenin gerçekleşmiş olması, Kürtler açısından silahlı mücadelenin bir yöntem olarak devreden çıkarılmış olması, tamamen yeni bir mücadele dönemine ve yöntemine işaret ediyor. Feshedilen partinin yanında, aslında karşı güçlerin de yerleşik ve alışılagelmiş politikalarının feshi anlamına geliyor. Bu son derece önemli bir nokta. Hiçbir güç bu karar karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamaz. Bu adım, gerçekten milat niteliğinde bir değişim ve dönüşüme işaret ediyor.
PKK'nin bu tarihi adıma rağmen iktidar toplumun da beklediği ve sürecin ilerlemesini sağlayacak adımlar atmadı. Gelinen aşamada iktidara düşen görevler ne?
Hukuki boyut ise, yasal ve hukuksal gerekliliklerin eksiksiz yerine getirilmesidir. Her iki konu için de Meclis'in aktif biçimde devreye girmesi ve gerekli inisiyatifi alması kesinlikle zorunludur.
Kongre kararlarıyla beraber, eğer devlet ve iktidar çözümden yana ve kararlı ise, hızlı bir şekilde hukuki ve siyasi boyutunu hayata geçirmelidir. Siyasi boyutu; demokratik siyasetin kapsamının genişletilmesi ve bütün devrimcilerin siyaset yapabilecek olanak ve imkanlara sahip olmasının sağlanmasıdır. Bütün dünya deneyimleri kademeli olarak böyle bir gerçekliğe dayanıyor. Hukuki boyut ise, yasal ve hukuksal gerekliliklerin eksiksiz yerine getirilmesidir. Her iki konu için de Meclis'in aktif biçimde devreye girmesi ve gerekli inisiyatifi alması kesinlikle zorunludur.
Tecridin tamamen kaldırılması ve Abdullah Öcalan’ın aktif bir biçimde siyasete dahil olmasının etkisi ne olur?
Sayın Öcalan'ın kamuoyuyla, demokratik siyasetle ve sivil toplumla günlük, etkili bir iletişiminin mutlaka sağlanması elzem. Yine silahların devreden çıkarılmasının tek yolu, Sayın Öcalan'ın sürekli olarak aktif biçimde devrede olmasıyla mümkündür. Bu konuda halen sığ ve dar yaklaşımlar, kısa vadeli basit hesaplar var. Bunların aşılması ve kamuoyunun doğru şekilde bilgilendirilmesi şart. Türkiye kamuoyu bunu anlayabilecek, kavrayabilecek olgunluğa kesinlikle sahiptir.
İktidar ve muhalefetin sürece dair adım atmasının etkileri ne olur?
Şimdiye kadar ne iktidar ne muhalefet ne de basın yeterli düzeyde cesur bir tutum sergilemiyor ve net bir dil kullanmıyor. Bu çekingenlik ve korku hali sorunları çözmez, tam tersine daha da ağırlaştırır ve çözüm karşıtlarını cesaretlendirir. Sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürümesi için daha cesur bir tutuma ve çözüme hizmet eden bir dile ihtiyaç var. Bu durumun önümüzdeki günlerde aşılmasını temenni ediyoruz. "
MA / Mehmet Aslan