İSTANBUL - Hasta tutsakların bir an önce tahliye edilmeleri gerektiğini belirten ÖHD’li Tahir Demirci, hasta tutsakların bir an önce gündeme alınarak tahliyelerinin önünün açılması gerektiğini ifade etti.
Cezaevlerinde hasta tutsakların durumu giderek ağırlaşıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2024 yılının 11 ayında, cezaevlerinde 709 tutuklu yaşamını yitirdi. Hasta tutsakların tahliyesi ya Adli Tıp Kurumu (ATK) raporları ya da 2021'de yürürlüğe giren İdare ve Cezaevi Gözlem Kurulu’nun (İGK) raporları ile engelleniyor. Adalet Bakanlığı, Ekim 2024'te yaptığı açıklamada, 8 bin 521 tutsağın tahliyesinin, "iyi halli olmadıkları" gerekçesiyle ertelendiğini ifade etti.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Tahir Demirci, hasta tutsakların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
MEVCUT YASA
Hasta tutsaklarla ilgili mevcut yasaya değinen Demirci, “ATK raporlarıyla hasta tutsakların infazları ertelenebiliyor. Buna hukukta geri bırakma diyoruz. Bu geri bırakma süreci hastalığı sona erdikten sonra infazının devam edeceği yönünde bir düzenlemedir. Bu İnfaz Kanunu’nun 16’ncı maddesinde düzenlenmiştir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında ise bu madde uygulanmıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların infazı hiçbir şekilde durdurulmuyor. Buna dair de İnfaz Kanunu’nun 25’inci maddenin (I) bendinde bir düzenleme var. Bu maddede ‘herhangi bir şekilde cezalarına ara verilemez’ deniliyor” ifadelerini kullandı.
UMUT HAKKI
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarındaki müddetnamede “ölene kadar” ifadesinin olduğunu anımsatan Demirci, “Ancak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ilişkin ihlal kararları mevcut. Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarının yaptığı başvuru sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘umut hakkı’na ilişkin bir karar verdi. Bu kararda bir cezanın infazı ömrünün sonuna kadar şeklinde uygulanamayacağına dairdir. Umut hakkı’nın sağlanması gerektiği ve dışarıda hayatına devam etmesine dair bir umudunun olması gerektiğine dair bir karar verildi” dedi.
‘HUKUKİ BİR YANI YOK’
Demirci, uygulamaların hukuki bir yanının olmadığını kaydederek, “Cezaevlerinde çok sayıda hasta tutsak var. Örneğin; Soydan Akay cezaevinde kalp krizi geçirdi ancak tahliyesi halen erteleniyor. Onun gibi birçok hasta tutsak içeride. Burada İdari ve Gözlem Kurullarının etkisi çok yüksek. Bu kurul, tutsakların infazına ilişkin belli bir puanlama yapıyor ve bunun sonucunda tutsağın tahliye edilip edilmeyeceğine karar veriyor. Aslında hukuka uygun herhangi bir karar vermeleri mümkün değil. Çünkü zaten ceza süreleri bitmiş tutsaklara bile infazlarının devam edip etmeyeceklerine karar veriyorlar. Burada aslında cezaları bitmiş olsa da, koşullu salıverme zamanı gelmiş olsa da bu tutsakları cezaevinde tutmaya devam edebiliyorlar. Kurulların kendisi hukuka uygun değilken, bir de kurulun içerisinde kimlerin yer alacağı ve ne sebeple yer alacağına dair bir belirleme yok. Bir teknisyenin, bir tutsağın neye göre salıverilip verilmeyeceğine karar vermesinin hukuki bir yanı yok” diye konuştu.
‘BİR AN ÖNCE ADIM ATILMALI’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı anımsatan Demirci, “Çeşitli düzenlemelerin geleceği söyleniyor. Ama hasta tutsaklar meselesi bu düzenlemelerden bağımsız bir şekilde ele alınmalıdır. Adalet Bakanlığı ve süreci yürüten tüm taraflar böyle yaklaşmalı. Çünkü ortada bir yaşam hakkı ihlali var. En yakın zamanda Metris R Tipi Cezaevi’nde Abdulkadir Kuday’ı kaybettik. Sürecini takip ettiğimiz bir hasta tutsaktı. İnfazının durdurulması için birçok başvuru yapıldı. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), ‘Cumhurbaşkanlığı affı’ için Cumhurbaşkanlığına başvuru yapıldı. Fakat herhangi bir gelişme olmadı. Benzer durumda pek çok hasta tutsak var. Bazıları için yaşamlarının son demlerini aileleriyle geçirebilecek bir durum söz konusu. Buna rağmen herhangi bir düzenleme yapılmıyor ve başvurular da sonuçsuz kalıyor. Aslında gayri insani bir durum söz konusu. Süreçten ve siyasetten bağımsız bir an önce kanunda düzenlemelerin yapılması gerekiyor” diye belirtti.
‘İNFAZ KANUNU’NUN 25’İNCİ MADDESİ KALDIRILMALI’
İnfaz Kanunu’nun 25’inci maddesi olan “ölen kadar cezaevinde kalacak” şeklindeki maddenin kaldırılması gerektiğini aktaran Demirci, “Bu sebeple tutsaklar cezaevlerinde ölüme terk ediliyor. Özellikle 25’inci maddenin kaldırılması gerekiyor. Bu madde eşitlik ilkesine aykırı ve yaşam hakkını ihlal eden bir düzenlemedir. Bir an önce bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor. Ayrıca bu tutsakların bırakılmamasına ‘toplum güvenliği’ gerekçe olarak gösteriliyor. Örneğin Abdülkadir Kuday ağır hasta tutsaktı ve yatağa bağlı yaşamını idame ettiriyordu. Nefesini bile bir cihazdan alabiliyordu. Yani ‘toplum güvenliği’ vesaire bunlar tamamen gerçek dışı belirlemelerdir. Çünkü birçok hasta tutsağın kronik hastalığı var. Yürümekte, hareket etmekte zorlanıyorlar. Hatta ATK’nin ‘yaşamlarını tek başına idame ettiremez’ şeklinde kararları da bulunuyor” dedi.
‘TAHLİYELERİN ÖNÜ AÇILMALI’
Tahliyelerini önünün açılması gerektiğini kaydeden Demirci, “Hasta tutsaklara ilişkin bir düzenleme ya da mevcut düzenlemelerde değişiklikler yapılmalıdır. Bir an önce tahliyeleri sağlanmalı. Herkes öncelikle bu konuyu ele almalı. Bu anlamda hemen başvurular yapılmalı ve tahliyelerin önü açılmalı” diye konuştu.
MA / Ömer İbrahimoğlu