ANKARA - HDP Sözcüsü Ebru Günay, savaş bütçesine karşı “Çözüm Bütçesi” önerisinde bulunarak, “Cumhuriyetin demokratikleşme ihtimalini doğuracak şekilde, AKP’ye veda, ‘Demokratik Türkiye’ye merhaba sürecinin başlangıcı olacaktır” dedi.
Meclis Genel Kurulu’nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde siyasi partilerin konuşmalarının ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay aleyhte söz aldı. Günay, Kürtçe başladığı konuşmasına, “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla dünyanın dört bir yanında direnen kadınları selamlayarak başladı. AKP iktidarı boyunca savaşa, talana, ayrımcılığa, sömürüye, her türlü şiddete destek veren yeni bir bütçesiyle karşı karşıya olduklarını belirterek, “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hazırlanan bütçelerin 21’ini bu iktidar hazırlamıştır. Bugün de 660 milyarlık bir açıkla, 2023 yılı bütçesini değerlendiriyoruz. 2023 bütçesi; işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere, inanç ve değerlere, farklı anadillere, özgürlüklere, doğaya, mimariye, bilime, çocuklara, engelli bireylere, geleceğe, ağaca, kuşa, dağa, taşa düşman olan bu iktidarın, yıllardır bizden çaldıklarıyla dolu bir bütçe. Sarayda hazırlanan ve iktidar tarafından da komisyonda onaylanan bu bütçe, bir seçim bütçesidir. 82 milyon kişiden alınan vergilerle tek adam ve etrafındaki çıkar gruplarının kazanması için harcanmak istenen bir bütçe teklifidir. Sarayın şatafatına, yandaşına taleplerine, çetelerin masraflarına yetmedi 21’inci kez hazırladıkları bu bütçe de. İktidar ve küçük ortağı nimetlerinden yararlansın diye, milyonlarca insanın rızkıyla oynanan bu teklife ‘hayır’ diyeceğiz” dedi.
AKP TEKÇİ KARAKTERE KAYDI
“Yıllardır bizden çaldıklarıyla iktidarlarını ayakta tutmaktalar” diyen Günay, “Kendileri saraylarda şatafat ve gösteriş içinde yaşayanlar, halkları de bir kuru ekmeğe, bir tas suya muhtaç etmeye çalışmakta ve hatta bunu bile çok görmekteler. Saray yönetimi, yine halkın içinde bulunduğu derin ekonomik kriz koşullarını görmezden gelmiştir. İktidar; adaletsiz bütçe tercihlerinin ve yanlış yönetimin büyük ekonomik tahribatını, halkın içinde bulunduğu dayanılmaz ekonomik koşulları; bağımsızlığı ve güvenirliği kalmamış TÜİK verileriyle örtmeye çalışmaktadır. Kaldı ki gerçekleri yansıtmaktan oldukça uzak olan TÜİK raporlarında bile, usulsüzlük, yolsuzluk diz boyu” şeklinde konuştu.
Yüzüncü yılına giren Cumhuriyet’in demokratikleşemediğini vurgulayan Günay, “AKP iktidarıyla milliyetçi, muhafazakâr, tekçi bir karaktere daha fazla kaymıştır. Yüz yıldır bu Cumhuriyetin vesayetçi ve otoriter yapısı, başa gelen her iktidar tarafından ya şeriat ya da bölücülük tehdidi üzerinden meşrulaştırılmıştır” ifadelerini kullandı.
AKP’NİN 20 YILLIK HASARLARI
AKP-MHP ittifakının ülkede yapısal krizi derinleştirdiğini ifade eden Günay, “Bugünün Türkiye’si tamamen AKP ve küçük ortağının eseridir. Bilcümle vebal kendi çıkarlarını her şeyin üstüne koyan bu iktidardadır. Bugün hala bile Cumhuriyetin demokratikleşememesi, faşizmin kurumsal bir hale getirilmesi, son olarak 2 yıldır derin bir şekilde yaşadığımız ekonomik kriz devasa bir hal almıştır. Bu ekonomik kriz sürecinde enflasyon rekor kırmıştır, işsizlik artmış, dış borç, dış ticaret açığı ve döviz kuru tarihi seviyelere çıkmıştır. İktidar ekonomiyi içinden çıkılmaz bir sarmala sürüklemiştir. Tüm bu süreçlerde iktidar; devleti, siyaseti ve hatta tüm toplumu kendine göre dizayn etmeye çalışmış, pamuk ipliğine bağlı iktidarlarının devamlılığını sağlama adına mafyavari çetelerle işbirliğine girmiş, seçimde kazanma uğruna kesenin ağzını açtıkça açmıştır. Bu durum da rekor bütçe açıklarını beraberinde getirmiş ve bu iktidarın 20 yıldır ülkede yaptığı hasarlar hepimizin geleceğini etkileyen, tamiri uzun yıllar alacak hasarlara neden olmuştur” diye konuştu.
KAYNAKLAR SAVAŞA AYRILIYOR
Günay, kaynakların savaşa ayrıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “20 yıldır barışa değil silahlanma ve şiddete kaynak ayıranlar, kadınlara değil kadına yönelik çok yönlü şiddete alan açanlar, kadın yoksulluğunu tırmandıranlar, gençlere değil, yandaşa, ranta, yolsuzluğa, tekellere, taşeronlara para akıtanlar, doğa talanından milyonlar kazananlar, çocuk işçiliğine, çocuklara yönelik her türlü istismara göz yumanlardır. Yanlış tarım politikalarıyla ülkedeki üretimi yok etme noktasına getirenler ve en önemlisi sınır içi ve sınır ötesinde Kürt düşmanlığında çığır açanlara karşı bizim Çözüm Bütçemiz var. İktidarın hesap vereceği gün geldiğinde ki o gün çok yakındır, bu ülkenin halkları olarak hepimiz ‘Çözüm Bütçesi’ ile rahat bir nefes alacağız. O gün geldiğinde şiddet, seçim, faiz ve rant bütçesi olan bu elimizdeki 2023 bütçesinin de 20 yıldır ülkede yarattıkları tüm tahribatların da elbette hesabını halklar karşısında verecektir.
ANTİDEMOKRATİK REJİM DAYATMASI
Türkiye’nin en başat sorunu antidemokratik bir rejimin tüm topluma dayatılmasıdır. Toplumsal dokuları yok etme amacıyla oluşmuş ulus devlet rejiminin tek adam rejimiyle pekiştirilmesi ile dışlayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı özellikler kurumsal olarak bugün hepimize her yerde bir tecrit siyaseti dayatmaktadır. Özellikle iktidarın Kürt sorunundaki anti demokratik tutumu ve gün geçtikçe ülkenin yönetilme şeklini demokrasiden uzaklaştırmış olması, şiddeti ve savaşı tercih eden politik tercihleri, bu bütçenin en önemli sebebi durumundadır. Nitekim ülke kaynaklarının üretimi ve istihdamı arttırmak yerine, savaşa ayrılması, halka yeni vergi külfetleri, maliyet artışları, döviz kurlarında rekorlar ve enflasyon artışı olarak geri dönmektedir.
8 LİRANIN 1 LİRASI SİLAHA GİDİYOR
Bakın 2023 yılı bütçesinde ‘Silahlanma ve Güvenlik Harcamaları’ için devasa bir tutar ayrılmıştır. Örneğin 2014 yılında güvenlik harcamalarına düşen pay 45 milyar TL iken, 2023 yılında bu miktar 469 milyar TL gibi rekor bir rakama ulaşmıştır. Ki bu tutar, Cumhuriyet tarihinin en yüksek ‘Silahlanma ve Güvenlik Bütçesi’ olmuştur. Silah ve çatışma için ayrılan bu tutar, 2023 yılı bütçe giderinin yaklaşık yüzde 10’ununa tekabül etmektedir. Yani 2023 yılı bütçesindeki her 8 liralık verginin 1 lirası, ‘Silahlanma ve Güvenlik Harcamaları’na gitmektedir. Türkiye bu harcama rakamlarıyla dünyanın en çok askeri harcama yapan ülkeleri arasında 16’ncı sırada yer almaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde savunma bütçesi, ortalama olarak, ülkelerin bütçelerinin yalnızca yüzde 3’ü kadar iken, Türkiye’de bu oran bütçenin yüzde 11’ine denk gelmektedir. Son 40 yılda yaşanan şiddet politikalarına yüz milyarlarca dolar harcaması da yapılmıştır.
SAVAŞ YERİNE ÖĞRENCİLERE HARCANABİLİRDİ
Oysa bu paralarla çocukların kendi özgün yeteneklerini açığa çıkarabilecekleri ortamlar oluşturulup, bilimsel temelde eğitime destek verilebilirdi. Çocuklara duyarlı bütçelerle, 23 milyonla nüfusun dörtte birini oluşturan çocuklara ilişkin onların lehine ve yararına politikalar düzenlenip, güzel bir yaşam sunulabilirdi. En az 720 bin çocuk işçi gerçeği ortadan kaldırılabilirdi. Anadilde eğitim olanakları sağlanıp özgür ve eşit bir eğitim sistemi oluşturulabilirdi. Savaşa harcanan bu bütçe ile okulda aç kalan milyonlarca öğrenciye okulda bir öğün yemek verilebilirdi.
CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇE DEĞİL
Bu bütçe çocuklara duyarlı olmadığı gibi cinsiyete de duyarlı bir bütçe değildir. Kadın düşmanlığı yapan bu iktidar, kadınların kaynaklardan faydalanmasını bir hak olarak görmemektedir. Kadınlar, emeği sömürülen, ikincil planda tutulan kesimlerin başında gelmektedir. AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin önlenmemesi, her gün daha fazla artması, kadın emeği ve bedeni üzerinde tahakkümün kurumsallaştırılması, kadına yönelik ayrımcılık ve suçların yaptırımsız bırakılması gibi politik tercihler bütçe konusundaki yaklaşımı da açığa çıkarmaktadır. AKP’nin erkeğin ihtiyaç ve taleplerine odaklanan yaklaşımına bakıldığında bu bütçenin de her aşamada erkekçi bir bütçe olduğu ortadadır.
Bu iktidar; kadınların, dar gelirlilerin, işçilerin, esnafın, emekçilerin, emeklilerin, çocukların, KYK borçlarıyla hayata borçlu başlamak zorunda kalan gençlerin, memurların, talep ve ihtiyaçlarına yüz çevirmiş ve bu bütçe ile de bu yaklaşımını ortaya koymuştur.
ÇÖZÜM BÜTÇESİ AKP’YE VEDA OLACAK
Önerisini yaptığımız ‘Çözüm Bütçesi’, ilk defa cumhuriyetin demokratikleşme ihtimalini doğuracak şekilde, AKP’ye veda, ‘Demokratik bir Türkiye’ye merhaba sürecinin başlangıcı olacaktır. ‘Çözüm Bütçesi’; bir avuç sömürücü yandaşın değil, milyonların bütçesidir. Sermaye sınıfının değil, emekçilerin bütçesidir. Şiddetin değil, barışın bütçesidir. Bütün kimliklerin, bütün inançların, bütün dillerin, bütün kültürlerin bütçesidir. Gençlerin, çocukların, kadınların bütçesidir. Adil ve eşit bir dünyada mültecilerin bütçesidir. Hiçbir kimliğin bir diğerinden ne üstün ne de imtiyazlı olmadığı özgürlükçü bütçedir bizim vadettiğimiz Çözüm Bütçesi’dir. O günün çok yakında geleceği inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.”