'Ruhsuzluk toplumlara çökmek üzere, ama şafağın sökmesi an meselesi'

img
İZMİR - Neoliberal politikaların yarattığı bireyselleşmenin sonuçlarına dikkat çeken sosyolog Azad Barış, "Bu yüzyılda, ruhsuz zamanın kendisi kabus gibi toplumların üzerine çökmek üzere. Ama şafağın sökmesi de an meselesi" dedi. 
 
Sosyologlar tarafından uzun yıllardır tartışılan toplumsal erozyon, çürüme ve duyarsızlık kavramları özellikle son yıllarda yaşanan felaketlerde kendisini yeniden gündeme getiriyor. Sosyal bilimciler bunun, dünyada egemen olan kapitalist sistemin 1980'lerden itibaren uygulamada olan yüzü neoliberalizmin yarattığı "bireyin" sonucu olduğunu vurguluyor. Sistemin bireyselleşme ve yalnızlığa ittiği insanların zamanla taraflaşması ve karşı tarafa karşı duyarsızlığı olarak tanımlanan olgunun sonucu ise toplumu bir çürümeye götürdü. Wan depremi sonrası yardım kolilerine konulan taşlar, Hatay depremi sonrası bölgenin etnik yapısının tartışma konusu yapılması, Bolu Kartalkaya'da yaşanan yangın sonrası yanan otelin önünde fotoğraf çektirmeye gidenler yaşanan çürüme ve duyarsızlığı gözler önüne seriyor.
 
Sosyolog Azad Barış ile yaşanan toplumsal çürüme ve duyarsızlığın boyutlarını, nedenlerini ve çözümünü konuştuk.
 
Sosyal bilimciler, Türkiye'de sıkça toplumsal çürüme olduğunu ifade ediyor. Katılıyor musunuz, bu çürümenin kaynağı nedir?
 
 
Modern toplumlarda bireyler giderek artan bir şekilde yalnızlaşmayla varoluşsal kavramlarını inşa ediyorlar. Çünkü toplumla interaksiyon ilişki kurduğu andan itibaren zararlı çıkacağını düşünüyor. Bu yalnızlaşmanın bireylere kendisini bir yere ait hissetme ihtiyacını dayatıyor. 
 
Bu çürüme hiç şüphesiz toplumsal duyarsızlıkla ilgili. Toplumsal duyarsızlık sadece bireyleşmenin ortaya çıkardığı bir durum değil. Bu kriz toplumsal alanlara yayılıyor ve böylelikle toplumsal olayları ilgilendiren meselelerle ilgili ortaya çıkıyor. Yalnızca etik ve ahlaki bir çürüme de değil, aynı zamanda yapısal ve ideolojik çürümenin de ortaya çıktığını görüyoruz. Sürekli hız kazanan toplumsal gelişim süreçleri ve neoliberalizmin sosyo-ekonomik ile sosyo-kültürel etkileşimleri bireyselleşmeyi bencilleşme olarak öne sürüyor. Bu aynı zamanda siyasi hayatımıza da yansıyor. Zamanla karanlık odalar ortaya çıkıyor. Bu odaların içinde herkes kendisine göre, kendine uygun olanı seçiyor, kendisine uygun olmayanı bir şekilde bastırıyor ve yok sayıyor. Böylelikle nefretten toplumsal kutuplaşmaya varana kadar sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu dünyanın değişik yerlerinde aynı paralellikte gelişim gösteren kolektif bir çürüme. Alman sosyolog Ulrich Beck buna risk toplumu demişti. Modern toplumlarda bireyler giderek artan bir şekilde yalnızlaşmayla varoluşsal kavramlarını inşa ediyorlar. Çünkü toplumla interaksiyon ilişki kurduğu andan itibaren zararlı çıkacağını düşünüyor. Bu yalnızlaşmanın bireylere kendisini bir yere ait hissetme ihtiyacını dayatıyor. Siyasi bir mensubiyet edinen kişi karşıda olanların tamamını tehlike olarak görüyor. Bu ise kolektif felaketlerin karşısında tavır geliştirmemeye kadar varoluşsal risklere dönüşüyor. Kişi kendisini ilgilendiren olayı çok vahim bir olay olarak görebiliyor ama karşı taraftakilerin zarar görmesine karşı sevinç duyuyor.
 
Örneklerle açabilir misiniz, çürüme nasıl başladı?
 
Örneğin Kürtlerin maruz kaldığı baskıların tamamına baktığımızda hukuki olarak bir çürümenin olduğunu görüyoruz. Kürtler ya da Kürdistan'a dair uygulanan hukukun kendisi bir hukuksuzluk. Kürt ve Kürdistani olan her şey devletin önlem veya istisnai hukukuna tabi tutuluyor ve toplum buna ses çıkarmıyordu. Devlete içkin olan bütün kimlikler bundan rahatsızlık hissetmiyordu. Ancak Kürtlerle başlayan baskılama süreci toplumsal çürümeye doğru gitti ve bu çürüme yavaş yavaş kendisini Türklüğe içkin hissedenlere yansımaya başladı. Şu an karşı karşıya kaldığımız felaketlerin en büyüğünün bu olduğunu düşünüyorum. Papaz Martin Niemöller'in dediği gibi önce Kürtler, sonra muhalifler şu anda ise itiraz eden herkes gidiyor. Onları savunacak kimse kalmadı. Çürümenin gittikçe derinleşeceğini de görüyoruz. Sosyolog Debord, gösteri toplumlarında olayların en keskin halinin bile kişiye tesir etmediği zaman ne acı ne de trajedi olarak algılanmadığını söylüyor. Ama o mekanizmanın dişlileri zamanla zorbalığa alıştığından dolayı mekanizmayı çalıştıranı da içine alıyor. O nedenle sınırsız bir şekilde tüketime alışmış olanlar günün birinde kendileri de tükenirler.
 
Bıraktığınız yerden devam edecek olursak, yaratılan gösteri toplumunun emarelerini çok sık görüyoruz. Son olarak Bolu'da yaşanan otel yangını sonrası insanlar fotoğraf çektirmek için otelin önüne gitti. Ya da deprem, sel gibi diğer felaketlerde de yardımdan ziyade bir fotoğraf çektirme yarışı gördük. Bu davranışları nasıl açıklayabiliriz?  
 
Acıdan keyif almak ve otelin önüne gidip fotoğraf çektirmek, felaketleri görsel bir tüketim nesnesi olarak görmek ve gösteri toplumlarının hazcı tüketim alışkanlığının sonucudur. Ama o fotoğrafı çektiren şey sadece umarsızlık veya hassasiyet yoksunluğu değil. Ondan önce devlet erkinde yaşanan tartışmaların kendisi çok önemli. Çünkü hiçbir kurumun sorumluluk kabul etmediği bir tartışma yaşandı. Kurumların çürümesiyle alakalı bir şey aslında. Kurumlar bu kadar çürümüşse bu kurumlara tabi olan toplum bireyleri de çürür. Ne kadar birey o da başka bir soru. Kişi kendi üzerine düşünmüyor, kimliksel olarak sorgulama yetisi yoksa birey değildir. Bolu yangını sadece bir yangın değil, sorumlunun kimde olmadığı üzerine tartışma yürütülen bir felaketti. O felaketi toplum bir gösteri nesnesi olarak görüyor. Öte yandan siyasal kutuplaşma otoriter rejimlerin bilinçli olarak yarattığı toplumsal bir ayrışma, ötekinin acısını hissetmeme, ortak olmama durumudur. Hartmut Rosa bunu Rezonans teorisi ile açıklıyor. Bu teoriye göre empati kurmanın da ötesinde ötekinin acısını, yaşantısını, canlılığını hissetme çabası olmalıdır. O olmadığı zaman kendinizi başkasının yerine koyamaz, felaketlere karşı sahici, insani bir şey hissedemezsiniz. Dolayısıyla o fotoğraf farkında olmadan bu kadar hassasiyetini kaybetmiş ve 'haysiyetsiz' bir şekilde çekiliyor. İnsanın algılama kapasitesini zayıflatan bir mekanizmayla karşı karşıyayız. Neoliberalizm öyle bir şey, insanı ruhsuzlaştırıyor.
 
 Peki, bazı sosyal bilimcilerin ifade ettiği gibi insanlık hep ruhsuz ve duyarsız mıydı? Bu dönüşüm nasıl yaşandı?
 
 
İhtiyaç duyduğumuz şey toplumsal yüzleşme. Bu yüzleşme bir dönüşümü sağlayabilir.  Bunu ne kadar yasaklarsak travmalarımızla baş edemeyecek kadar zorluklar yaşayacağız.
 
Kapitalizm ilk ortaya çıktığı dönemlerde bu kadar umarsız, hassasiyetleri ortadan kaldıran bir şey değildi. Kapitalizm çok amansız ve sömürü düzenini inanılmaz mekanizmalar üzerine kuran, travmalar ortaya çıkaran bir sistemdi. Ama her zaman böyle değildik diye düşünüyorum. İdeolojik bölüşmelerin günlük hayatımızın olağan bir süreci olmaya başladığı andan itibaren böyle olduk. Siyasal ve psikolojik bir yabancılaşma yaşıyoruz. Eğlenceli olmayan insan iki şey düşünür. Birisi hayatta kalmaya çalışmak için çabalarsınız. Bu sosyal Darwinizmdir, güçlü olanın hayatta kalma çabası. Diğeri ise tamamen maddiyata endeksli ruhun boşaldığı bir alandır. Şu an karşı karşıya kaldığımız durum, ruhsuz bir dünyanın ürünüdür.
 
Kendi coğrafyamız üzerinde konuşacak olursak, eskiden Anadolu ya da Akdeniz dayanışması diye bilenen bir şey vardı. Bu coğrafya hiçbir zaman renkli bir mozaik olmadı, medeniyetin de beşiği değil, mezarıdır. Ama en azından kendi ölülerini gömecek kadar merhametliydi. Artık bu merhamet kalmadı. Komşu komşunun düşmanı haline geldi, herkes kapısını kilitlemek zorunda. Bu da toplumsal sınıfların değişimiyle alakalı bir şey. Kapitalist kentleşmeyle birlikte taşra tamamen bitti, sosyal ilişkiler değişime uğradı. Bu kayıtsızlık ve duyarsızlık da yaşadığımız trajedilerin tamamını görünmez hale getirdi. Bolu yangını veya Hatay depremi trajedileri karşısında bu kadar kayıtsız kalmanın ana unsuru bu, hızlı gelişim gösteren toplumsal gelişimlerdir. Ahlaki çürümenin bir erdem olarak sunulduğunu görüyoruz.
 
Batı Avrupa'yı övme anlamında söylemiyorum, ama en azından kendi tarihleri ile yüzleşebiliyorlar. Biz ise her şeyi saklıyoruz, üstünü örtüyoruz. Bunun sebebi toplumsal felaketlerin ortaya çıkmasına karşı duyulan korku. Çünkü hakikatin görülmesini istemiyorlar. Hatay depreminde kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Fakat yakınını kaybeden herkes yakınını kaybetmenin acısını yaşıyor. İhtiyaç duyduğumuz şey toplumsal yüzleşme. Bu yüzleşme bir dönüşümü sağlayabilir.  Bunu ne kadar yasaklarsak travmalarımızla baş edemeyecek kadar zorluklar yaşayacağız.
 
Sizin tabirinizle yaşadığımız bu "ruhsuz zamanda" geleceğe dair bir öngörünüz var mı? Bizi bir distopya mı bekliyor?
 
Biz zaten bir distopyada yaşıyoruz. Trump'ın dünyanın başına yeni bir Sezar gibi kesilmiş olması bir distopya olsa gerek. Hepimiz bu kabustan uyanmak istiyoruz. Erdoğan'ın 'Ortadoğu'ya demokrasi getireceğiz' demesi bir distopyadır. İran'ın bu kadar güç sahibi olması ya da Suriye'deki sözüm ona değişim. Yani cihadist grupların ortaklaşmasıyla yeni bir ülke inşa çabası bir distopyadır. Onun için çok umutlu konuşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bizi daha karanlık bir sürecin beklediği aşikar. Bunun için insani kapasitemizi ötekini anlama üzerinden kurarak bir araya gelmemiz gerekiyor. Zayıflamış olan duyarlılığımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Kutuplaşmaya, dost-düşman ayrımına, siyasi kurumların gittikçe güçlenmesine karşı daha demokratik ve alternatif olabilecek yönetsel bir aygıtın inşasına ihtiyaç var. Bunu ifade edenlerin sayısı az değil. Bunların bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
Böylesi bir araya gelişler ve sosyal dönüşüm kapitalizm koşullarında ne kadar mümkün? Bunun bir yolu var mı?  
 
 
Sürekli bir zenginleşme ve sömürüye dayalı bu düzen, insanlığın ruh sağlığına, dünyanın zenginlik kaynaklarına ve maneviyatına zarar veriyor. Dolayısıyla liberal dünyanın korkmasıyla birlikte de bu gidişatın böyle gidemeyeceğini düşünüyorum.
 
Kapitalizm ve sağ Trump ile birlikte form değiştiriyor. Kapitalizmi eski modeliyle ele almanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Örneğin eskiden radikal sağı da, faşizmi de veya totoliter rejimleri de tanımlayabiliyorduk. Artık her şey çok flulaştı. Bu yüzyılda, ruhsuz zamanın kendisi kabus gibi toplumların üzerine çökmek üzere. Ama şafağın sökmesi de an meselesi. Böyle gidemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Liberalizm, sosyal demokrasi ve radikal devrimci düşüncelerin hemfikir olduğu ortak nokta, dünyanın bu gidaşatla felakete doğru sürüklendiği ve bunun durması gerektiği gerçekliğidir. Sürekli bir zenginleşme ve sömürüye dayalı bu düzen, insanlığın ruh sağlığına, dünyanın zenginlik kaynaklarına ve maneviyatına zarar veriyor. Dolayısıyla liberal dünyanın korkmasıyla birlikte de bu gidişatın böyle gidemeyeceğini düşünüyorum. Geri dönüşüm radikal devrimler sonucu değil de daha akılcıl, daha liberal ve sürdürülebilir dünyanın inşasıyla olacaktır. Ancak bu tabi ki anti-kapitalist ve zenginliğine zenginlik katan finans kapitalin durdurulması üzerinden olmak zorunda. Yani bu çürümenin yapısal dönüşümler olmadan restorasyonunun mümkün olmadığını önceki deneyimlerimizden görüyoruz.
 
Ama bazı yerlerde de Kelebek Etkisi bağlamında küçük de olsa rüyavari düşüncelerin de ortaya çıkması gerekiyor. Örneğin yanı başımızda Rojava hakikati var. 4 evliliğin caiz olduğu, kadınların insan olarak kabul edilmediği, Ezidi kadınların köle olarak satıldığı Ortadoğu'da cinsel eşitlikçi bir Rojava çok önemli. Bu tür fikirlerin ortaya çıkması gerekiyor. Umutlu olmamız gereken noktada burasıdır. Felaketlere karşı kişisel donanımlarımız ne kadar güçlü olursa olsun bu felaketlerle baş edemeyiz. Risk analizi yaparak bunu kolektifleştirmek gerekli. Hem akademi dünyası hem de alternatif düşünceler üreten siyaset kurumu bunu yapmak zorunda. Marks'ın deyimiyle trajediler öğreticidir. Oradan ders çıkarırsak tekrarlanmasını önleyebiliriz. Sürdürülebilir bir hayat inşa edilebileceğine ve bu ruhsuz dünya ne kadar karanlık olursa olsun küçücük bir yıldızın doğabileceğine inanıyorum.  
 
MA / Tolga Güney
 

Diğer başlıklar

07/02/2025
09:12 Ercan İpekçi: Gazetecilerin tutuklanmasıyla toplum cezalandırılıyor
09:12 Çıplak aramaya karşı çıkan hasta tutsağa şiddet
09:11 Latmos'ta RES genişletme kararı: Elinizi Aydın'dan çekin
09:10 3'üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı
09:08 Tahliye edilen gazeteci: Toplum üzerindeki şiddetin duyulmasını istemiyorlar
09:07 Çepni mahalleleri kültürlerini yaşatma arayışında
09:00 07 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:54 Pexşan Ezîzî'nin temyiz başvurusuna ret
08:01 16 kent için kar uyarısı
07:52 Gazeteci Öznur Değer darp edilerek gözaltına alındı
06/02/2025
23:51 Rojava Halklar Mahkemesi Türkiye'ye dair ön kararlarını açıkladı
23:42 İtalyan kadınlardan Kuzey ve Doğu Suriye ziyareti
22:18 Ege Denizi'nde 4.5 büyüklüğünde deprem
21:16 ‘Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları’ devam ediyor: Barışa hazırız
21:04 Karayılan’dan ‘silah bırakma’ çağrılarına yanıt
20:49 DEDAŞ trafolara el koydu, köyü elektriksiz bıraktı
20:39 Uzun Yürüyüş'ün 17'nci gününde 'özgürlük çemberi'
20:28 ABD'den İran petrolüne yaptırım
20:02 Meletî'de sesiz yürüyüş: Unutmadık, helalleşmeyeceğiz
19:50 Devlet Bahçeli ameliyat oldu
19:44 AKP'li eski belediye başkanı tutuklandı
19:09 Ayşe Barım'ın kardeşi ve arkadaşı da gözaltına alındı
18:47 Artı Gerçek'in X hesabına erişim engeli
18:43 Türkiye saldırısında yaralanan çocuk yaşamını yitirdi
18:40 ‘Barış ve Özgürlük’ mitingine katılım çağrısı
18:28 Tişrîn'e hava saldırısı: 3 yurttaş yaralandı
18:24 Avukat Epözdemir’in tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi
18:21 DEM Partili eşbaşkanlar hakkında tahliye kararı
17:59 İsrail BM İnsan Hakları Konseyi'nden çekildi
17:55 Suriye gündemli kadın kongresinin sonuç bildirgesi açıklandı
17:31 Yunanistan'da cumhurbaşkanı seçimi dördüncü tura kaldı
17:26 Fail Cihan Oral hakkında ‘kırmızı bülten’ kararı
17:20 Fransa, Ukrayna’ya 2000-5 tipi savaş uçakları teslim etti
17:17 Şengal'de yeni bir toplu mezar bulundu
17:00 Amed’de ‘Özgürlük’ mitingi seferberliği
16:49 TJA’dan deprem açıklaması: İhmallerin hesabını sormaya devam edeceğiz
16:46 DEM Parti'den mahalleleri için direnen Haçovalılara ziyaret
16:43 Dêrsim’de ‘özgürlük’ buluşması
16:33 Eşbaşkan Alkan’ın duruşması ertelendi
16:27 ‘Beyaz Bayrak’ davasında İHD’li Vural’a ceza
16:09 SES’ten deprem uyarısı: İzmir’de iki hastane risk altında
15:55 Sinan Ateş davasında komiser Aykal'a tahliye
15:54 Tanık beyanlarına rağmen tecavüz failine tutuklama yok
15:48 Samandağ’da deprem anması
15:01 Kayyımın işçi kıyımına tepki
14:40 Tuncer Bakırhan: Devletin olanakları savaşa hizmet ediyor
14:26 'İktidar IBAN verdi, Kızılay çadır sattı'
14:06 Mısır Çarşısı'nın yanındaki restoranda yangın
13:03 Rojava Halklar Mahkemesi ikinci gününde
13:01 Türkiye Şarbajar’ı bombaladı
12:48 Depremde hayatını kaybedenler mezarları başında anıldı
12:38 44 ülkeden Pexşan Ezizî ve Werîşe Muradî için çağrı
12:16 Gazeteci Wirya Hemê Kerîm yaşamını yitirdi
12:14 MKG Ocak ayı raporu: 9 gazeteci tutuklu
12:11 Türkiye nüfusu 85 milyon 664 bine ulaştı
12:10 İSİG: Ocak ayında 177 işçi hayatını kaybetti
11:39 DEDAŞ'ın 'kaçak elektrik' baskınında 3 gözaltı
11:34 Asrın Hukuk Bürosu'ndan İmralı başvurusu
11:23 Gazeteci Melek Avcı’nın davasında mütalaa hazırlanacak
11:13 Wanlılar: Çözümü sağlayacak tek kişi Abdullah Öcalan’dır
10:38 İran'da son 8 yılda 621 Beluc idam edildi
10:36 HADEP yöneticisi Dilsiz yaşamını yitirdi
10:22 'Vahşet bodrumlarında' kızını yitiren anne: O günleri unutmayacağız
10:13 'Barış İçin 1 Milyon İmza' kampanyasına katılım çağrısı
09:42 'Barış için özgürlük' mitingine çağrı: Alan hıncahınç dolmalı
09:37 DDK'ye 'kayyım' yetkisi: Keyfi uygulamalar artacak
09:34 Geçinemeyen öğrenciler eğitim yerine işe zaman ayırıyor
09:28 Mahkeme kararları eko-kırımı durduramıyor
09:23 Gençler 9 Şubat'ta 'özgürlük' yürüyüşüne başlayacak
09:21 Belediyeye girmelerini engelleyen polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklar
09:20 Tek bir SMS ile mahallelerine el konuldu!
09:19 Rojava'yı ziyaret eden Simonnet: Öcalan’ın paradigması ilham verici
09:18 'Barış İçin 1 milyon İmza' kampanyası sürüyor: Kazananı çok olur
09:12 15 Şubat Komplosu: NATO'cu savaşın son halkası
09:05 İhraç eşbaşkan meclis üyelerinin odasına kamera yerleştirdi
09:04 Erkeği kadın müdürlüğüne, kadınları ise temizliğe gönderdi!
09:00 06 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:36 23 kentte kar tatili
08:29 17 kent için sarı kodlu uyarı
05:49 Amed'de depremde hayatını kaybedenler unutulmadı
05:30 Bin 400 kişinin hayatını kaybettiği yerde anma
05:20 Semsûr'da 'Sesimi duyan var mı?' çığlığı yankılandı
05:08 Meletî'de 'Sessiz Çığlık' eylemi
04:53 Deprem anmasına katılanlar gözaltına alındı
04:42 Hatay'da acı ve öfke: Unutmak yok, affetmek yok
04:30 Hatay'da deprem yürüyüşüne polis engeli
03:37 Birçok kentte 6 Şubat anması
02:07 Defne'de anma: Sorumlular yargılanmalı, konutlar teslim edilmeli
01:49 Adana'da ev baskını
05/02/2025
23:07 Erdoğan ve Steinmeir'den ortak açıklama
22:48 Depremler sürüyor: Ege 4.8 ve 5.0’la sallandı
22:18 ‘Özgürlük’ mitingine çağrı: Abdullah Öcalan’ın elini güçlendirelim
21:54 'Bahçeli hastaneye kaldırıldı' iddiası
21:52 İsviçre'de Werîşe Mûradî ve Pexşan Ezîzî için eylem
21:43 Uzun Yürüyüş’te 15 Şubat mitingine çağrı
21:31 Bakırhan Semsûr’da: Halkın ne yaşadığı umurlarında değil
21:09 Zeray Apartmanı davasından rapor beklenecek
20:43 1 binbaşı hayatını kaybetti
20:37 Rojava Halk Mahkemesi: Savaş suçunun dellilleri sunuldu
20:22 ‘Bizi enkaz altında bırakanları tanıyoruz’
19:58 Til Temir’in 3 köyü bombalanıyor
19:42 KHK eyleminin 317'nci haftasında deprem anması
19:38 5 kentte kar tatili
19:31 BM’den Trump’ın Gazze açıklamasına yanıt
18:17 Semsûr’da 6 Şubat anması
18:04 Eğitim Sen’den ‘laiklik’ açıklaması
17:55 İmamoğlu’ndan iddianame tepkisi: Paniklediler
17:50 Rojava Halklar Mahkemesi: Türkiye bölgede etnik temizlik yapıyor
17:36 6 Şubat yürüyüşü: Hatay’ı yeniden kuracağız
17:19 Erzincan'daki köpek katliamına tepki
17:10 Şirin Ateş için taziye kuruldu
17:01 İran'da Ocak ayında en az 87 kişi idam edildi
16:42 İmamoğlu hakkında iddianame: 7 yıl hapis istendi
16:04 DİSK-AR: Asgari ücret bin 112 lira eridi
15:59 Tutsak kadın siyasetçilere 'İmralı' ziyareti
15:34 Kayyım protestosunda 6 Şubat anması
15:12 Uluslararası 41 basın örgütünden Türkiye'ye çağrı
15:08 Depremde yaşamını yitirenler anıldı: İhmali olan kamu görevlileri yargılanmalı
14:57 'Özerk Yönetim temsilcimizdir'
14:57 Otel yangınında yaralanan 2 kişi taburcu oldu
14:45 Hasta tutsak İsa Özğan için tahliye çağrısı
14:13 Mersin’deki ‘Barış için özgürlük’ mitingine çağrı
14:07 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Öcalan'ın yol haritası çözüm için fırsattır
13:49 Temelli: Beklentimiz çağrının tecridin kalktığı bir ortamda yapılması
13:07 Türkiye'den Yunanistan'ın şarkısına Pontus 'rahatsızlığı'
12:32 Türkiye’nin yargılandığı ‘Rojava Halklar Mahkemesi’ başladı
12:03 Fransa: Kürtler 13 Şubat'taki konferansa katılacak
11:50 Bakırhan: Öcalan onurlu bir barışın formülünü hazırlıyor
11:08 Ege'de depremler: İzmir için uyarı
11:07 Deprem anma programları
10:38 Sêrt kayyımından yardımcısına belediyede 2 görev
10:36 TJA'dan hamle: Tecrit kırılacak, fiziki özgürlük sağlanacak
09:59 21 metrekarelik konteynerlerde yaşam mücadelesi
09:51 'Atina Davası'nda komplo süreci
09:40 Tanhan: Amed'teki mitingle iktidarın kirli politikalarına cevap olalım
09:39 Gabar dinamitlerle yok ediliyor
09:38 Alevi örgütleri süreç hakkında ne düşünüyor?
09:14 Amed depreme hazır mı?
09:09 'Abdullah Öcalan’ın yol haritası çözümün pusulasıdır'
09:05 Deprem yargılamaları müteahhit ve mühendisle sınırlı kaldı
09:04 Gençler Elbistan'ı terk ediyor
09:02 Erdoğan’ın 'manevi' kızı bakanlığa rağmen tarihi yapıyı boşaltmıyor
09:00 30 yıl tutsak edilmesi yetmedi: Pişman mısın?
09:00 05 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:49 Yolcu otobüsü uçurumdan yuvarlandı: 10'u ağır, 28 yaralı
08:23 Meteoroloji'den 19 il için ‘sarı kodlu’ uyarı
04/02/2025
22:34 'Uzun Yürüyüş'te 15 Şubat çağrısı
21:27 Mamak'ta 6 Şubat anması
21:23 İki kardeşin ölümünde sanık polis tutuklandı
21:10 Erdoğan-Şara görüşmesi: Gündem Kuzey ve Doğu Suriye