İmralı görüşmesini anlattı: Siyasi-hukuki çözüm Türkiye'de paradigma değişimine yol açar

img

ANKARA - Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmenin detaylarını paylaşan avukat Özgür Erol, Kürt sorununun çözümü noktasında siyasi ve hukuki çözüm seçeneklerinin ortaya konulmasının Türkiye’de bir paradigma değişimine yol açacağını vurguladı. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, 27 Şubat'ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile üçüncü bir görüşme gerçekleştirdi. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti'nde yer alan isimler ve tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile birlikte cezaevinde tarihi bir açıklama yaptı. 
 
"Barış ve Demokratik Toplum" başlıklı çağrı, yeni bir dönemin kapısını araladı. 
Tüm dünyada büyük yankı uyandıran çağrıya dair tartışmalar devam ederken, PKK de yaptığı açıklamayla çağrıyı sahiplendiklerini vurguladı. 
 
İmralı Adası'na giden heyette, 2011 yılında 2 defa Abdullah Öcalan ile görüşen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol da yer aldı. Erol, görüşmeye dair detaylar, tarihi çağrıda yer alan vurgular ve sonrasında yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı. 
 
Abdullah Öcalan ile daha önce de görüşmüştünüz. Görüşmenin detayları ve yapılan çağrıdaki vurgulara geçmeden önce; uzun yıllar aradan sonra yeniden müvekkiliniz ile görüşmenize izin verildiğini öğrendiğinizde neler hissetiniz? 
 
İmralı Cezaevi’ndeki bu tecrit sisteminin sonlanması ve Sayın Öcalan’ın kendisini ifade edebileceği koşullara kavuşması için halkın yıllardır ciddi bir talebi ve mücadelesi oldu. Siyasetçilerin, cezaevlerinin, Avrupa’daki yurtsever halkın, Kürtlerin dostlarının hem Türkiye’deki hem uluslararası çaptaki dostlarının talepleri ve mücadeleleri oldu. Esasen bu sürecin bunlarla yakından bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bunların hepsinin bir birikimi, bu ısrarın ve inadın bir sonucuydu. Elbette bütün bu özlemin de bir birikimini ifade ediyordu bu dönemdeki gelişmeler. Biz bu görüşme sürecine katılacağımızı öğrendiğimizde bütün bu özlemlerin birikimini bir nevi üzerimizde hissettik. Bunun gerilimini ve heyecanını inkar edemem. Bir yanda ciddi bir heyecan ve uzun yıllar sonra bir araya gelmenin insani özlemi. Diğer yandan bu özlemlerin ve bütün bu beklentilerin sorumluluğu, onları da oraya taşıyabilmenin sorumluluğu. Bütün bunlara layık olabilmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyaydık. Bunların tesiriyle oraya gittik.
 
 Görüşme öncesi nasıl bir hazırlığınız oldu? 
 
Biz eskiden beri İmralı Cezaevi’ndeki görüşmelere belirli bir hazırlıkla gidiyorduk. Birincil olarak hukuksal durum ve oranın yaşam koşullarına ilişkin öğrenmek istediklerimize dair bir hazırlığımız olur. İkinci olarak oradaki temel sorunun dış dünyaya erişimi, dış dünyadaki iletişim olanaklarına erişim sorununa göre bir hazırlığımız olur. Bölgesel ve uluslararası alandaki gelişmelere dair kuşkusuz bir fikriyatla, bir hazırlıkla gideriz. Bu sefer de aşağı yukarı bu eksende oldu. Tabi şunu da tahmin edebiliyorduk. 2019’da da böyle olmuştu. Uzun süreli kesintiden sonra Sayın Öcalan daha çok kendi yoğunlaşmasıyla ve kendi hazırlığıyla gelecekti görüşmeye. Bizim onu doğru yansıtabilmek ve doğru anlamaya dönük bir motivasyon içerisinde olmamızın daha önemli olduğunun şahsen farkındaydım.
 
 Hazırlıklar sonrası genişletilmiş heyetle bir araya geldiniz, nasıl bir duygu hakimdi ve neler konuşuldu?
 
Herkes çok heyecanlıydı. Herkes birbirinin gözünün içine bakıyordu ve gülümsüyordu. Onu çok net fark ettim. Heyetin diğer üyeleri genel başkanlarımız, heyet üyesi arkadaşlarımız, pek çok sorumluklar almış ve pek çok yükler üstlenmiş arkadaşlarımızdı. Bununla beraber gözlerindeki parıltı çok net görülebiliyordu. İlk kez gören arkadaşlarımız da vardı. Onların heyecanı daha farklıydı. Belki bugüne kadar hep anlatılanlardan, duyduklarından biliyorlardı. Tuncer (Bakırhan) başkan da Tülay (Hatimoğulları) başkan da öyleydi.
 
Dikkatinizi çeken bir söylem oldu mu?
 
Heyecanı yansıtan hareketler oldu ama şimdilik onların çok detayına girmeyelim. 
 
Adada cezaevi idaresi sizi nerede ve nasıl karşıladı? 
 
Daha önceki görüşmelerin getirdiği bir deneyim, bir uzmanlaşma var. Hem bizim heyette hem karşıdaki yetkililerde. Cezaevinin dışında gayet nezaketle karşıladılar. Aynı şekilde cezaevinin içine girişte, görüşme yerine gitmeden önce müdür beyin odasında bir süre ağırladılar. Orada ikramda bulundular. Bir sohbet ve değerlendirme gerçekleşti. Hem oradaki şartlara, duruma ilişkin ayaküstü de olsa karşılıklı sohbet oldu.   
 
Neler paylaştılar sizinle?
 
Daha çok heyetimizin sorularına yanıt veriyorlardı. Örneğin yemekler nasıl, nerede çıkıyor, burada üretim olanakları var mı, adada herhangi bir yerleşim var mı... Daha çok oraya özel, şahsi merakları gideren yanıtlar verdiler. Karşılıklı nezaket ilişkisi içerinde gerçekleşen bir sohbetti, öyle de devam etti.
 
Abdullah Öcalan’ın ve oradaki diğer tutsakların koşullarına ilişkin paylaşımda bulundular mı? 
 
 
Abdullah Öcalan 3 odalı bir bölgede kalıyor. Gün içerisinde havalandırmaya belli saatlerde çıkabiliyorlar. Haftanın 5-6 günü birer saat spor ve sohbetlerde bir araya geliyorlar. 
 
Sayın Öcalan, 3 odalı bir bölmede kalıyor. Daha önce 2013-2015 döneminde kalmaya başladıkları odalardalar. Uyumak için kullandığı bir bölme, kitaplık ve çalışma alanı için kullandığı bir bölme, masa ve sandalyesi var orada. Bir de spor için kullandığı bir bölme var. Bildiğim kadarıyla diğer arkadaşlar tek bölmeli odalarda kalıyorlar. Gün içerisinde havalandırmaya belli saatlerde çıkabiliyorlar. Ve yine müdür beyin bize aktardığı kadarıyla haftanın 5 ya da 6 günü birer saat spor ve sohbet etkinliği biçiminde bir araya gelebiliyorlar.
 
 Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar, sizi nasıl karşıladı? Bu karşılamaya dair neler paylaşabilirsiniz? 
 
Duyguların en yoğunlaştığı o an oluyor. İlk an her zaman en kritik ve en heyecanlı an oluyor. Bütün buluşmalarda bütün bir araya gelişlerde. Sayın Öcalan bizden önce buluşma salonuna geçmişti ve bizi ayakta karşıladı. Tek tek her arkadaşın elini sıktı. Herkese tek tek özel ilgi gösterdi. Daha önce de söylemiştim; Ahmet Abi’ye biraz daha özel bir özen gösterdi. Daha bir temas kurdu. Heyet üyelerimizle zaten daha önceki görüşmelerinde kurdukları özel bir hukuk vardı. Cengiz’i (Çiçek) ve beni daha önce avukat olarak geçmişten anımsıyordu. Kendisi ‘buyurun oturun’ dedi, biz oturduktan sonra diğer arkadaşlar Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar geldi. Onlar geldikten sonra biz bir kez daha selamlaşmak için ayağa kalktık, kucaklaştık. Orada Cengiz ve Hamili arkadaşlar selamlaşırken Sayın Öcalan, “Nasıl Seyit Rıza ile selamlaşmak gibi değil mi?” dedi Cengiz’e doğru. Sayın Öcalan ile diğer arkadaşlar masanın bir tarafında, biz heyet üyeleri ile diğer tarafta oturduk. Sayın Öcalan ile Ahmet Türk karşı karşıya oturdular, bu şekilde gerçekleşti görüşme.
 
 Devlet yetkilileri de buluşma sırasında orada mıydı? 
 
Evet, oradaydılar. İzlediler. Onlarla ilgili bir konu olduğunda ya da soru olduğunda yanıtlıyorlardı.
 
Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya dair aktarımı oldu mu? Tecride ya da sağlık koşullarına dair. 
 
Biz şunu geçmişten biliyoruz; Sayın Öcalan, kendi sağlığını ve koşullarını mümkün mertebe anlatmamaya çalışıyor. Oradaki görüşme süresini saatleri veya dakikaları mümkün mertebe yoğunlaştığı sosyal, toplumsal, siyasal meselelere ayırmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu bilgileri bizim de ısrar ederek almamız gerekiyordu daha önce. Fakat bu sefer özel bir durumdu. Açıklamaya dönük bir toplantıydı, kalabalık bir heyetti. O yüzden oradaki şartlara dair soru sorma imkanımız pek olmadı. Buna fırsat da olmadı. Sayın Öcalan kendi gündemiyle gelmişti zaten ve başka bir şeye fırsat vermeden o gündemlerle bizi karşıladı.
 
 Öcalan, mümkün mertebe kendi sağlığını ve koşullarını anlatmamaya çalışıyor. Açıklamaya dönük bir toplantı olduğundan bunu sorma imkanımız olmadı. Oradai şartların ağırlığını kimi söylemlerinden hissettik. 
 
Şunu ekleyebilirim; oradaki şartların ağırlığını ara ara kimi söylemlerinde hissettik. Çağrıya ilişkin ana bölüm sona erdikten sonra birlikte bir yemek yenildi. O yemek aşamasında şahsi diyaloglar biraz kurulabildi. “Ben bir şeyler yazmayı düşünüyorum” gibi şeyler söylediği esnada heyet üyelerinden biri şöyle dedi: “Biz de bir süre gelip burada sizinle birlikte kalıp yardımcı olsak olmaz mı?” diye sordu. Güldü ve “Buranın şartlarına siz dayanamazsınız” dedi. Daha önce de İmralı’yı kastederek “Burası için büyük bir azim ve irade gerekir” demişti. Anlamlıydı bence.
 
Görüşmeyi yaptığımız yer bir üst kattaydı. Görüşmeden sonra aşağıya inerken orada kalan arkadaşlardan biri merdivenden inerken biraz zorlandı. Ben hemen başka arkadaşa “Neden?" diye sordum. “10 yıldır ilk kez merdiven iniyor” dedi. 10 yıldır sürekli dümdüz bir zemin. Sürekli aynı şartlar altında yaşamaya zorlanmak… 
 
 Çağrı metnine dair neler söyledi? 
 
Bu çağrıya ilişkin zaten uzun süreli ve ciddi bir ön hazırlığı vardı. Ve bunun çerçevesini daha o zamandan itibaren çizmeye başlamıştı. Hem Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmede hem de sonraki heyet üyeleriyle yaptığı görüşmede bu çağrının çerçevesini aşağı yukarı çizmeye başlamıştı. Zaten görüşmeye gelirken elinde 3 sayfalık el yazması metinle geldi. Daha oturur oturmaz “Evet, bu tarihi bir gündür” dedi. Tarihi bir toplantıda olduğumuzu söyledi. “Şimdi ise buna bir isim koymamız gerekiyor” dedi. Orada biraz fikir yürüttü. Sonra “Bu metnin içerisinde mutlaka barış kelimesi olmalı tabi aynı zamanda bu demokratik topluma dönük bir çağrıdır. Demokratik toplumun da olması gerekir. O zaman Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı diyelim” dedi. İsmi hemen orada netleştirdi ve onun üzerinde metni bize okumaya başladı. Fakat metni okurken paragraf paragraf kimi yerlerde durarak, "burada şunu demek istedim, burada şunu kast ediyorum" şeklinde açıklayarak okudu.
 
Masadaki oturma düzenini siz mi oluşturdunuz? 
 
Hep birlikte oluşturduk. Kadraj derinliğini oluşturmak için bir kısmımız arkaya geçtik.
 
Sırrı Süreyya Önder, çağrıya dair açıklamada Abdullah Öcalan'ın heyete söylediği "Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" sözünü aktardı. Bu söz de kameraya okundu mu? 
 
O (çağrı metninde yer almanay söz), çağrının bir parçasıdır. Karşılıklı üzerinde mutabık kalınmış bir metindi. Bizzat kendisi okudu ve daha sonra bu cümleyi ekledi. 
 
Tek cümle ile söyleyeyim; o çağrının bir parçasıdır. Oturma düzeni oluşturuldu, onla birlikte Sayın Öcalan metni okumaya başladı ve bu o esnada kayıt altına alındı. Video kayıt altına alındı aynı zamanda çok sayıda fotoğraf da çekildi. Bu metni okudu. Metnin okumasını tamamladı ve metni okuduktan sonra o bahsettiğimiz cümleyi sözlü olarak da o metne ekledi. Bu cümle meselesi daha önce görüşme esnasında konuşulmuştu. El yazısı metin 1-2 gün önce üzerinde mutabık kalınmış, gerekli resmi yerlere iletilmiş, geri gelmiş, karşılıklı üzerinde mutabık kalınmış bir metindi. Sonrasında Sayın Öcalan bu ibarenin aslında metnin içeriğinde olduğunu net bir biçimde söyledi. “Bu ibare metinin içerisinde vardır, metin bu anlamı zaten içeriyor” dedi. “Yine bunu vurgulu bir cümle biçiminde ortaya koymamız gerekebilir, eksik kalmasın” dedi. Orada yetkililerle de karşılıklı görüşüldü. El yazısı metnin yeniden yazılması yetişmeyecekti. Metin okunduktan sonra bu cümlenin sözlü olarak ifade edilmesinde mutabık kalındı. Bu şekilde ifade edildi daha sonrasında da kayıt esnasında da bizzat kendisi bütün metni okudu daha sonra bu cümleyi ekledi. Hatta ondan sonra kendisi alkışlamaya başladı. Biz de onunla beraber alkışlamaya başladık. 
 
 "Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır" vurgusu çağrı metninde yer aldı. Öcalan bu bölüme dair neler paylaştı sizinle? 
 
Bu cümlede yer alan vurguları bugün dile getirilmiş meseleler olarak görmemek gerekir. Bunlar onun yaklaşık 20 yıl öncesinde İmralı’da kaleme aldığı savunmalarda yer alıyor. Özellikle 5’inci ciltte yer alıyor. Uzun uzun anlattığı meselelerdir. O toplumcu dünya görüşünün sonucu olarak bir devlet çözümlemesi geliştirdi. Kapitalist Modernite’nin saç ayaklarını sayarken, bu 3 saç ayağından endüstriyalizm ve kapitalizmin yanına ulus devleti de koydu. Pek çok krizin, savaşın, soykırım pratiğinin temel ayaklarının bunlar olduğuna dair uzun uzun çözümlemeleri var. Dolayısıyla bunlar bugün ortaya çıkmış vurgular değil. Orada bahsedilen kültüralist çözümlerden kastedilen kültürel hakların inkarı değildir. Bu çok yanlış ve saptırmacı bir yorumdur. Orada bahsedilen, özellikle postmodern teori ile ortaya çıkartılmış, azınlık-çoğunluk literatürü üzerinden geliştirilmeye çalışılan bir takım formüllerin de asıl sorunu çözüm gücü niteliği taşımadığına ilişkindir. Böyle anlıyorum. 
 
Orada bahsedilen kültüralist çözümlerden kastedilen kültürel hakların inkarı değildir. Bu çok yanlış ve saptırmacı bir yorumdur. Bunları biz dilimiz döndüğünce anlatabiliriz. Fakat esas olan bunu kendisinin yapmasıdır. 
 
Kültürel farklılıklar bir arada yaşam zemininde nasıl buluşturulabilir, ayrıştıran değil, zenginleştiren bir muhtevaya dönüştürülebilir... mesele budur. Yapılan çözümlemelerde cumhuriyetin asli kurucu ortağı olarak Kürtler ifade ediliyor. Esasen Kürtler, hukuk kapısından cumhuriyete dahil edilmeye çalışılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam, bu tespiti 2019 avukat görüşmelerinde yapmıştı. Bunun dışında kuşkusuz yerel demokrasi ve yerelde kendini ifade etmeye dair kapsamlı çözümlemeleri var. Sayın Öcalan’ın kendini doğrudan ifade etme olanakları geliştiği müddetçe, bence bunlara daha rahat erişebileceğiz. Şimdi bu bir buçuk sayfalık metin bu sürecin başlangıç metnidir ve bunun devamında bu metne yaptığı her paragraf için yaptığı detaylı incelemelerin hem toplumla hem yapısıyla hem Türkiye toplumuyla buluşması gerekir. Bunları biz dilimiz döndüğünce anlatabiliriz. Dilimiz döndüğünce aktarmaya çalışabiliriz. Fakat esas olan bunu kendisinin yapmasıdır. Gerçek anlamını öyle bulur.  
 
Abdullah Öcalan, çağrıdan önce "Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim" demişti. Yeni bir paradigma mı söz konusu. 
 
Paradigma değişikliği bir bütün olarak sistem değişikliğini ifade eder. Ben şöyle söyleyeyim; Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve diyalog yollarla çözümü, demokratik siyaset ve hukuk alanının buna göre yenilenmesi elbette ki Türkiye açısından bir paradigma değişikliğini ortaya koyar.
 
 Asıl ifade edilen bu mu?
 
1924 ve sonrasındaki inkar siyasetinden köklü bir biçimde uzaklaşmak, Türk ve Kürt'ü diğer tüm toplumsal kesimlerle birlikte ve eş değerde anabilmek, Kürt sorununun siyasi ve hukuki çözüm seçeneklerinin ortaya konulması ve bu yolda ilerlemesi Türkiye Cumhuriyeti açısından bir paradigma değişimi niteliği taşır.
 
Yeniden metinde yer almayan mesaja gelecek olursak; Abdullah Öcalan’ın somut olarak beklediği ya da “Bunlar olması gerekiyor” dediği noktalar var mı?
 
Bu meselede doğru ve yeni kavramları geliştirebilmek durumundayız. Bu, sürecin sağlıklı yürüyebilmesi açısından son derece önemli. Bu aynı zamanda bu dönemin dili ile de ilgili bir şey. Metin içinde bu dönemin diline ilişkin vurgu var. Bu dönemin dili tahrik eden, hırsla dolu ve aynı zamanda artık farklı anlamlar yüklenmiş kavramlardan ziyade daha ön açıcı, fesada uğratılamayacak kavramları bulup kullanmalıyız. Bu kuşkusuz tüm taraflara yüklenen, ayrıca hepimize yüklenen bir sorumluluk. Dolasıyla bu dönem itibariyle ‘Şundan şu bekleniyor, şu şunu yapacak, diğeri şunu yapacak’ demekten ziyade dönemin gerekliliklerini tespit edip, bu gerekliliklerin ne kadar hayata geçip geçmediği üzerinden değerlendirme yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Kuşkusuz bir toplumsal izah ve ikna çabasıyla birlikte yürütülecek şeyler. Meselenin bir yönü bu.
 
Siyasi zeminden kasıt, bir kere burada yapılan çağrı ile çok açık bir demokratik siyaset tercihi var. Tercih ve seçenek bundan yana kullanılmış. Deniyor ya ‘siyaset ile silah bir arada olmaz’ diye. Bu dönemin en çok kullanılan sözlerinden bir tanesi. Tamam, silah ile demokratik siyaset yan yana olmaz. Aynı zamanda Sayın Öcalan da tercihini siyasetten yana yaptı. Peki bu siyaset alanı nasıl oluşacak? Şiddetten arındırılmış siyaset süreci, demokratik siyaset alanın kurgulanması nasıl gerçekleşecek? Buna dair yapılması gerekenler buna dair geliştirilmesi gereken gereklilikler var. Örneğin ideolojik, etnik/kavmiyet ve din-mezhep kimlikleri ve bunların kendilerini gerçekleştirme biçimleri bir bütün olarak ifade özgürlüğü alanını oluşturur. Demokratik siyaset alanı kimlikler konusunda dayatma içermemeli ve ifade özgürlüğünün ihlal edilmeyeceği tedbirleri barındırmalı. Daha başka nelere gereksinim duyduğumuzu zaman içinde karşılıklı fikir alışverişi ile geliştirmek mümkün olacak.
 
Hukuki alanda ne tür gereklilikler var?
 
 Ciddi değişim ve dönüşüm fikriyatı ortaya konuluyor. Bunun bir yasası, bir hukuku olmayacak mı? Özellikle demokratik hukuk zemininden beklenen birinci boyut budur.
 
Bu hususu Sayın Öcalan’ın anlattığı bir örnek ile açıklamak istiyorum. Özal döneminden anlatmaya başladı ve dedi ki; "Özal o dönem bizim ile temasa geçtiğinde bunu çok ciddi riskleri de göze alarak yaptı. Hatta hayatını ortaya koydu. O süreç onun hayatına mal oldu. Bugün ortaya çıkan bu reformların çoğunun başlatıcısı aslında Özal’dır." ‘Özal bunları yaparken daha bizimle diyaloğa geçmeden önce şartlı indirim yasası çıkarmıştı. Cezaevindeki pek çok PKK’liyi tahliye etmişti. Ardından birkaç yıl sonra Erbakan bizim ile bir diyalog kurdu. İşte mektuplaşmalar oldu. O dönem Erbakan bize beş yıl siyaset yasağı öneriyordu. 'Beş yıldan sonra siyasi sürece dahil olabilirsiniz' diyordu. Biz tüm bu süreçlere ateşkesler ile karşılık vermeye çalıştık. Şu ya da bu nedenler ve karşı darbeler ile bu süreçler boşa çıktı. 2000 yılında bu sefer ben kendim bir adım attım. Ben bir çağrı yaptım. İşte güçlerin tamamı sınırın dışına çıksın. Ben bu çağrıyı yaptım benim yaptığım bu çağrıyı birileri fırsata çevirmeye çalıştı. Yakalamışken vuralım fırsatına çevirmeye çalıştı. Benim o çağrıyı yaptığım dönem bir tane yasa yapılsaydı kıyamet mi kopardı? Bu süreç daha o zamandan sonuçlanabilirdi" dedi.  
 
Şimdi ciddi çağrılar yapılıyor. Ciddi değişim ve dönüşüm fikriyatı ortaya konuluyor. Bunun bir yasası, bir hukuku olmayacak mı? Olmaması beklenebilir mi? Meselenin birinci boyutu budur. Özellikle demokratik hukuk zemininden beklenen birinci boyut budur. İkinci boyut ise bu sürecin selameti ve yürütülmesi açısından sürece etkili olan üç aktör sayıyoruz. Bu üç aktörden birisi Sayın Öcalan. Ve diğerlerine göre son derece dezavantajlı koşullarda hatta hapislik koşularında bu süreci selametle, en geniş ve en uygulanabilir haliyle yürütebilmesi mümkün müdür? Bu konuda bir denkliğin olması gerekir.
 
 Bu nasıl mümkün? 
 
Özellikle ilk aşamada özgür çalışma ve iletişim olanaklarının hızlı bir biçimde sağlanması gerekiyor. Bunun hukuksal olarak hayata geçirilmesi boyutunda ciddi bir dayanak da var. O da ‘Umut hakkı’ kararıdır. Buna çok rahat hukuksal dayanak oluşturabilir. Buna bağlı olarak yapılacak bir düzenleme ile. Böylesi bir düzenlemenin gerçekleşmesi 4-5 günlük bir iştir.
 
Bunun iki temel gerekçesi var. Birincisi; öncelikle Sayın Öcalan’ın çağrıyı yaptığı çok geniş bir yapı var. Ülkelere, bölgelere yayılmış, hata kıtalara yayılmış bir yapı. Bu yapıya bağlı çok sayıda topluluk ve bu toplulukların tümüne hitap edebilmek, ikna etmek, bunu izah etmek gibi bir sorumluluğu var. Böyle bir gereklilik var. 
 
İkincisi; daha 92’den itibaren geliştirmek istediği bu süreçlerin hemen hepsinde içerden ya da dışardan darbelemeye çalışan, önünü kesmeye çalışan, provoke etmeye çalışan çok sayıda yapı, çok sayıda kesim ortaya çıktı. Hatta son görüşmede bu tür gelişmeleri de değerlendirdi ve ‘Stratejik darbe’ olarak tanımladı. Normalde darbe kavramlarını kullanırdı. Bu görüşmede ise ‘Stratejik darbe’ dedi. Buna karşı süreci korumak, sürecin en azından kendi çizdiği çerçevesini doğru ifade edebilmek açısından onun bu çalışma ve ifade etme koşullarının ortaya konması gerekir. Dolasıyla demokratik, hukuk zemininin ikinci boyutunu bu oluşturur. Atılması gereken ilk adım bu olmalı. Bu atıldıktan sonra bizzat onun yürüteceği görüşmeler, diyaloglar, ilişkiler ile birlikte artık sürecin gidişatındaki diğer gereklilikleri hem kendi tarafından hem karşı taraf ile yürüteceği diyalog ile diğer taraflardan bunların neler olacağı kendi gidişat tabiatı içerisinde ortaya çıkar ve netleşir.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bazı açıklamalarında darbe mekaniğine işaret ediyor. Sürece karşı bir darbe mekanizması mı var? Abdullah Öcalan buna ilişkin detay paylaştı? 
 
Bunu anlamaya çalışıyor. Yani böyle bir ihtimalin olup olmadığını, ne kadar güçlü olduğunu anlamaya ve çözmeye çalışıyor.
 
Kayyım uygulamaları ve tutuklamalar gündeme geldi mi? 
 
Geçtiğimiz hafta İmralı Heyeti, Güney Kürdistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi. 15 Şubat günü ziyaret başladı ve ziyaretin daha sabahında, 15 Şubat’a denk gelecek şekilde Wan Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atandı. Doğru mudur? Diğer kayyımlar, aynı şekilde İstanbul’da gerçekleştirilen tutuklamalar, HDK’ye yönelik tutuklama ve operasyonlar...  Yani bunlar elbette dikkate alınması gereken göstergelerdir. Şimdi biz 2009 yılından bu yana sürece dair bir deneyimimiz var. 2009’da görüşmeler başladı ve bu görüşmelerin hemen akabinde KCK operasyonları başladı. Daha sonra 2013 yılına kadar bir yandan görüşmeler sürerken, bir yandan operasyonlarla süreç tam bir keşmekeşe dönüştü ve içinden çıkılmaz bir hal aldı. Eğer bunların tekrar gerçekleşmesini istemiyorsak, tabii ki bunlara dair bir tedbir almak gerekir. Şimdi bu tutuklama operasyonlarında binlerce kişilik listeler basında ve sosyal medyada dolaşıyor. İnsanları tedirgin edecek düzeyde sürdürülüyor ve orada dönen isimlerin önemli bir kısmı da Türklerdir. İçlerinde Kürtler de var. Şimdi diyelim ki böylesi bir süreçten geçiyoruz, bu sürecin Kürtlere anlatılması gerektiği kadar Türklere de anlatılması gerekmiyor mu? Peki, böylesi bir süreci en iyi ve altı dolacak biçimde özellikle de Türk halkına en iyi anlatacak olan kurum tam da bu HDK bileşenleri değil midir? Tam da bu dönemde bu bileşene yönelik operasyon geliştirmenin bir mantığı var mıdır? Dolayısıyla bunlara dikkat edilmesi gerekir. Tabii sadece bunlar değil, pek çok bölgesel ve küresel gücün yaklaşımını da yakından izlemek gerekir.
 
PKK, çağrıyı sahiplendiğini ve kongreyi toplayacaklarını açıkladı. Yine kongrenin toplanması için güvenlik kaygılarının giderilmesi gerektiği ve Abdullah Öcalan’ın kongreyi yönetmesi gerektiği vurgulandı. Görüşmede PKK kongresine dair neler konuşuldu? 
 
Az önce anlattığım bu özgür çalışma koşulları ve kendini ifade etme özgürlüğünün tam olarak kapsamındadır. Bu sürece dair Kürt halkına, Kürt yurtsever kitlesine, hatta diğer bölgelerdeki Kürtlere de hitap ve ikna çalışması yürütebilmesi gerekir. Bizzat kendi arkadaşları ile de konuşmalı, hitap edebilmeli ve onlara bu süreci anlatabilmelidir. Kendisinin de bu yönde bir isteği var ve yine böyle bir gereklilik de var. Onların (PKK) çağrıya yanıtı son derece önemlidir. Çok tutarlı bir biçimde Sayın Öcalan’ın yanında duruyorlar. Aynı orada anlatılan gerekçelerle direk Sayın Öcalan’ın iletişim kanallarının oluşması da bu nedenle önemlidir.
 
Bir avukatın, heyet içerisinde yer alarak İmralı'ya gitmesi ne anlam ifade ediyor? 
 
 Bir hukukçunun heyete dahil olmuş olmasının, bu meselenin sadece siyasi değil hukuki boyutunun da olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Sayın Öcalan da bunun gayet doğru olduğunu söyledi. 
 
Bir avukat, bir hukukçunun heyete dahil olmuş olmasının, bu meselenin sadece siyasi değil hukuki boyutunun da olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Ben de en çok bu nedenle önemsedim. Bunu Sayın Öcalan’a da bu biçimde ifade ettiğimde, bana gayet doğru olduğunu söyledi. Yani günümüz konjonktüründe tarihsel gelişmeler yaşanıyor ve kritik ve krizli bir süreçte Kürtlerden ve Sayın Öcalan’dan tarihi politik bir tavır almaları bekleniyor. Tıpkı Türk-Kürt tarihsel sosyolojisinde geçmişte yaşandığı gibi. Peki, ama bu hangi hukukla yapılacak?  Kürtlerin adı nedir, vasfı nedir? Sayın Öcalan bu rolünü hangi hukuksal koşullarda oynayacak? Kuşkusuz hukuk, politikadan bağımsız değildir ve tam da bu özelliği nedeniyle en politik süreçler kaçınılmaz olarak hukuki boyutu da içermek durumundadır.
 
Heyet olarak yeniden İmralı'ya gidecek misiniz? Abdullah Öcalan buna dair bir şey söyledi mi?
 
İmralı şartlarının değişmesi gerektiğini anlattık, bunu akılda tutarak, gidişlerin seri biçimde devam etmesi gerekiyor. Fakat bu sadece bizimle sınırlı kalmamalı. Bir kere ailelerin de oraya gitmeleri gerekiyor. Avukatların gitmeleri gerekiyor. Bu mevcut heyetlerin ziyaretlerine devam edebilmeleri gerekiyor. Başka heyetler de olabilir. Örneğin sivil toplum kuruluşları bir heyet oluşturabilir, kadınlar bir heyet oluşturabilir, diğer siyasi partiler gidip siyasi mütalaalarda bulunabilmeli. Heyetler dışında basın mensuplarının gidebilmeleri gerekiyor. Orada bizzat sorularını sorup yanıtlarını almaları gerekiyor. Bu sürece dair sorusu olan, fikri olan, netleştirmek isteyen herkesin görüşebilmesi gerekiyor.
 
Önümüzdeki günlere dair nasıl bir plan ya da programınız var? 
 
Umuyorum ki önümüzdeki günlerde, kısa bir süre içerisinde bazı görüşmeler yapılır. Bundan sonraki sürecin nasıl planlanacağı bir takvime bağlanır. O takvime göre de çalışmalara devam edilir.
 
MA / Mehmet Aslan - Selman Güzelyüz

Diğer başlıklar

25/04/2025
09:13 Kayyım yandaş şirket için tasarruf tedbiri dinlemedi: Kahve ve çikolataya 4.5 milyon harcadı
09:12 Her deprem sonrası aynı soru: Hazırlıklı mıyız?
09:11 Emekçiler taleplerini Kadıköy’de haykıracak
09:09 Amed, Newroz ruhuyla 1 Mayıs’ı kutlayacak
09:06 Sosyolog Löwy: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşma zamanı geldi
09:04 Hasta tutsak Akpınar’ın annesi: Oğlum serbest bırakılsın
09:01 TJA'lı Gem: Eşitlikçi toplum için örgütlülüğümüzü büyüteceğiz
09:00 Gençler 1 Mayıs'ta alanlarda olacak
09:00 Av. Özen: Abdullah Öcalan’ın konumu yasal güvence altına alınmalıdır
09:00 25 NİSAN 2025 GÜNDEMİ
07:57 Kütahya'da 4,5 büyüklüğünde deprem
24/04/2025
23:53 DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan'dan ev ziyaretleri
23:02 Mêrdîn’de LİDAŞ vurgunu: 700 milyonluk mal varlığına tedbir konuldu
21:50 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından 291 sarsıntı kaydedildi
21:42 Avukat Bilece’ye ev hapsi verildi
21:30 Hasta tutsak Engin Uysal’ın durumu Meclis gündeminde
20:03 DBP ve DEM Parti heyeti Kuzey ve Doğu Suriye'ye geçti
19:46 DEM Parti PM üyesi Aydoğdu gözaltına alındı
19:10 İstanbul'da 3.7 büyüklüğünde deprem
19:08 IMF 14 yıl sonra Suriye'ye yetkili atadı
19:07 Hewlêr'de önemli görüşmede Kürtlerin geleceği tartışıldı
18:52 Evin Cezaevi'nde Hüseyinnejad protestosu
18:50 SES: Çapa Tıp Fakültesi'ndeki riskli binalar boşaltılmalı
18:41 Tuzla’da patlama: 5 işçi yaralandı
18:37 Ürdün, Müslüman Kardeşler örgütünün bütün faaliyetlerini yasakladı
18:18 'Direk danslı' 23 Nisan gösterimine soruşturma başlatıldı
18:14 Çin'den Trump'a yalanlama
18:08 Eğitim Sen üyesinin işe iadesi ‘istihbari bilgiler’ gerekçesiyle reddedildi
18:04 DEM Parti’den deprem için araştırma önergesi
18:00 Hesekê'de Ermeni Soykırımında katledilenler anıldı
17:46 Çocuk Bakanlığı talepli kanun teklifi Meclis’e sunuldu
17:34 Fransa Dışişleri Bakanı Barrot: Kürtlerin hakları dikkate alınmalı
16:55 Ermeni Soykırımı anmalarında adalet talebi
16:54 Demirtaş hakkında yeni bir dava açıldı
16:45 Hasta tutsak Demir'in tedavisi engelleniyor
16:43 Suriye'deki Alevi katliamına karşı insan zinciri: Çığlığa ses verin
16:32 MEB’in zorunlu kıldığı kermeste en az 15 çocuk zehirlendi
16:31 Bismil’de husumetli iki aile barıştırıldı
16:24 Kadınlardan 1 Mayıs buluşması
16:07 CHP’nin olağanüstü kurultayının iptali başvurusu
15:58 Emekçiler ‘Kamu Çerçeve Protokolü’ taleplerini sıraladı
15:41 Şirnex Belediyesi'nde vurgun yapan Kılınç: İzne ayrılmadım
15:39 İran rejimi 3 Kürt imamı gözaltına aldı
14:56 Temelli görüşmeyi anlattı: Tecride dair adım atılacağı söylendi
14:28 Emekçilere 'Sağlık-Sen’e üye ol' dayatması
14:09 'Hasta tutsak Yanık'a özgürlük' çağrısı
13:43 AFAD'ın büyük İstanbul depremi için tahliye planı
13:37 Bakanlardan deprem açıklaması
13:21 Hasta tutsak Çam'ı ziyaret eden kızı: Durumu kötü, acil tahliye edilmeli
13:10 Ateşkese rağmen Türkiye’nin saldırıları sürüyor
12:36 Rezan Belediyesi'nin 1 yılı
12:18 Görüşme sonrası açıklama: Öcalan’ın koşulları amasız fakatsız değişmeli
12:17 İzmir'de 1 Mayıs'a katılım çağrısı
11:32 Mazlum Ebdî ve Îlham Ehmed, Neçirvan Barzani ile görüştü
11:20 Avukatlar İmralı’ya gitmek için başvurdu
11:12 Karabulut'tan 7.6'lık deprem uyarısı: Seferberlik başlatılmalı
11:10 Tutsak gazeteciler Uçar ve Aksu’nun iddianameleri hazırlandı
10:45 DEM Parti için sürecin ön koşulu 'umut hakkı'nın uygulanması
10:32 DEM Parti ile Adalet Bakanlığı görüşmesi başladı
10:10 Kadın Sığınıkları Kurultayı Wan’da düzenlenecek
10:01 Ermeni Soykırımı 110. yılında: Yüzleşme çağrısı
09:57 İmralı’ya faks gönderen tutsak yazara hücre cezası
09:54 İstanbul'da halk geceyi dışarıda geçirdi
09:18 Hesandin'de 'ÇED gerekli değildir' kararına karşı iptal davası
09:16 Oğlu kaybettirilen anne: Çözüm Abdullah Öcalan’ın yol haritasında
09:15 1 Mayıs’a çağrı: Sesimizi, itirazımızı birleştirelim
09:14 'Sezaryen yasağıyla kadın bedeni üzerinde tahakküm kurulmak isteniyor'
09:12 Agirî'de çiftçi kooperatifi kurma hedefi
09:11 ÖHD’li Demirci: İnfaz kanunu hasta tutsaklar için düzenlenmeli
09:09 Üniversite öğrencileri: Nasıl doğuracağı kadını ilgilendirir devleti değil
09:07 Kalp krizi geçiren tutsak Çam için yeni başvuru
09:07 İBB dosyasını takip eden avukatlara gözaltı
09:06 Cezaevindeki kitap yasağı yargıya taşındı
09:06 Tutsaklardan 'süreç karşıtı' medyayı boykot çağrısı
09:05 Girdi maliyetleri, DEDAŞ ve kuraklık: Araziler kuru, çiftçi borçlu
09:04 Maurizio Acerbo: Öcalan'ın önerileri barışın anahtarıdır ve evrensel değerdir
09:04 9 yıldır hastalığı teşhis edilemeyen tutsağın dişleri döküldü
09:00 24 NİSAN 2025 GÜNDEMİ
08:41 Marmara Denizi'nde 4.6 büyüklüğünde deprem
08:22 Qamişlo’da halklardan Ermeni Soykırımı anması
08:02 Hewlêr'de önemli görüşme
07:56 Ankara'da gözaltına alınan öğrenciler serbest
23/04/2025
22:21 Ankara’da öğrencilere polis müdahalesi: 11 gözaltı
21:18 Sağlık Bakanı: 236 kişi depremden etkilendi
20:55 DEM Parti ile Adalet Bakanı Tunç’un görüşme saati belli oldu
19:50 İçişleri Bakanı: Depremde can kaybı yaşanmadı
19:23 HDK, DEM Parti ve DBP heyetinin ziyaretleri sona erdi
18:28 Deprem nedeniyle Gezi Parkı'nda kurulan çadırlara polis müdahalesi
18:09 Tişrîn Barajı’ndan seslendiler: Zafere kadar eylememiz sürecek
17:47 Hol Kampı’ndaki güvenlik operasyonu sona erdi
16:24 Wan’da 1 Mayıs programı belli oldu
16:16 İstanbul’da okullar 2 gün tatil edildi
16:13 Gözaltındaki 3 öğrenci serbest bırakıldı
16:07 Fransa Dışişleri Bakanı’ndan Bağdat’a ziyaret
16:06 İstanbul Valiliği: Can kaybı yok, 151 kişi yaralandı
15:48 Ticaret odaları ve borsalarından çağrı: Nisêbîn Sınır Kapısı açılsın
15:44 Erdoğan: Sıkıntılı bir durum görünmüyor
15:41 İstanbul'da 3 saatte 51 deprem
15:27 Deprem sonrası halk Gezi Parkı’na sığındı
15:18 Çelik’in taziyesine kitlesel ziyaret
15:05 Büyükçekmece'de iki ayrı deprem
15:02 Gülcan Kaçmaz Sağyiğit: Hasta tutsaklar için acil adımlar atılsın
14:50 Amed’de 1 Mayıs'ın adresi İstasyon Meydanı
14:48 ‘Kadın ölümlerinin üzeri intihar denilerek örtülemez’
14:31 AFAD: Can kaybı ve yıkım ihbarı bulunmamaktadır
14:21 Yer bilimci Naci Görür: Asıl deprem 7'nin üzerinde olacak
14:16 Edirne Valiliği ve Silivri Belediyesi'nden deprem açıklaması
14:00 Kazada yaşamını yitiren 8 kişi Colemêrg’te defnedildi
13:59 İstanbul Valiliği: Herhangi bir yıkım ihbarı alınmadı
13:54 Eş Genel Başkanlar: Tüm imkanlarımızla İstanbulluların yanındayız
13:45 Bakan Uraloğlu'ndan deprem açıklaması
13:27 ÖHD'li Bilice'nin ilk duruşması yarın görülecek
13:25 Naci Görür: Fay enerji biriktiriyor, dikkatli olmak lazım
13:03 İstanbul'da art arda deprem
12:55 Mahkemeden Trump'ın medya kuruluşlarını kapatma kararına durdurma emri
12:53 Kayyım 23 Nisan'da çocukları ağlattı!
12:52 İstanbul'da deprem
12:14 DEM Parti yarın Bakan Tunç'la görüşecek: Masada hangi konular var?
12:03 Kürtçe sözlük 'örgütsel' sayılmıştı: AYM’den ihlal kararı
11:35 Hasta tutsak Çam'ın infazının ertelenmesi için başvuru
10:41 DEM Parti MYK'si toplandı
10:17 AKP’li başkan ‘husumet’ gerekçesiyle hizmeti kesti!
09:50 'Çekilme' iddiaları ve dengeler
09:20 Şirnex Belediyesi'nde şişirilmiş fatura vurgunu
09:07 'Proje okul atamaları şeffaf, denetlenebilir olmalı'
09:06 Alevilerin talebi: Eşit yurttaşlık, inanç özgürlüğü ve barış
09:05 Kadınlardan 'sezeryan' tepkisi: Yönetmeliği geri çekin
09:04 Koyunlarını satıp yolcular için han inşa etti
09:03 Ölümlerin ve ihlallerin gölgesinde 23 Nisan
09:01 Bir oğlunu yitirdi, bir oğlu PKK'de: Tek taraflı barış olmaz
09:00 23 NİSAN 2025 GÜNDEMİ
22/04/2025
23:24 HDK, DEM Parti ve HDP heyeti Hewlêr’de temaslarını sürdürüyor
22:48 Kayıp kadının cenazesi bulundu
21:28 İsrail’in saldırılarında 30 kişi hayatını kaybetti
21:13 Hindistan'da silahlı saldırı: 20 turist yaşamını yitirdi
21:10 ABD'de yönetimin kapatma kararı aldığı medya kuruluşu çalışanlarından eylem
21:07 Eskişehir’de 3 öğrenci gözaltına alındı
20:46 'Barış' forumunda tarihi fırsatın yakalandığı vurgulandı
20:27 AKP’li belediyenin onarmadığı yolu köylüler yaptı
20:12 Ankara Kadın Platformu: Dr. Ayşe Uğurlu'nun yanındayız
20:02 DEM Partili kadınlar İzmir’de 1 Mayıs çalışmasına başladı
19:56 DEM Parti ve Adalet Bakanı görüşmesinin günü netleşti
19:49 Katar ve Mısır, Gazze'deki savaş için yeni formül önerdi
19:09 Amed’deki bahar şenliğine 7 bin çocuk katıldı
18:45 Önder’in tutsak arkadaşlarından 'geçmiş olsun' mesajı
18:28 İskeleden düşen inşaat işçisi Remzi Çar yaşamını yitirdİ
18:16 DAKAP: Bedenimize yönelik tahakkümü kabul etmiyoruz
17:52 Wan’daki kazada 7 kişi hayatını kaybetti
17:44 Ali İsmail Korkmaz’ın portresi okuduğu fakültenin duvarında
17:17 Silopiya’da ‘Dünden bugüne Kürt basını’ konulu panel