WAN - Üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün üzerinden 107 gün geçmesine rağmen birçok soru işareti hala yanıtlanmadı. Gizlilik kararı nedeniyle dosyadaki detaylara ulaşamadıklarını belirten Wan Barosu Başkanı Sinan Özaraz, taleplerinin ise yanıtsız bırakıldığını söyledi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün üzerinden 107 gün geçerken, birçok soru işareti hala giderilmiş değil. Soruşturma dosyasına getirilen gizlilik kararı devam ederken, "cenazenin kaç gün suda kaldığı, dışardan bir müdahalenin olup olmadığı, vücudundaki darp izlerinin neyden kaynaklandığı, tespit edilen erkek DNA’larının kime ait olduğu ve eşyalarının arasında bulunan ikinci telefon şarjına ne olduğu gibi birçok soruya yetkililer kulaklarını kapatmış durumda.
Dosya avukatlarından Wan Barosu Başkanı Sinan Özaraz, ile dosyada gelinen aşama ve kamuoyunun cevap aradığı sorulara dair konuştuk.
Hatırlanması açısından öncelikle Rojin Kabaiş’in kaybolması, şüpheli ölümü ve sonrasında gelişen süreçlerle ilgili bilgi verir misiniz?
Öncelikle belirtmek isterim ki bugün bile hala Adalet Bakanlığı ve Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na çağrılarımıza devam ediyoruz.
Bu çağrılarımız; Rojin’e ne olduğu, maddi gerçeğin ne olduğu ve hakikatin ortaya çıkarılması adına etkin bir soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini içeriyor. Bu çağrıları çok önceden yapmamıza rağmen Rojin'in kaybolduğu olayın üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hala somut bir ilerleme kaydedilmiş değil. Rojin, üniversite eğitimi için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne yaklaşık üç gün önce gelmiş ve yurda yerleşmişti. 27 Eylül’de bulunduğu yurttan çıkıp üniversitenin sahil kısmına gitmişti. Ancak sahile indikten sonra geri dönmedi. Ertesi gün, üniversitedeki misafir öğrenciler sahilde eşyalarını bulmuş ve durumu yurda bildirmişti. Yurt, bu durumu öğrendikten sonra aileyi ve kolluk kuvvetlerini bilgilendirdi. Bu bildirim yaklaşık 15 saat sonra yapılmış çünkü Rojin akşam saat 19.00 civarında kaybolmuş ve o saatten sonra kendisinden bir daha haber alınamamıştı. Ertesi gün ise saat 10.00-11.00 civarlarında aileye ve kolluk kuvvetlerine haber verilmiştir.
Yurdun ciddi bir ihmali söz konusudur. Önlemler alınmamış, zaman kaybı yaşanmıştır. İlk günlerde savcı görevlendirilmedi ve nöbetçi savcı ile yürütülen işlemler dışında bir şey yapılmadı.
Rojin kaybolduktan 15 saat sonra polis ve aileye haber veriliyor. Bu ciddi bir ihmal ve şüpheli bir durum değil mi?
Bu noktada şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir. Yurdun ciddi bir ihmali söz konusudur. Bildiğiniz gibi yurda girişler 23.00 ila 24.00 saatleri arası oluyor ve o saatten sonra yurt kapanıyor. Yurdun, kimlerin geldiği ve kimlerin gelmediğini tespit etmesi gerekirdi. Ancak bu önlemler alınmamış, zaman kaybı yaşanmıştır. Ertesi gün misafir öğrencilerin sahilde Rojin’in eşyalarını bulması üzerine durum aile ve kolluk kuvvetleri ile paylaşılmıştır. Bu süreçten sonra aile Êlih ve Amed’den gelerek durumu öğrenmiştir. Biz de 28 Eylül’de durumdan haberdar olur olunmaz aileyle iletişime geçtik ve Wan Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak aileyi ziyaret ettik. Ziyaretimiz sırasında durumu daha detaylı öğrenip, emniyet birimleri ve savcılıkla görüşmeler gerçekleştirerek, soruşturmanın nasıl yürütüldüğünü öğrenmeye çalıştık. Ancak olayın gerçekleştiği gün yani Cuma günü savcının görevlendirilmediğini gördük. Nöbetçi savcı ile yürütülen işlemler dışında resmi bir soruşturma başlatılmamıştı. Pazartesi günü yani 29 Eylül’de aileyi tekrar ziyaret ettik, Cumhuriyet Savcılığı ve emniyet müdürüyle görüşmeler gerçekleştirdik. Bu görüşmelerde, sınırlı yapılan arama faaliyetlerine dair kuşkularımızı dile getirdik.
Arama çalışmalarının yeterli yapılmadığını söylediniz. Gerçekten arama-tarama çalışmaları yeterli değil miydi? Ortaya çıkan eksiklikler nelerdi?
Savcıyla yaptığımız görüşmede, arama faaliyetlerinin sadece gölde sınırlı olduğunu öğrendik. Ayrıca savcının nöbetçi olduğu, asıl savcının ise Pazartesi günü belirleneceği ve Salı gününden sonra görüşmelerin yapılabileceği belirtildi. O süreçte yeterli bilgi alamadık ve bu durumu başsavcıya aktardık. Olayın çözülmesi için daha etkin ve geniş çaplı bir arama yapılması gerektiğini, özellikle Rojin’in kaybolduğu alanın Yüzüncü Yıl Üniversitesi ile Bardakçı köyü arasında olması nedeniyle giriş-çıkışların kapatılması gerektiğini söyledik. Ancak sadece ‘gereğini yapıyoruz’ cevabını aldık. Wan Barosu ve Kadın Hakları Merkezi olarak sahada özellikle gece saatlerinde arama faaliyetlerinin durduğunu, gündüz saatlerinde ise köyde herhangi bir arama faaliyetinin yapılmadığını tespit ettik. Yine üniversitenin giriş çıkışlarının kontrol altında olmadığını tespit ettik, bunun üzerine Wan Barosu öncülüğünde kentteki sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte aileyi ziyaret ettik. Ziyaret sırasında ailenin de katılımıyla sahilde bir çağrıda bulunduk. Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve emniyet birimleri, arama faaliyetlerinin etkin bir şekilde yapıldığı belirtilse de, gözlemlerimize göre bu faaliyetlerin etkin olmadığı ve sadece gölle sınırlı kaldığı ortaya çıktı. Bu sebeple, arama faaliyetlerinin genişletilmesi gerektiği konusunda çağrıda bulunduk. Zamanla yarışıldığını ve etkin bir soruşturmanın yürütülmesini vurguladık.
Yoğun itiraz sonrası mı arama çalışmaları diğer bölgelere kaydırıldı?
Dördüncü günün sonunda, yaptığımız çağrılardan sonra köydeki arama faaliyetleri yoğunlaşmaya başladı. Ancak, bildiğiniz gibi sadece Bardakçı köyü civarında ve üniversiteye ait giriş çıkışlardaki araçlar üzerinde odaklanıldı. Savcılığın açıklamalarına göre, bu aramalara dair bilgilendirmeler yapıldı. Ancak bu süreçte nelerin yapıldığını hala tam olarak bilemiyoruz. Bu dönemde gizlilik kararı olmasına rağmen Rojin’e ait olduğu söylenen bir bone ve 13. günde bulunan bir başörtünün Rojin’e ait olduğu iddiaları ortaya atıldı. Bu eşyaların bulunduğu yer ve Rojin’in en son görüldüğü nokta arasındaki mesafe nasıl tespit edildiği gibi bilgileri içeren tutanakları göremedik. Gizlilik kararı nedeniyle bu bilgilerin dosyaya yansıtılmadığı gerekçesiyle bu detaylara ulaşamadık.
Rojin’in bulunduğu yer, geçen süre ve otopsi sürecinde neler yaşandı?
Medya üzerinden yanıltıcı bilgiler paylaşıldı. “İntihar” algısı yaratılmaya çalışıldı. Hala bulunamayan terlikler ve eksik kamera kayıtları ile ilgili taleplerimiz sürüyor.
18’inci günde Molla Kasım dediğimiz kısımda bir site görevlisinin haber vermesi üzerine Rojin'in cenazesine ulaşıldı. Akabinde güvenlik önlemleri alınarak orada incelemeler yapıldı. Cenaze, otopsi işlemi için Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderildi. Haber bize ulaştığında Wan Barosu, Kadın Hakları Merkezimiz ile kentin sivil toplum örgütleri olarak otopsi işlemine dahil olmak üzere başvurduk. Fakat burada bir handikapla karşılaştık. Otopsi işleminde Wan Barosu’nun da olması gerektiğini, otopsi işlemine bir uzman bulunduracağımızı bildirdik. Ancak savcılık, bu talebimizi reddetti. Verdiğimiz mücadeleler sonucu nihayetinde bir gözlemcinin otopsi işlemine dahil edilmesine savcılık onay verdi. Otopsi işlemine, Wan-Colemêrg Tabip Odası’ndan Dr. Hüseyin Yaviç gözlemci sıfatıyla dahil edildi. Gece 03.00-04.00 civarında biten otopsi işlemi sonrasında ön tutanak tutuldu ve imza altına alındı. Savcılığa bu tutanağın gizli bir karar olması durumunda bile teslim edilmesi gerektiğini belirtmemize rağmen savcılık talebimizi kabul etmedi. Daha sonra Rojin’in cenazesi defnedilmek üzere Amed’e götürüldü. Barosu olarak savcılıkla tekrar görüşme gerçekleştirdik.
Daha sonra otopsinin ön raporu kimi basın kurumlarına servis edildi. Bu haberlerde yanıltıcı bilgilerin yer alması durumun daha da karmaşık hale gelmesine yol açtı. Bu yanıltıcı bilgiler, ‘intihar’ ve dış müdahale olmadığına dair yanlış bir algı yaratmaya yönelikti. Bunun üzerine Wan Barosu ve ailenin avukatları olarak basına yönelik bir açıklama yaparak dosyanın soruşturma usulüne ve hukuka uygun bir şekilde ilerlemediğini belirttik. Ayrıca, adli tıp raporunun eksikliklerini ve soruşturmanın etkin yürütülmesinin ne kadar önemli olduğunu vurguladık. Sürecin ilerleyen dönemlerinde, adli tıp raporunun ikinci kez yayımlanması sonrası bu eksikliklerin hala giderilmediğini görerek, ikinci bir savcı atanması talebinde bulunduk. Ayrıca dosya kapsamında hala bulunamayan terlikler ve eksik kamera kayıtları hakkında taleplerimiz sürüyor. Rojin'in kaybolduğu yerle cenazenin bulunduğu yer arasında 21 kilometrelik bir mesafe olduğu ve akıntı yönlerinin ters olduğu iddialarına da değindik.
Savcılıkla görüşmenizde hangi itirazlarınızı ilettiniz?
Rojin'in kaybolduğu günler ile bulunduğu gün arasında yaşanan eksikliklerin giderilmesi için birçok taleple savcılığa başvurduk. Ancak bu talepler hala çözülmüş değil. Telefon incelemesinin hala yapılmaması, dosyanın önemli bir kısmını oluşturan delillerin ortaya konmaması gibi önemli eksiklikler bulunuyor. Net bir şekilde belirtmek gerekirse şüpheli ölüm hakkında karar verilebilmesi için tüm verilerin toplanması ve doğru şekilde analiz edilmesi gerekiyor. Amacımız hukuki sürecin doğru yürütülmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
Size göre bu şüpheli ölümdeki en büyük kuşku nedir?
Bildiğiniz gibi Türkiye’de kadın cinayetleri ciddi boyutlarda. Bu ölümlerin birçoğu şüpheli ölümler olup, aydınlatılmamış ölümlerden ibarettir. Yine Rojin’in kaybolma biçimi ‘intihar’ ihtimalini ortadan kaldıran bir durumdadır. Az önce de belirttiğimiz gibi Rojin, arkadaşını çakıl toplamaya çağırmış ve oldukça kalabalık bir yerde kaybolmuştur. Bu nedenle ‘intihar’ olasılığı bulunmamaktadır. Dolayısıyla ‘intihar’ ihtimalini bertaraf ettiğimizde ortada şüpheli bir ölüm kalmaktadır. Şüpheli ölüm aydınlatılana kadar ilgili yargı makamlarının görevini etkin bir şekilde yerine getirmediği anlamına gelir. Barolar ve avukatlar olarak, şüpheleri ortadan kaldıracak net ve somut tespitler yapılmadıkça her ölümü şüpheli ve araştırılması gereken bir ölüm olarak kabul ederiz.
Dosyada giderilmeyen şüpheler nelerdir?
Net bir şekilde belirtmek gerekirse, öncelikle burada ölüm şeklinin tespit edilmesi gerekiyor. Burada bir öldürme durumu söz konusu mu, yoksa başka bir ihtimal mi var? Fiilin nasıl gerçekleştiği, fail ve fiillerin bulunması, aksi yönde bir tespit yapılacaksa kimlerin ne kadar etkisi ve kusuru olduğu tespit edilmelidir. Bu nedenle ölüm şekli netleştikten sonra ilerleyen aşamalarda bu hususta rapor alınarak, kusuru bulunan kişiler hakkında dava açılması noktasında talebimiz bulunmaktadır. Biraz önce belirttiğimiz çerçevede kusuru bulunanlar olduğunu düşünüyoruz.
Etkin ve şeffaf bir süreç yürüyor mu?
Gizlilik kararı dosyaya etkin bir şekilde ulaşmamızı ve soruşturmaya katkı sağlamamızı zorlaştırıyor. Bu durum, soruşturmanın şeffaf bir şekilde yürütülüp yürütülmediği konusunda net bir algı oluşturmamıza engel oluyor. Dolayısıyla soruşturmanın etkili bir şekilde yürüyüp yürümediğini gizlilik kararının kaldırılmasından sonra net olarak görebileceğiz. Ancak halihazırda aradan uzun bir süre geçmesine rağmen hala net bir sonuca ulaşılmaması nedeniyle soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmediği konusunda bir algıya sahibiz. Bu kanaatimizi açık ve net bir şekilde belirtmek isterim.
Dosyaya dışarıdan bir müdahalenin olduğunu düşünüyor musunuz?
Dosyaya bir müdahale olup olmadığını belirleyebilmek için öncelikle şüphelerin, dosya kapsamındaki tespitlerin kime ve kimlere dokunduğunun belirlenmesi gerekiyor. Biraz önce de değindiğim gibi gizlenen, kaldırılan ya da etkin soruşturma yürütülmeden aydınlatılabilecek noktaların aydınlatılmadığını ancak gizlilik kararının kaldırılmasından sonra net olarak beyan edebiliriz.
Şuan ikinci bir savcı atandı. Görüşmenizde neler anlattı?
Şöyle belirtelim aslında bu talebi uzun süre önce yapmıştık ancak ikinci savcının görevlendirilmesiyle birlikte bu talebimiz yerine getirilmemişti. Savcı ile yaptığımız görüşmelerde, bu konuda uzmanların araştırıldığını ve alanında uzman bir kişi tespit edildiğinde dosyanın rapora gönderileceği ifade edilmişti. Ancak ikinci savcı görevlendirildikten sonra yaptığımız görüşmede, dosyanın bu alanda uzman bilirkişilere tevdi edildiği ve şu an için rapor beklendiği söylenmişti. Halihazırda, bu raporu bekliyoruz.
Birçok kişinin ifadesinin alındığı söyleniyor, bu konuda nasıl bir bilgiye sahipsiniz?
Bir tanık beyanının bir dosyada hükme esas alınabilmesi için tarafların net bir şekilde soru sorup cevabını alabileceği bir sorgulama yapılması gerekir. Ancak halihazırda bırakın soru sorma hakkımızı gerçekten beyan alınmış mı, alındıysa nasıl alınmış, ne şekilde alınmış, bu beyanlarda ne geçtiği konusunda gizlilik nedeniyle herhangi bir bilgimiz bulunmamaktadır. Var olan beyanları gördükten sonra daha sağlıklı bir değerlendirme yapabileceğimizi ifade etmek isteriz.
Önemli sorulardan biri de üniversite sahilinde kaybolan Rojin’in 21 kilometre ötede nasıl bulunduğu ile ilgilidir. O güne ilişkin hava raporu ve akıntı yönü ile ilgili bir veri var mı elinizde?
Önceki örnekler bize yol gösterici olabiliyor. Örneğin; Wan'da göçmen teknesinin kaza sonucu batması ve göçmenlerin suda kaybolmasıyla ilgili yapılan arama faaliyetlerinde, daha önce boğulma sonucu gerçekleşen ölümlerde cenazelerin aksi yönde Tetwan ve Artemêt’e doğru sürüklendiğini gözlemlemiştik. Bu durum ise, bize böyle bir ihtimalin çok zor ve hatta imkansız olduğunu gösteriyor. Ancak yine de bu konuda kesin bir beyan yapmak doğru olmayacaktır. Çünkü bu alandaki uzmanların, su akıntı yönlerini ve o dönemin hava koşullarını göz önünde bulundurarak hazırlayacakları raporun, bilimsel anlamda bu konuyu daha iyi aydınlatacağını düşünüyoruz. Bu nedenle talebimizi savcılığa bu şekilde ilettik.
Bu dosyanın, şeffaf ve adil bir yargılama süreci ile sonuçlanacağına dair umudunuz var mı?
Rojin’in kaybolma şekli “intihar” olasılığını tamamen geçersiz kılmaktadır. Bu ölüm, şüpheli bir ölümdür ve aydınlatılması gereken, fail ya da faillerin olabileceği ihtimali yüksek olan bir dosya olarak önümüzde bulunmaktadır.
Bir hukukçunun bir soruşturma hakkında net bir fikir beyan edebilmesi için o soruşturma dosyasının tamamına, yalnızca adli tıp raporuyla değil aynı zamanda telefon incelemeleri ve yapılan diğer tahkikatlarla ilgili bilgi ve delillere de vakıf olması gerekmektedir. Ancak şu aşamada net olarak söyleyebileceğimiz şey şudur; Çakıl taşı toplamaya arkadaşını çağıran ve bu olayın yoğun bir alanda gerçekleşmiş olması ‘intihar’ ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Bu durum ‘intihar’ olasılığını tamamen geçersiz kılmaktadır. Elbette soruşturma kapsamında araştırmalar yapılabilir ve ‘maddi gerçeği ortaya çıkaracak bir tespit yapılmadı’ şeklinde bir sonuç ortaya çıkabilir. Ancak bu verilere rağmen bir hukukçu olarak ‘intihar’ kabul edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu ölüm, şüpheli bir ölümdür ve aydınlatılması gereken, fail ya da faillerin olabileceği ihtimali yüksek olan bir dosya olarak önümüzde bulunmaktadır.
Bu dosyanın cezasızlık politikasıyla sonuçlanması ihtimali var mı?
Ailenin avukatı ve Wan Barosu olarak en büyük mücadelemiz, Türkiye’de emsali nahoş olan dosyalarla karşılaşmış olmamızdan kaynaklı bu dosyanın da aynı akamete uğramasını engellemektir. Bu noktada amacımız; yeterli kamuoyu oluşmasını sağlamak, dosyanın etkin yürütülerek, maddi gerçekliğin kuşkusuz şüphesiz olarak ortaya konulabilmesini sağlamaktır. Baştan beri yürüttüğümüz mücadele çağrılarımız, aileyle yaptığımız görüşmeler, dayanışmalar tamamen bu amaç üzerinde şekillenmiştir. Bir kez daha sizler aracılığıyla bunu belirtmek istiyoruz; kadın ölümlerinin ve özellikle şüpheli ölümlerin yoğun yaşandığı Türkiye’de hele ki failler kolluk görevlileri olduğunda cezasızlığa uğratılan dosyaların önümüzde örnek teşkil ettiği ve bu dosyanın da aynı akamete uğramaması adına bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Bu mücadelemizde sonuna kadar aile ile birlikte savcılıktan maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması, soruşturmanın aydınlatılması ve adaletin sağlanması noktasında mücadelemize devam edeceğiz.
Şüpheler giderilmedikçe ortaya konulacak somut ve bilimsel veriler hariç hiçbir şekilde kanaatlerin bizlerde bir anlam bulmayacağını düşünüyoruz. Çünkü kafamızdaki şüpheler aslında maddi gerçekliği ortaya koyacak şüphelerdir ve bunlar aydınlatılmadıkça da soruşturmanın etkin ve adil olacağından bahsetmek mümkün olmayacaktır.
MA / Adnan Bilen- Ruken Polat