AMED - Süleymaniye'de gazetecilere yönelik saldırıya tepki gösteren gazeteciler, "Kürt gazetecilerin katledilmesinde sadece SİHA sahipleri sorumlu değil. Onlara bu 'meşruiyeti' veren Mutabakat Zaptı’nın bütün ortakları bu katliamdan, savaş suçundan sorumludur" dedi.
Türkiye’nin, Federe Kurdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kentine bağlı Seyîdsadik ilçesinde Kürt gazetecileri taşıyan araca yönelik yaptığı bombalı saldırıda gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn yaşamını yitirdi. Aynı saldırıda Chatr Şirket Sorumlusu Rêbin Bekir’in de (30) olduğu 6 gazeteci yaralandı.
Türkiye’nin KDP aracılığı ile 15 Ağustos’ta Irak hükümetiyle imzaladığı mutabakat sonrası bölgeye dönük saldırıların artması dikkat çekerken, Özgür Basın emekçileri ve katledilen gazetecilerin çalışma arkadaşları, saldırıları kınayarak, sessizliğin saldırılara zemin hazırladığını belirtti.
MEDÛSA: HAWAR'DAN BU YANA SALDIRILAR SÜRÜYOR
Katledilen gazeteci Gülistan Tara ile daha önce çalışan gazeteci Berîtan Medûsa, Türkiye’nin tarihten beri gerçekleri açığa çıkaran gazetecileri sürekli hedef alındığını ifade ederek, “Hawar dergisinden bu yana Kürt gazeteciler her zaman hedef oldu. Özgür Basın geleneği sürekli saldırı altındaydı ve son dönem de bu saldırılar daha da arttı. Daha önce faili meçhullerle gazetecileri katleden Türkiye bugün bütün dünyanın gözü önünde bunu yapıyor. KDP de aynı şekilde basın emekçilerini hedef alıyor, tutukluyor ve katlediyor. Başka bir devlet gelip Başur Kurdistan’da başka insanları öldürüyor, tutukluyor ve işkence yapabiliyorsa işgal etmiş demektir” dedi.
'KALEMİNİ YERDE BIRAKMAYACAĞIZ'
Medûsa, Tara ile birlikte çalışmanın büyük bir onur olduğunu kaydederek, “Gazetecilik çok stresli bir iş. Sürekli kötü olaylarla karşılaşabiliriz. Ama buna rağmen Gülistan arkadaş mütevaziliğinden, güler yüzlülüğünden asla taviz vermezdi. Nereye giderse gitsin yazmaktan, gerçekleri açığa çıkarmaktan korkmuyordu. Gülistan arkadaş yanında çalışan herkese güç verirdi. Bugünde onun ardılları olarak daha çok çalışarak kalemini yerde bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
FIRAT: MUTABAKATIN ÖZÜ TÜRKİYE'YE ZEMİN
Gazetecilerin vahşi bir şekilde katledildiğini söyleyen gazeteci-yazar Seydi Fırat, bu saldırının Bağdat, Ankara ve KDP arasında varılan mutabakatla direkt ilintili olduğunu kaydetti. Fırat, “Ortak mutabakatın özü Türkiye’ye her türlü kötülük yapmasına zemin sunuyor ve yol veriyor. Katledilen gazetecilerin kanında Irak’ın ve KDP’nin de eli ve desteği vardır. AKP/MHP iktidarı bölgesel ve küresel güçlerin kendisine sunduğu imkanlar temelinde günün 24 saatini Kürt halkına, kurumlarına ve doğasına yönelik saldırı içinde geçiriyor. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı katliam ve kırımın bir benzeri AKP/MHP iktidarı Ortadoğu’nun bu cephesinde Kürt halkına karşı devreye koymuş bulunuyor” diye belirtti.
MERWAN: KDP SUÇA MEŞRUTİYET KAZANDIRIYOR
Türkiye’nin uzun bir süredir savaş suçu işlediğini anımsatan gazeteci Cahit Mervan, “Türkiye öteden beri işlediği tüm suçlara ‘terörle mücadele’ adı altında hem içte hem de dışta meşruiyet kazandırmak istedi. Bunun için neredeyse varını-yoğunu ortaya koydu. Her çaldığı kapıyla bunun pazarlığını yaptı. Bu son cinayetin Ankara-Bağdat ’Mutabakat zaptı’ sonrası gelmesi tesadüften çok bu ‘meşruiyet’ ile alakalıdır. Türk devleti bu ‘Mutabakat Zaptı’ ile sınırsız suç işleme hakkının kendisine verildiğini düşünüyor. Bu nedenle iki kadın Kürt gazetecinin katledilmesinde sadece SİHA sahiplerini sorumlu tutmak doğru değil. Ona bu ‘meşruiyeti’ veren Mutabakat Zaptı’nın bütün ortakları bu cinayetlerden, savaş suçlarından sorumludur. Daha vahim olan, aslında utanç verici olan ise KDP’nin tutumudur. Arkadaşlarımızın cenazeleri üzerinden duman daha yükselmeye devam ederken, kutsal Kürdistan ismini de lekeleyerek ‘Kürdistan anti-terör’ adlı kuruluş dezenformasyona başvurmuş, ilk andan itibaren suça meşruiyet kazandırmaya çalışmıştır” dedi.
IŞIK: SESSİZLİK SUÇ ORTAKLIĞIDIR
Türkiye’nin uzun zamandır Federe Kurdistan’da cinayetler işlediğini söyleyen gazeteci Fehim Işık, Türkiye’nin KDP ve Bağdat yönetimiyle geliştirdiği stratejik ortaklığının bölgede katliamların körüklenme riskini de barındırdığını kaydetti. Işık, “Bu yönüyle değerlendirildiğinde şehit edilen iki arkadaşımız ile yaralanan diğer arkadaşlarımızın kanında sadece Türkiye’yi yönetenlerin değil, Irak ile KDP’yi yönetenlerin de elinin olduğu görülmektedir. Hiç kimse bu pervasızlığa sessiz kalmamalıdır. Sessizlik suç ortaklığıdır” dedi.
AVESTA: SALDIRI TESADÜF DEĞİL
Jin TV Editörü Aysel Avesta, Bağdat ve Ankara antlaşmasıyla başta Şengal olmak üzere yeni bir savaş konseptinin devreye konulduğunu belirterek, “Gazetecilere yönelik son saldırı bu planın bir parçasıdır. Özgür Basın’ın hedef alınması kuşkusuz tesadüf değil. İmha saldırılarını rahat uygulamak için basını susturmak istediler. AKP, KDP ve Irak hükümetin bu kirli planlarını boşa çıkartmak için, her iki değerli gazeteci arkadaşımızın kalem ve kameralarını yerde bırakmayacağız” diye belirtti.
GEWDA: TÜRKİYE’YE KARŞI TUTUM ALINMALI
Ronahi gazetesi muhabiri Argêş Gewda da, “Saldırılar Kürt halkının barışını ve birliğini yok etmeye yöneliktir. KDP’nin ihaneti ve işbirliği ile Türk devleti saldırılarını sürdürüyor. Türkiye ve KDP saldırılar karşısında aynı dili kullanıyor. Katledilen gazeteciler için uluslararası basın kuruluşları Türkiye’ye karşı sert kararlar almalıdır” dedi.
HESEN: GAZETECİLER GÖREVİNİ YAPARKEN HEDEF OLUYOR
Federe Kurdistan’da gazetecilik yapan Rêbaz Hesen, hakikat haberciliği yaptıklarını belirterek, “Burada işgal saldırıları var. Gazeteciler de burada yaşanan işgali halka duyuruyor. Gazeteciler görevini yaparken hedef oluyor. Gazetecilerin sesini kısıp, halka gerçeklerin ulaşmasını istemiyorlar. Ve halkın işgale sessiz kalmasını istiyorlar. Bu nedenle gazeteciler hedef oluyor. Deniz Fırat ve onlarca Özgür Basın emekçisi şehit oldu. Ancak gerçekler halka ulaşmaya devam etti. Özgür Basın emekçileri gerçekleri duyurmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.
KAYA: ULUSLARARASI BASIN ÖRGÜTLERİ SORUMLULUK ALMALI
Özgür Politika gazetesi muhabiri Muhammed Kaya, “Türkiye yaptıklarından dolayı hesap vermekten uzaktır. Bunun nedeni de uluslararası kamuoyunun yeterli ve etkili tepki koyamamasından kaynaklanmaktadır. Mesele IFJ gibi uluslararası gazetecileri koruma örgütleri, gazetecilik meslek örgütleri, HRW, Af Örgütü, Oxfam İnternational gibi insan hakları örgütleri Türk devletinin gazetecilere yönelik saldırılarına karşı bir girişimde bulunmuyor” diye belirtti.
OKTAY: SUÇLARI TEŞHİR EDECEĞİZ
Türkiye’nin bütün dünyanın göz önünde başka bir ülkenin toprağında gazetecileri katlettiğini hatırlatan Medya Haber TV muhabiri Meltem Oktay, gazeteci örgütlerinin Türkiye’nin saldırılarına karşı sessizliğini bozmasını gerektiğini söyledi. Oktay, “Gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn büyük bedelleri göze alarak hakikatin arayışçısı oldu. Ne olursa olsun gerçeğin peşini bırakmadılar. Bizler onların anısı ile daha büyük bir kararlılıkla hakikatin peşinde olacağız. ‘Kürt kasabı’ haline gelen kendi kavminin katili KDP’yi daha fazla teşhir edecek, suçlarını bir bir açığa çıkaracağız ve tüm dünyaya duyuracağız” ifadelerini kullandı.
ÛRMIYE: HERKES AYAĞA KALKMALI
Gazeteci Şêroo Ûrmiye ise, Türkiye’nin, Kürt varlığını hedef aldığını belirtti. Gazetecilere yönelik saldırılara karşı herkesin ayağa kalkması gerektiğini ifade eden Ûrmiye, “KDP buna karşı çıkmıyor. Başur’da bazı basın yayın organları gazetecilerin katledilmesini ‘PKK’liler öldürüldü’ şeklinde veriyor. Bunlar PKK’li de olsa bu şekilde saldırmaya hakları yoktur. Herkesin bunun bilincinde olması gerekiyor. Irak ve KDP hükümeti de buna çanak tutuyor” tepkisinde bulundu.
MA / Delal Akyüz