HABER MERKEZİ- HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin olası kapanma kararının alınması durumunda, Anayasa Mahkemesi'nden kararını seçimden sonraya alması talebinde bulunacaklarını açıkladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Habertürk'te katıldığı programda gündeme dair soruları yanıtlıyor.
Sancar'ın açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:
"Kapatma davasının bugün önemli bir aşaması gerçekleşti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi önünde sözlü mütalaasını sundu. Usulü aşamaları var. Bu sözlü aşamanın başladığı an oluyor. Bizim avukatlar alınmadı, kapalı yapıldı. Bize savunma için süre verilecek. Savunmadan sonra AYM Başkanı dosyayı raportöre verecek ve AYM genel kurulu üçte iki çoğunlukta karar verecek. Kapatma, kapatmama ve Hazine yardımından kısmen men etme kararı çıkacaktır. Bu kararlar 15 üyeden 10'unun evet demesi gerekiyor. Davanın seyrini belirleyen mahkemenin kendi yönetimidir.
AYM’DEN BÖYLE BİR TALEPTE BULUNACAĞIZ
Ben mahkeme üyelerine ilişkin hiçbir zaman olumsuz söz kullanmak istemem. Son ana kadar kendilerinin hukuka ve vicdana uygun karar verecek olan inancımı korumak istediğimi belirttim ama Türkiye'de yargının durumu ortada. Sadece mahkeme salonunda karara bağlanacak bir davayla karara bağlanacak bir davadan söz etmek naiflik olur. Biz de naif değiliz. İktidarın bu kararların herhangi birinde etkisi olacağı açık. Bu kararlardan hangisinin ne zaman çıkacağı önemlidir. Seçim sürecinin öncesinde çıkması önemlidir. Seçim sonrasına bırakılması hukuka ve vicdanlara en uygunu olandır. Biz AYM'den böyle bir talepte bulunacağız. Bunu da buradan sizin kanalınızdan duyurmak isterim.
*Başsavcılık talep etmişse AYM uygun görmüşse siyasi yasak geliyor. Siyasi yasak bağımsız siyaset yapmaya engel değil. Seçim sürecine bu tehditle girilmesi sadece HDP'yi değil Türkiye'de seçim sürecinin adil, demokratik işleyişini de engelleyecektir. Karar ya seçim sürecini etkilemeyecek şekilde çıkmalı ya da seçim sonrasına resmen bırakıldığına dair karar alınmalıdır. Bunu Türkiye için istiyoruz. Davanın açılacağı belli olduğu andan itibaren çalışma grubu oluşturup, bütün seçenekleri masaya yatırdık. Bizim parlamento seçimlerine girecek yolları bulma konusundaki çalışmalarımız erken zamanda başladı ve tamamlandı.
Bütün yolları tıkayabilirler mi? Bunu yapabilmek için Anayasa'yı açık ve net askıya aldıklarını ilan etmeleri gerekir. Bütün yollar tıkansa elbette bir yol buluruz. Gelecek dönem demokrasi ile cumhuriyetin buluştuğu dönem olmalıdır. İkinci yüzyıla böyle girilmelidir. O nedenle bir yol bulacağız. Bulduğumuz yollar var. Ne yapılırsa yapılsın bu seçimlerde sayısal ve siyasal gücümüzü mutlaka yansıtacağız. Esasen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partiyi kapatmaları durumu değiştirmiyor. Biz seçimlerde tavrımızı belirleriz. Hangi tavrı alacağımız partinin kapatılmasından etkilenmez. Esas mesele parlamento seçimlerine girmektir. Kararın olumsuz çıkma ihtimalini esas alıyoruz. En kötü senaryoya göre çalışma yürüttük, tedbirlerimizi buna göre aldık. Şu anda öyle görülüyor ki, seçim döneminde bir tehdit olarak kullanılacak şekilde yürütülüyor.
ÖNLEMLERİMİZİ ALDIK
Anayasa Mahkemesi'nde çok değerli üyeler var. Bir kısmı meslektaşım, içlerinde öğrencilerim de var. Hukuk ve vicdan konusunda düzgün davranacaklarından şüphe duymadığım insanlar var. Özellikle son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde yapılan atamalar var. Tamamen hülle yöntemiyle AYM'ye atamalar yapıldı. Bu üyelerin bir kısmının vicdanla hareket etmek isterim, kimseyi töhmet altında bırakmam ama bu kadar saflık ve naiflikle hareket edemeyiz. Burada sadece partinin değil bir toplumun nasıl şekilleneceği sözkonusu. Biz en olumsuz ihtimale göre hazırlık yapmak zorundayız ve önlemleri aldık.
Aslında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 17 Mart'ta açmıştı. İddianameyi AYM'ye teslim etmişti. Orada bizim malvarlığımıza tedbir konulmasını talep etmişti, AYM reddetmişti. Bu dava hukuki bir dava değil. MHP uzun süre bir kampanya yürüttü. Hatta tehdit ettilre. Siyasi kampanya sonucunda açıldı. 17 Mart'ta açıldı. 18 Mart'ta MHP kongresi vardı. AYM oy birliğiyle reddettmişti. Sonra iddianameyi dayanaksız olarak niteledi. Sonra 7 Haziran'da iddianame sunuldu. Orada da aynı talepte bulunuldu, AYM onu da oybirliği ile reddetti. Şimdi 13 Aralık'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yeniden bloke talebinde bulundu. AYM bunu bize bildirmedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi var. Karşı tarafı haberdar edeceksiniz. Onun görüşünü, savunmasını alacaksınız. Biz basından öğrendik.
3 Ocak'ta başvurduk, 'basında haberler var, doğru mu' diye sorduk. Savunmalarımızı yapmak istedik. Dikkate almadılar. Daha doğrusu çoğunluk dikkate almadı. 9 üye 'evet' oyu verdi. 'HDP'ye savunma süresi vermeye gerek kalmadan tedbir koyalım' kararını 9 oyla aldılar. HDP'ye süre verelim, itirazını bildirsin oylaması 8'e 7 çıktı. 7 üye 'HDP'ye süre vermeliyiz' dedi. Bunun üzerine bize tebligat yapıldı, sadece bir paragraf. Tedbir kararının alındığını belirtiyorlar ama gerekçesi yok. Normal şartlarda AYM gerekçesini yazar ve tebliğ eder. Bize 1 ay süre verdiler, tedbir kararına itiraz için.
SİYASİ DENGELERİ DİZAYN OPERASYONU VAR
Tedbir kararının gerekçelerini bilmediğimiz için neye itiraz edeceğiz? Biz de varsayımlara göre itiraz edeceğiz. Karşı oy kullanan üyelerin gerekçeleri yok. Ortada siyasi bir müdahale olduğunu söylemek için başka hangi kanıtları söylemem gerekir. Ortada bir siyasi operasyon var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tek bir mevzuat hükmüne atıf yapmamış, AYM tek bir mevzuat hükmünü zikretmemiş. Burada seçim sürecini, siyasi dengeleri dizayn operasyonu var. Demokrasiye bir dizayndır bu, sadece HDP meselesi olarak görülmemelidir.
ADAY AÇIKLAMASI
*27 Eylül 2021'de bir deklarasyon açıkladık, tutum belgesi. 15 ay önce stratejimizi açıklamışız. Parlamento seçimleri için halklar ve barış ittifakı, kadın dayanışması, ekoloji temelinde toplumsal ve siyasal muhalefet en geniş birlikteliği büyütmek, bu yolda yürüyüşümüzü sürdürme kararındayız, bunun dışında herhangi bir ittifak arayışında yer almadığımızı söylemişiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilkesel buluşmaların gerçekleşmesi, HDP seçmenlerinin ülkenin geleceğinde anahtar bir role sahip olmaları nedeniyle, ister HDP'li ister başka aday olsun, ilkelerin, yöntemlerin tartışılmasının uygun olduğunu söylüyoruz.
*Seçilecek Cumhurbaşkanının rolünü ve işlevini ancak bu zeminde yerine getirebilir demişiz. Muhalefetin ortak adayla, önceden müzakere edilmiş, mutabakata varılmış ilkeler ve programlar üzerinden seçime girmesi için tartışmaya ve diyaloğa varız demişiz. Bunları kabul edin, şartlar bunlardır dememişiz. En az yüzde 12, 14, 15 de gösteren oy oranı olduğunu kamuoyu araştırmaları ortaya çıkarıyor. Böyle bir parti Türkiye'de demokrasiye giden yolun açılması için yapıcı bir rol üstlendiğini 15 ay önce söylemiş. Bu çalışmaları devam ettirdik, ittifaklar da oluşturduk. İlk mitingimizi 15 Ocak'ta Kartal'da yapacağız. Parlamento seçimlerine hazırlıklarımız devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde adım adım kendi stratejilerimizi somutlaştıracağımızı söyledik. Demokrasi ve adalet isteyen herkese bir çağrı, öneriydi. Bu karanlıktan, otoriterliğin giderek yerleştiği sistemden kurtulmak için biz seçimlere giden yolda öneride bulunuyoruz, açık konuşuyoruz, çok doğrudan söz söylüyoruz. Sözü dolandırmıyoruz.
"Sahada araştırma yaptık, yüzde 74 HDP'nin kendi adayını belirlemesi doğru olandır deniyor"
SEÇMENİN YÜZDE 74’Ü KENDİ ADAYIMIZI BELİRLEMEYİ DOĞRU BULIUYOR
*Bizim dışımızda kalan muhalefet partilerin bir adım attıklarını görmedik. HDP seçmenine sesleniyorlar diyorsunuz ya. Partisine en bağlı seçmen HDP seçmenidir. Partinin dikkate alınmaması seçmen nezdinde kendisinin dikkate alınmamasıdır. Seçmenimizin yüzde 94'ü 'partim ne derse onu yaparım' diyor. Onun temsilcisini dikkate almayan anlayış, o çeşitli sloganlar üretmeye kalkarak sonucu belirleyemez. Halk iradesiyle gelmiş parti var, olumlu siyaset yapıyor, yapıcı rol oynamak istiyor. Bizim aday belirlemek konusunda kararımız var diye çok açıklamamız mevcut. 'Evet şimdi kendi adayımızı, emek ve özgürlük ittifakı dahil adayı belirlemek için çalışmalarımızı başlattık' dedik. Biz yakında artık açıklayacağız. Neden mi yapıyoruz bunu? AK Parti'ye yarasın veya başka parti zarar görsün diye yapmıyoruz. Siyasetin bu şekilde yürütülmesi bu girdaptan Türkiye'yi çıkarmaya yetmiyor. Biz ikinci tura kalma iddiasıyla aday belirleyeceğiz. Bizim 6'lı Masa'nın adayını beklememizi neden istesin insanlar? HDP seçmenine karşı sorumluluğu olan bir hamleyi yapıyor. Sahada araştırma yaptık, yüzde 74 HDP'nin kendi adayını belirlemesi doğru olandır deniyor. Biz istiyoruz ki siyaset hakikatle yüzleşerek yapılsın. Hakikatleri görerek yapılsın.
İKİNCİ TURA KALMAYI HEDEFLİYORUZ
Biz 6'lı Masa'da yer alma konusunda talebimiz ve politikamız olmadı. Onların bir araya gelebilmeleri demokrasi adına güzel bir şeydir. Kendi aralarında farklılıklara rağmen bazı temel konularda buluşmaları olumludur. Bizimle açık diyaloğa girilsin dedik. Hakikatleri açık konuşmadıkça, hakiki siyaset üretemezsiniz, Türkiye'ye de sahici çözümler öneremezsiniz. Bizden beklenen ne? Bizi bu hamlemizle 'AK Parti'ye avantaj sağladınız' diye eleştirenler bizden ne bekliyorlar? Sesimizi çıkarmayalım mı? Bedeller ödüyoruz, eski genel başkanımız içeride, mağduriyet olarak anlaşılmasın. Bir taraf gelsin desin, 'biz şunları oluşturduk, program çizdik, idare edin, bize oy verin sonra Allah kerim'. Bu Türkiye için çıkış değil. 6'lı Masa doğrudan diyaloğa geçerse buna hayır demeyiz. Biz ikinci tura kalmayı hedefliyoruz. İkinci turun dinamikleri farklıdır, o zaman konuşulur.
*Kritik bir sürece girdik. Önümüzde 4-5 ay var. Bu süreçler toplum farklı dinamikleriyle yeni yöntemler üretebilir. İnanıyorum ki, biz bu kadar açık siyaset yapmakla, sahici, hakiki ve dürüst davranmakla yeni dinamiklerin daha canlı şekilde gelmesinin yolunu açtık. Bu rejimden ve iktidardan kurtulmanın hakiki imkanlarının araştırılması ve bulunması görevini herkesin önüne koyduk. En büyük görev bize düşüyor. 2021'de belirlediğimiz çerçevede isim konuşma yoktu. Biz isim konuşmuyoruz. Hiçbir isim konuşmuyoruz. Bunu sağlayacak bir program oluşsun diyoruz. İsimle ilgili hiçbir değerlendirme yapmıyoruz.
*Biz kendi adayımızı belirleme çalışmalarını hızlandırdık. Bu çalışmalar sahada yapılıyor. Masa başında çalışan parti olmadığımızı söylüyoruz. Saha, tabanla çeşitli kuruluşların sürekli etkileşimi içinde çalışıyoruz. Biz adayımızı belirleme çalışmalarında epeyce yol aldık. Mitingimizden sonra emek ve özgürlük ittifakı olarak bir araya geleceğiz, havuz ona göre değerlendirecek. Demokrasi güçleri adını verdiğimiz güçlerle istişare edeceğiz. Bizim gündemimiz en geniş desteği alacak adayı belirlemektir. İsimler onların meselesidir, bizim meselesi değil. Cumhuriyeti, demokrasiyle buluşturacak dinamiklerle ortaya çıkarlarsa görüşme imkanımız her zaman mümkündür. Bu çalışmalara 15 ay önce başladık. Zamanlamaları tartıştık, hatta çok eleştiri aldık. Çalışmalar çok fazla 6'lı Masa'ya endeksli yürüyor diye. Oysa öyle değil. Dar bir çerçeveden, partisel çıkarları odak alan çalışma yürütmek doğru olmaz dedik. Stratejimizin gereği, hedeflerimizin icabı olanı yapıyoruz. Adayımızı çıkaracağız, dengeler sahici oluşsun, çözümler gerçekçi bakışla olsun. Bütün Türkiye'de derdi olanların çalışma yapma zamanıdır. Biz üzerimize düşen demokratik sorumluluğu sonuna kadar taşıyacağımızı ilan ettik, bundan vazgeçmeyeceğiz.
*Yüzeysel değişimlerle, tablo değişikliğiyle yeni döneme gitmenin de Türkiye için çıkar yol olmadığını söylüyoruz. Sorunlar ve krizler en dibe gelmiştir. Yeni yüzyıla girerken bunları çözmek için fırsat doğmuştur. En derin krizler en sağlıklı çıkışları yakalayabilecek imkanları da sunuyor bize. Hakikati görmeden, buradan yalancı çıkışlarla kendimizi avutmamalıyız. Gerisine sonra bakarızın Türkiye tarihinde çok ağır faturası var. 90'lı yılları hatırlayın. Sonraki yılları hatırlayın. Köy boşaltmalar, faili meçhuller, Susurluk geldi. 99'da Helsinki zirvesinde Türkiye'nin AB'ye tam üyelik adaylığı onaylandı. Reformlar başladı. İyimserlik oluştu, peki geldiğimiz yer Susurluk'tan beter bir çeteleşme, ekonominin dibe battığı bir dönem. Aynı patinaja girme lüksü yok bu ülkenin. Bu seçimleri bu fırsat ve imkanları değerlendirmeden geçiştirirsek. Kozmetik değişimlerle hakikatleri görmeden bu seçimlere girersek 2-3 sene sonra aynı kısır döngüyü dönme ihtimalimiz yüksektir. Biz bu süreci bitirmek için her türlü çalışmayı, mücadeleyi yürüteceğiz. Bu riski önleme konusunda sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Bütün demokrasi çevreleri bu risklerin farkında olsun, olabilecek en geniş birliktelikle bu dönemden çıkış sağlansın diyoruz.
*Partiyle Demirtaş arasında bir sorun yok. İletişimimiz düzenli işliyor. İletişim aksamalarının olduğu dönemler yaşadık. Selahattin Demirtaş parti ve kitlemiz için çok değerli bir insandır, önemli katkıları vardır. Sürekli kişiler üzerinden siyasetin konuşulmasının bu parti yapısı geleneğinde sınırında yoktur. Partiyi kişilerle özdeşleştirmeyi Demirtaş arkadaşımız da istemez. Kendisi de net belirtiyor, iletişimimiz var diye. Bazı konularda fikir farklılıkları olmuştur. Bugün yayınladığı tweetlere bakın ben partimin politikalarının yerine gelmesi için elimden gelen herşeyi yapacağım, diyor. Bana görev düşerse elbette onur duyarım, ama bu kararın çıkma şekli de partinin mekanizmalarının işleyişidir, dedi. Elbette Selahattin Demirtaş da adaylar arasında, havuzda ismi geçecek arkadaşlarımızdan. Bu mekanizmalardan kendisi çıkarsa buna kimsenin itirazı olur mu? Hayır. Zaten şu anda partinin işleyişi ve politikalarıyla bütünleşmiş, canhıraş bir çalışma yürütüyor. İçeriden sürekli parti politikalarına destek veren bir tutum takınıyor. Çok amiyane tabir kullanan biri değilim ama buradan kimseye ekmek çıkmaz diyorum.
*Bir ara sanki HDP ile Demirtaş arasında ayrılık var diye köpürtüldü. Daha fazla istişare ve iletişim mekanizmalarının işlemesi sağlandı. İçeride şu anda aynı süredir yatan Gülten Kışanak, Figen Yüksekdağ var. Onlarla da sürekli istişareler yapılıyor. Yine kendilerine ziyaret yapılacak. Pervin Başkan bizzat Kandıra'ya gidip arkadaşlarla görüşecektir.
*Ortadoğu masamız çeşitli ülkelere ziyaretler yapıyor. Asıl sorun Libya tezkeresinde CHP hayır demişti. Biz de muhalefeti burada eleştiriyoruz. İktidarın çizdiği oyun sahası içinde kalıyorsunuz. Suriye politikasını doğru buluyor musunuz diyorum, hayır. Sonuç itibariyle farklı bir şeyi doğru yaptığınız zaman size doğrudan suçlama yöneltiliyor. Bizim bu iktidarın politikalarına alternatif politikalarımız var. Bizim burada yaptığımız şeyi Türkiye'nin çıkarlarına aykırı göstermek iktidarı Türkiye'ye eşitlemek demektir. Türkiye'nin kara sularındaki haklarına itirazım olmaz elbette. Barışçıl dış politika, müzakere ile yani askeri gücü öne çıkaran yöntemlerle değil. Savunma amaçlı yapacağınız ayrıdır, sizin bu yöntemi temel olarak kabul etmeniz ayrıdır. Ortak çıkar olan herhangi konuda *Türkiye düşmanlığı gibi bir tavrımız olamaz. Bu iktidarın dış politikası Türkiye'ye zarar veriyor. Hakikatlerle yüzleşmek, hakikatleri esas alan politika yapmazsınız. İktidar oyun sahasına sizi çeker. Siz de onunla oyun oynarsanız, bu iktidarı yenemezsiniz.
*İktidarı değiştirmek için elimizden geleni yaparız. Bu konu 6'lı Masa'ya kayıtsız şartsız şekilde destek vermek anlamına gelmez. Bunun yollarını hakikatler üzerinden, hakiki politikalarla açmak için uğraşıyoruz. Açık müzakere, doğrudan diyalog ve uygun formüller bulmak. Biz adayımızı çıkaracağız, onlar da adayını çıkaracak. Gelin seçimlerden önce görüşelim d erlerse hayır demeyiz, mutabakata varırsak bir formül ya da formüller bulunur. Bu HDP zaten adayını çekecek, manevra yapacak diye anlaşılmasın. Hakikatler üzerinden hakiki politika yapmaya çalışıyoruz.
*Bizim PKK ile hiçbir ilişkimiz yok. Biz demokratik siyaset yapıyoruz. Askeri vesayet diye bir şey yok. Bizim parti meclisimiz 100 kişiden oluşuyor, her toplantımız 8 saat sürüyor. Burada yapılan tartışmalarla üretiliyor politikalar. Aslında bunun karşılığı kalmadı. İktidar istediği zaman kullanıyor, istemediği zaman askıya alıyor. HDP gerçekten barış için güvence olan bir partidir. Bu kadar açık söyleyeyim, bizim PKK ile herhangi bir bağımız yok, bu kadar açık."