Bozan’dan cami satan kayyıma tepki: Şeytanın aklına gelmez

ANKARA- AKP’li kayyım tarafından satılan camiyi hatırlatan DEM Parti Milletvekilli Ali Bozan, “Allah sizi inandırsın, şeytanın aklına gelmeyecek hinlikler var bunlarda. Hırsızlık da pik nokta. Allah’ın evini satmak…” diyerek tepki gösterdi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri, Meclis’te görüşülen Meclis, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçeleri üzerine söz aldı.

‘KAYYIMINIZ CAMİ SATTI’

Söz alan Mersin Milletvekilli Ali Bozan, Sayıştay bütçesine dair konuştu. Sayıştay’ın denetleme görevinin olduğunu ancak söz konusu kurumun denetleme yapacak bir iradesinin olmadığını söyledi. Kayyım uygulamalarına da değinen Bozan, ülkenin kayyımlara teslim edildiğini belirterek, Kürdistan’da halkın iradesi zorbalıkla gasp edildi ve belediyeler kayyumlara teslim edildi. Mardin'de cami satan kayyumunuz var. Allah gözünüzü doyursun, başka ne diyeyim. Mardin'de güya belediyenin borçları varmış, şöyleymiş böyleymiş… Allah sizi inandırsın, şeytanın aklına gelmeyecek hinlikler var bunlarda. Allah’ın evini satmak…  Allah’ın evini kim sattı? Sizin atadığınız kayyum sattı” şeklinde ifadeler kullandı.

‘ERDOĞAN ÜLKENİN KAYYIMI OLDU’

Bozan,  “Yeni bir 3Y’leri var.  Yeme, yasaklama ve yürütme. Atalarımız;  ‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ demiş. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadeleyi başaramadınız, beceremediniz ama yeme, yasaklama ve yürütme işinde oldukça iyisiniz.  Bu nedenle sizleri kutluyorum. Peki, bu kayyum rejiminin başında kim var? Tabii ki büyük kayyum var, sarayında oturuyor ve tabii ki Erdoğan. Erdoğan önce HDP'li belediyelere kayyum atadı, sonra uygulamalarıyla ülkenin kayyumu oldu” dedi.

‘MUM IŞIĞI İLE ADALET ARIYORLAR’

Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan DEM Parti Rîha Milletvekili Dilan Kunt Ayan da, Bakan Yılmaz Tunç’a, “Şu an bile ülkenin her yerinde insanlar ellerinde mum ışığıyla karanlıkta adalet arıyor” dedi. Cumartesi Anneleri, faili meçhul dosyalardaki zaman aşımlarına değinen Kunt,  “Failleri aklayanlar sizler değil misiniz? Siz değil misiniz 12 Eylül 2010 referandumu öncesi göz boyamak için açtığınız bütün faili meçhul davaları daha sonra tek tek zamanaşımından düşürenler? Musa Anter cinayetinde ve JİTEM davasında sonuç ne oldu? Zamanaşımından düşme. JİTEM davasından 19 kişiyi katleden, aralarında Mehmet Ağar’ın da olduğu 19 sanığın yargılamasında ne oldu? Sonuç beraat. Yani, siz de gelmişsiniz burada bize adaletten bahsediyorsunuz; siz önce cezasızlıkla akladığınız faillerin hesabını bu halka vereceksiniz, sonra gelip burada adalet çığlıkları atacaksınız. Milyonlarca yurttaş adalete inanmıyor bu ülkede çünkü adalet sarayın lüksü olmuş durumda” diye konuştu.

‘TEK ŞEY VAR O DA KÜRT DÜŞMANLIĞI’

Yurttaşların hakkını aramak için avukat ve mahkemelere gitmediğini bunun yerine AKP-MHP il ve ilçe teşkilatlarına gittiğinin de altını çizen Kunt, devamla şunları söyledi: “Sincan kampüsü duruşma salonunda hukuk yok, usul yok, esas yok; olan tek bir şey var o da Kürt düşmanlığı, Kürt düşmanlığı, Kürt düşmanlığı. Sayın Genel Kurul, Türkiye adalet mezarlığına dönüşmüş olsa da ekmek gibi, su gibi ihtiyacımız olan şey hâlen adalettir. Çünkü hâlâ Soma Maden Katliamı’nda katledilen 31 işçinin ailesi adalet arıyor, Roboski’de katlettiğiniz 19 çocuk ve 34 sivilin ailesi hala adalet arıyor, Çorlu tren kazası katliamındaki katledilenlerin aileleri adalet arıyor.

ZIRLI ARAÇLARIN ÖLDÜRDÜĞÜ ÇOCUK SAYISI 20’DEN FAZLA

Türkiye’yi baştan sona suç mahalline çevirmiş durumdasınız. IŞİD’liler, çeteleri Türkiye'de cirit atmış, hâlen gelmiş burada adaletten bahsediyorsunuz. Suruç'ta, Ankara'da, Antep’te ölenler bizim insanımız değil miydi ya, sizin bu ölülere karşı hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Yine, Kürdistan’da son on yılda sadece zırhlı araçların öldürdüğü çocuk sayısı 20’den fazla. ‘Bu çocuklar neden katledildi?’ diye soruyor musunuz? Bu katledilen çocuklara verilmiş olduğunuz cezasızlık politikasının hâlen devam ettiğini biliyor musunuz? Tabii ki hayır. Ben şimdi size Muhammed ve Furkan Yıldırım’ı hatırlatacağım, hatırlar mısınız bilmiyorum ama biri 7, diğeri 6 yaşındaydı. Her şeyi şu an bir bırakın, geriye yaslanın, bakalım, ne olmuş onlara? Evinizde çocuklarınızı öpmüşsünüz, uyutmuşsunuz ve bir zırhlı araç geliyor eviniz içerisine ve bu çocukları katlediyor. Bunu yapan faillere ise siz sadece ve sadece 19 bin TL para cezası veriyorsunuz. Bu, hangi vicdana sığar, hangi adalete sığar?

 EN ÇOK AYRIMCI UYGULAMA İMRALI’DA

Sayın Öcalan, tam 34 aydır neden ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor? Bununla ilgili defalarca size başvuru yaptık. Sayın bakan neden bu soruya bir cevap. Bu tecridi hangi yasaya göre uyguluyorsunuz. Bunu size soruyoruz. Ama siz cevap vermeyeceksiniz. O zaman bunun cevabını biz verelim; bu hukuk dışı mutlak tecrit ile barışın ve adaletin yolunu kapatmak istiyorsunuz. Toplumsal barış olmadan adalet olamaz. Fakat bilin ki er ya da geç kapattığınız bu barış yolu direnen haklarımıza açılacak barış da adalet de bu topraklara gelecek. Ezcümle, derler ya ‘Adalet artık sadece duvarda yazıyor’ diye, sayenizde o duvar yıkıldı, siz de bunun altında kaldınız.”