ANKARA- DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, hasta tutsak Soydan Akay’ın durumuna ilişkin verdiği soru önergesinde "Soydan Akay kalp krizi geçirmişken, hapishane hastanesinde neden yalnızca yüksek tansiyon tanısı konmuştur?” diye sordu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, 1993 yılında gözaltına alınarak yargılanan ve Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) kararıyla müebbet hapis cezası verilen ve Marmara 9 No’lu F Tipi’nde bulunan hasta tutsak Soydan Akay’ın durumuna ilişkin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un cevaplaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi.
Çiçek verdiği önergenin gerekçesinde 30 yılı aşkın süredir cezaevinde tutulan Akay'ın sağlık durumu ve maruz kaldığı hak ihlallerine ilişkin kamuoyuna yansıyan bilgilerin hasta mahpuslara yönelik sistematik hak ihlallerinin ve ihmallerin ulaştığı vahim boyutu ortaya koyduğunu belirtti. Gerekçede, "8 yıl önce sevk edildiği Marmara Hapishanesi’nde, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olmamasına ve ciddi sağlık sorunları bulunmasına rağmen işkence ve tecrit yöntemi olarak tanımlanan ağır izolasyon rejimi kapsamında tek kişilik hücrede tutulmaya devam edilmektedir” denildi.
Önergenin gerekçesinde ayrıca Soydan Akay’ın 30 yıllık cezasının 11 Ağustos 2023 tarihinde dolmasına rağmen koşullu salıverilmesinin, İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) tarafından 10 Şubat 2025 tarihinde dördüncü kez engellendiği bilgisine de yer verildi.
Çiçek, konu bağlamında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti.
“*Soydan Akay kalp krizi geçirmişken, hapishane hastanesinde neden yalnızca yüksek tansiyon tanısı konmuştur? Bu tıbbi çelişki nasıl ve neye dayanarak açıklanmaktadır?
*Soydan Akay’ın güncel sağlık durumu nedir? Tedavi süreci etkin biçimde yürütülmekte midir? Hastalıkları nedeniyle ceza infazının ertelenmesi yönünde Bakanlığınızın bir girişimi olacak mıdır?
*Soydan Akay niçin tek kişilik hücrede tutulmaktadır? Mahpus özelinde ağırlaşan ayrımcılığın sebebi nedir?
*Halihazırda hükümlü olan Soydan Akay hakkında verilen red kararları, İdare ve Gözlem Kurullarının mahkemelere ait yargılama yetkisini gasp ettiği anlamına gelmekte değil midir? Kurulların ‘örgüte üyelik’ ya da ‘ilişki’ gibi değerlendirmelerle hüküm tesis etmeleri hukuki midir?
*İdare ve Gözlem Kurulu tarafından verilen tahliye erteleme kararlarının yargı yetkisini aşarak fiilen ‘ikinci bir hüküm’ niteliği taşıdığı yönündeki eleştiriler hakkında Bakanlığınızın tutumu nedir? Bu kurulların yapısının değiştirilmesine veya kaldırılmasına dönük bir yasal hazırlığınız var mıdır?
*İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi, siyasi ve ayrımcı kararlarının önüne geçmek adına bir denetim, reform ya da kaldırma yönünde bir çalışmanız var mıdır? Bu kurulların AİHS ve Anayasa’ya aykırı uygulamalarıyla özgürlüğü ihlal edilen mahpuslar için herhangi bir adım atmayı planlıyor musunuz?
*Marmara Hapishanesi başta olmak üzere, hapishanelerdeki sağlık hizmetlerinin bağımsız, tarafsız ve uzmanlar tarafından denetlenmesi yönünde Bakanlığınızın bir çalışması olacak mıdır?