Dersim Dağ: Kürtler İstanbul’un, İstanbul Türkiye’nin kaderini belirleyecek

İSTANBUL - Devlet baskıları sonucu 90’lı yıllarda göç ettiği İstanbul’a milletvekili olmaya hazırlanan Yeşil Sol Parti 1. Bölge Milletvekili adayı Dersim Dağ, Kürtlerin İstanbul’un kaderini, İstanbul’un da Türkiye’nin kaderini belirleyeceğini söyledi. 
 
Tarihi dönüm noktası olacak seçimlere sayılı günler kaldı. 15 milyon 840 bin nüfusu olan İstanbul, 11 milyon 350 bin 969 seçmeniyle 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerin kaderini belirleyebilecek durumda. 2018 seçimlerinde İstanbul’da yaklaşık bir buçuk milyon oy alan Halkların Demokratik Partisi (HDP), listesinden seçimlere girdiği Yeşiller ve Sol Gelecek Parti (Yeşil Sol Parti) ile oylarını ikiye katlamayı hedefliyor. Genç seçmen nüfusunun da yoğun olduğu kentte, HDP Gençlik Meclisi Eş Sözcüsü Dersim Dağ, 1. Bölge milletvekili adayı olarak seçimlere giriyor. 
 
Amed’in Bismil ilçesinde 1996 yılında dünyaya gelen Dağ, henüz 5 aylıkken devletin baskı aygıtıyla tanıştı ve siyasi baskılar nedeniyle İstanbul’a göç etti. İstanbul’da da devletin baskılarından kurtulamayan Dağ ailesi, özgürlük mücadelesinden geri durmadı. Hem ailesine hem Kürtlere devlet baskılarının en yoğun olduğu yıllarda 18 yaşına kadar İstanbul’da büyüyen Dersim Dağ, Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı öğrencisi olarak Kurdistan’a döndü. Üniversiteden mezun olan Dağ, 2018 yılında HDP Amed Milletvekili olarak seçildi. En genç milletvekillerinden olan Dağ, partisinin 2022 yılında gerçekleştirilen kongresinde HDP Gençlik Meclisi Eş Sözcüsü oldu. Dersim Dağ, Amed milletvekilliğinden sonra 14 Mayıs seçimlerinde bu kez göç etmek zorunda kaldığı İstanbul’un milletvekili olmaya hazırlanan Dağ, kentin dört bir yanında hem gençlerle hem kadınlarla hem kendisi gibi 90’lı yıllarda devlet baskıları nedeniyle kente göç etmek zorunda kalan Kürtlerle buluşuyor.
 
Yoğun seçim programından alıkoyduğumuz Dağ ile 18 yılını geçirdiği İstanbul’u, seçimleri konuştuk. 
 
Dersim Dağ
 
90’lı yıllarda göç ederek geldiğiniz İstanbul’a, bugün milletvekili olmaya hazırlanıyorsunuz? İstanbul’a bu şekilde dönüş neler hissettirdi?
 
 
 İstanbul aynı zamanda kendimi tanıdığım şehir oldu. Başladığım yerdeyim. Bu kentin yabancısı değilim.
 
18 yaşına kadar İstanbul’da büyüdüm. Kürt olduğumu bu şehirde öğrendim, Kürtçeyi bu şehirde öğrendim, siyaseti de bu şehirde öğrendim. Üniversite için Kurdistan’a gittim, 4 yıl Mêrdin’de okudum. Daha sonra milletvekili seçildiğim Amed’te 5 yıl kaldım. İstanbul’a dönüşüm, çocukluğuma dönüşüm oldu. Çünkü bu şehirde siyasetle tanıştım, bu şehirde siyasetin bir parçası oldum. Kurdistan’a döndüğümde bunu fark ettim: Her ne kadar İstanbul’da büyüsem de kendi kültürümle büyüdüğümü anladım. İstanbul aynı zamanda kendimi tanıdığım şehir oldu. Başladığım yerdeyim. Bu kentin yabancısı değilim. Milyonlarca Kürt bu şehirde yaşıyor, milyonlarca kişi bu şehirde Kürtçe konuşuyor. Her Kürt gibi çocukluğunda göçe uğramış, memleket hasretiyle yaşamış biriyim. Ancak kendi gerçekliğimden hiçbir zaman kopmadım. 
 
Çocukluğunuz bu kentte geçti, bu kentte büyüdünüz. Sizin gibi göç etmek zorunda kalan binlerce kişi var, çocukluğunuzu bilenler var, nasıl karşılandınız?
 
Yıllardır onların içinde olan biri gibi karşılandım. Ziyaret ettiğimiz aileler, gençler, kadınlar, kendinden biri olarak karşılıyor. Ben bu insanların içinde büyüdüm, bu siyaset geleneğinin içinde büyüdüm, beni Dersim yapan da bu günlere getirende budur. Ziyaret ettiğim bazı aileler çocukluğuma dair anılar anlatıyor. Kendimi Amed’te hissettim. Binlerce aileyle aynı kaderi yaşadık, göçe uğradık, ben de bu ailelerden biriyim, o ailelerden biriyim. Gittiğimiz her yerde kapılar sonuna kadar açılıyor. Dolayısıyla kendini o aileden biri olarak görüyorsun. Her anne, her baba kendi çocuğu, bir yoldaşı olarak görüyor. Bu karşılama yabancılık hissi yaşatmadı. Bizim bir mücadele ortaklığımız var. Aynı şehirde, aynı evde, aynı meydanda olmasak da yıllardır aynı mücadeleyi yürütüyoruz. 
 
Hiçbir zaman kopmadım İstanbul’dan, burada bulunan bir aile, bir genç, bir kadın nasıl yaşadıysa, aynı şeyleri bende yaşadım. Bende ilkokula gittiğimde Türkçe bilmiyordum, anadilimde konuşuyordum. Çocukluk arkadaşlarım da öyleydi. Bugün hala birçok çocuk aynı şekilde. Gözlerimi bu mücadeleyle açtım, 26 yaşımdayım ve aynı mücadele ile büyüdüm, aynı mücadeleyle yürüyorum. 
 
Seçimlere gelelim, Amed’ten sonra İstanbul’dasınız. Bütün siyasi partiler İstanbul’u markaja almış durumda. İstanbul’u bu kadar önemli kılan nedir? 
 
 
 Milyonlarca Kürt bu şehirde yaşıyor. İstanbul seçimlerinin kaderini de Kürtler belirliyor. İstanbul’da ülkenin kaderini belirliyor.
 
İstanbul ülkenin en büyük kenti. Milyonlarca Kürt bu şehirde yaşıyor. İstanbul seçimlerinin kaderini de Kürtler belirliyor. İstanbul’da ülkenin kaderini belirliyor. Erdoğan da “İstanbul’u kaybedersek, Türkiye’yi kaybederiz” demişti. Erdoğan da bizler de bu gerçekliğin farkındayız. Biz İstanbul’da kazanırsak, her yerde kazanacağız. İstanbul’da faşizmi yıkarsak, tüm Türkiye’de yıkacağız. İstanbul, Türkiye’nin prototipidir. Bu durum bütün partiler için de geçerli, kadınlar, gençler, halklar için de geçerli. En büyük gençlik örgütleri bu kentte. Kısaca İstanbul’da dinamizm var. Kurdistan’da Amed olduğu gibi, batıda da İstanbul. Kadın mücadelesi açısından da İstanbul aynı önemi taşıyor. Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Araplar, halklar için büyük bir önemi var. İstanbul’da çıkacak sonuç, bütün Türkiye’ye yansıyor. 
 
Yeşil Sol Parti olarak nasıl bakıyorsunuz? 
 
HDP, BDP, DTP, HADEP geleneğini bugünlere taşıdı. Yeşil Sol Parti de bu geleneğin sürdürücüsüdür. Biz sadece Kürtler için, Araplar için mücadele eden bir parti değiliz. Bütün halklar, inançlar, bütün diller, bütün ötekileştirilenler için birlikte mücadele ediyoruz. Demokratik Cumhuriyetin inşası için mücadele ediyoruz. Demokratik Cumhuriyet ile eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi inşa edeceğiz. İstanbul kendi içinde halkları, dilleri, inançları, farklılıkları içinde barındıran bir kent. Kadınların ve gençlerin dinamizminin en güçlü olduğu kent. Tam da Yeşil Sol Parti’nin yaşamsallaştırmak istediği paradigmanın merkezi. İstanbul bu paradigmaya kucak açar, yaşamsallaştırırsa, Yeşil Sol Parti’yi tercih ederse, Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceğiz. 
 
2015, 2018 seçimlerinde nasıl sahip çıktığını hep birlikte gördük.  2023 seçimleri, faşizmi yıkma mücadelesinin en güçlü noktaya ulaştığı bir dönemde gerçekleştiriliyor. Bu paradigmanın yaşamsallaştırılmasına çok yakınız. Türkiye artık yönetilemez bir noktada, bu paradigmanın artık yaşam bulması gerekiyor. İstanbul halkların ortak yaşamını, demokrasinin inşasını oylayacak, halk demokrasi özlemiyle sandıklara gidecek. Bu nedenle İstanbul’a büyük önem atfediyoruz. Yeşil Sol Parti’nin paradigması, İstanbul’u tarifliyor. Diğer partilerin yürüttüğü siyasete, kutuplaştıran siyasetine bakın, seçim beyannamelerine bakın, tüm halkların taleplerine çözüm önerisini sunan tek bir siyaset, tek bir beyanname bulamazsınız. Gençlerin, kadınların iradesinin yok sayıldığı, halkların kimliklerinin, dilinin, kültürünün yok sayıldığı bir siyaset yürütülüyor. Bunu en iyi İstanbul’da görebiliyoruz. 
 
Bizler Yeşil Sol Parti olarak tüm bunlara karşı çözümü gösteriyoruz. En çok sorun yaşayan halklar İstanbul’da, çözümü de İstanbul’da birlikte sağlayacağız. İstanbul’u yeşile boyayabilirsek, çözüm siyasetini hayata geçirecek. 
 
Seçim kampanyanız yoğun bir şekilde devam ediyor. Gittiğiniz her yerde Kürtçe konuşmanız dikkat çekiyor. Neden Kürtçe?  
 
 
 Tüm asimilasyon politikalarına karşı var olduğumuzu göstermek zorundayız. Anadilimiz Kürtçe, Kürtçe siyaset yapabiliriz, Kürtçe ticaret yapabiliriz, Kürtçe eğitim dili olabilir.
 
Kürt halkı asimilasyon politikalarıyla karşı karşıya, bir halkın dili yok sayılıyor. Siyaset dili, eğitim dili, ticaret dili olamayan bir dilden söz ediyoruz. Tüm asimilasyon politikalarına karşı var olduğumuzu göstermek zorundayız. Anadilimiz Kürtçe, Kürtçe siyaset yapabiliriz, Kürtçe ticaret yapabiliriz, Kürtçe eğitim dili olabilir. Ben Kürt bir kadın, Kürt bir genç olarak Kürtçe ile büyüdüm. Okul sıralarına gidene kadar Türkçe bilmiyordum. 7 yaşıma kadar Kürtçe yaşadım. Okula başladıktan sonra asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak anadilim yok sayıldı, Türkçe eğitim görmeye başladım. Dillerle bir sorunumuz yok, bütün dilleri korumalıyız ama bana Türkçe dayatıldı. Ben neden anadilimde eğitim göremiyorum. Aslında tekçilik zihniyetinin bir dayatmasıdır bu. Bu politikalar karşısında Kürtçeye daha çok sahiplenmem gerektiği bilincine vardım, bunu hepimiz yapmalıyız. 
 
Bu bir var olma mücadelesi mi aynı zamanda? 
 
Yok sayan, inkar eden politikalara karşı var olduğumuzu söylüyoruz. Kürtçe konuşmak da bir varlığın göstergesidir. İstanbul’da milyonlarca Kürt yaşıyor, anadili Kürtçe. Ben halkımla kendi dilimde, onun dilinde konuşmak, o dilde siyaset yapmak istiyorum. Beni bu günlere getiren, Kürt halkını bu günlere getiren bu varlığını korumasıdır. Kürt vardır, Kürtçe vardır, Kürt yaşamda da var, siyasette de var, ticarette de var. Kürtler, Kürtçe artık inkar edilemez. Anadilimde siyasetimi, duygularımı daha iyi tercüme ediyorum, bu neden olmasın. İstanbul’da Kürtçe siyaset yapmak istiyorum. Kürtçe oy istemek, Kürtçe siyaset yapmak, seçmeni Kürtçe dinlemek istiyorum. Halk da bunu istiyor. Bu ısrarımı da sürdüreceğim. Kürtçede ısrar, Kürt halkının varlığında ısrar, Kürt sorununda çözümün ısrarıdır. Evin içine hapsedilmiş bir dil haline getirildi. Ama bunu reddediyoruz, biz Kürtçe siyaset yapabiliyoruz, bunun için büyük bedeller ödedik.
 
Seçim çalışmalarınızdan alıkoyduk, buradan çalışmalarınıza devam edeceksiniz, son olarak İstanbul seçmenine, gençlere, kadınlara, Kürtlere bir çağrınız var mı? 
 
 
 Bu seçimleri belirleyecek olan Kürtler, gençler, kadınlar olacak. Bu nedenle her bir genç, her bir kadın, her bir Kürt, demokrasiye oy vermelidir.
 
Bu seçimleri belirleyecek olan Kürtler, gençler, kadınlar olacak. Bu nedenle her bir genç, her bir kadın, her bir Kürt, demokrasiye oy vermelidir. AKP-MHP iktidarının politikalarından memnun olan, bundan nasibini almayan tek bir genç yok. Bu iktidarda kendini güvende hisseden tek bir kadın yok. Kadınlar için güvenli bir yaşam, gençler için umutlu bir yaşam, Kürtlerin kimliğinin, dilinin kabul gördüğü bir yaşam için Yeşil Sol Parti’ye oy vermeli. Çünkü Yeşil Sol gençlerin, kadınların, halkların partisidir, tüm farklılıkları içinde barındırıyor. Yeşil Sol Parti sadece bir parti değil, gençlerin, kadınların Kürtlerin, halkların evidir. 81 ilde Yeşil Sol’a ses verelim, Yeşil Sol’a oy verelim. Eğer faşizm yıkılırsa ki bu seçimlerde kesinlikle yıkacağız, bu zafer gençlerin, kadınların, Kürtlerin olacaktır. 
 
MA / Özgür Paksoy