MANİSA - Türkiye’nin “Demokrasisizlik” tarihini çizdiğini söyleyen ressam Ramazan Soğukpınar, Roboski, Şengal, Halepçe ve Ankara Gar katliamları gibi birçok olayı resmetti.
Manisa’nın Turgutlu ilçesinde yaşayan emekli öğretmen Ramazan Soğukpınar, 48 yıldır Türkiye'nin siyasi ve katliamlar tarihini resmediyor. 69 yaşında olan Soğukpınar, ilk resimlerini 1974 yılında dönemin siyasi olaylarını çizerek başladı. O dönem çini mürekkeple siyah beyaz olarak çizdiği resimler dönemin politik dergilerinde yayınladı. Soğukpınar'ın çizdiği resimler 12 Eylül darbe sırasında ele geçirilmemesi için aile tarafından evin bahçesinde toprağa gömüldü. Soğukpınar, o dönemde 5 ay toprak altında muhafaza ettikleri resimleri, yıpransa da bugünlere kadar saklamayı başardı.
Meslek hayatından kaynaklı uzun süre resim çizemeyen Soğukpınar, 1994 yılında Tekirdağ'da kuruluşunda yer aldığı Rüstempaşa Sanat Evi'yle tekrar çizmeye başladı. O dönem yeni teknikler geliştirmek isteyen Soğukpınar, bu kez yağlı boya ile doğa ve insan temalı resimler de çizdi. Tekirdağ, Çorlu ve Çanakkale’de sergiler açtı. 2008 yılına kadar Tekirdağ'da yaşayan Soğukpınar, emekli olduktan sonra Turgutlu’ya dönerek evinin üst katını atölye yaptı. Kendi tanımıyla ülkenin "Demokrasisizlik” tarihini çizen Soğukpınar, Roboski, Halepçe, Şengal, Ankara Gar katliamları gibi olayların yanı sıra Hrant Dink, Berkin Elvan ve 1970'li yıllarda hayatını kaydeden devrimcileri resmetti. Soğukpınar, şimdiye kadar açtığı onlarca sergide çizdiği resimleri sergiletti.
FAŞİST BASKILARDAN ETKİLENDİ
70’li yıllarda yaşanan toplumsal olayların ve faşist baskıların resim çizmesinde etkili olduğunu söyleyen Soğukpınar, o dönem yaptığı resimlerle verilen mücadeleyi anlattığını aktardı. Şimdilerde bu mücadeleyi daha soyut resmettiğini söyleyen Soğukpınar, “Değişmeyen şey toplumsal duyarlılığım ve siyasal yapımdır. Yaptığım sanatta toplumcu gerçekçiyim. Yani resimlerim mutlaka bir mesaj vermelidir. Bu mesaj bazen çok açık olabilir bazen de tablonun içine gizlenmiş olabilir. Ülkede olan her türlü haksızlığa, zulme fırçamla değinmeye çalışıyorum. Aynı zamanda örgütlülüğe inanıyorum. Ülkemizde 80 öncesindekinden daha korkunç hak kayıpları, saldırılar ve demokrasizlik var. Bunları da bir belge olarak gelecek kuşaklara bırakmak için resmediyorum” dedi.
DEĞİŞEN SADECE YÜZLER
1970’li yıllar ile bugünler arasında bir fark olmadığını sözlerine ekleyen Soğukpınar, “Resimlerde yine zulmün, sıkıntının, hak kayıplarının olduğunu görüyoruz. O yıllardan bugünlere geldiğimizde yine madenlerde kazalar, katliamlar oluyor. İşkence, zulüm ve insanların yoksullaşması sürüyor. Yönetici anlamında burjuvazi değişmedi. Sömürünün aktörlerinden muhafazakarlığın değişmediğini hatta daha da arttığını görüyoruz. Yani o dönem çizdiğim figürler değişmedi. Sadece yüzler değişti. Devlet mantığı değişmedi” diye belirtti.
CEZAEVLERİNİ RESMETTİ
Türkiye'de siyasi tutuklular ve yaşadıkları hak ihlallerini de resmettiğini söyleyen Soğukpınar, “Cezaevi koşullarını işledim. Ülkede tutsaklığın sistem tarafından kullanıldığını biliyoruz. Birçok tutsak var ama bunlar içinde Selahattin Demirtaş’ın nasıl esir alındığını tüm dünya biliyor. Bir insanı sadece siyasi çekinceleriniz olduğu için tutukluyorsunuz. Bu dünyada görülmüş bir şey değil. Bu bakış beni etkilediği için kendisine armağan edilmek üzere bir tablo yaptım" diye konuştu.
RESİMLERİNİ KİTAPLAŞTIRACAK
Ürettikçe yeni teknikler geliştirdiğini dile getiren Soğukpınar, “Resimlerimde insan, olay ve konu mutlaka olacak. Resimlerimi bu üçlüyü bir araya getirerek çizmeye çalışıyorum. Son zamanlarda daha çok mozaik çalışmalarına yöneldim. Atölyeme girdiğimde başka bir dünyaya girmiş gibi kendimi resimlere veriyorum. Sürekli değişmek istiyorum. Sergi açayım diye bir hevesim yok. Resimlerimi satmaktan öte yaptıklarımı kendim görmek istiyorum. Belki daha sonra resimlerimi su yüzüne çıkarmak için albüm şeklinde bir kitap basmak istiyorum” diye belirtti.
‘SANATÇI DUYARLI OLMALI’
Türkiye’nin her kesime olduğu gibi sanatçıya da zulümle anıldığını aktaran Soğukpınar, bunların sonucunda birçok sanatçının sürgünde olduğuna dikkati çekti. Tüm bunlara rağmen sanatçının topluma inmekten vazgeçmemesi gerektiğini kaydeden Soğukpınar, “Sanatla uğraşanların topluma duyarlı olması gerekiyor. Aynı zamanda örgütlü olmak gerekiyor. Yoksa bir taştan farkımız olmaz. İnsanların mutlaka mücadele edecek bir alanı vardır. En iyi olduğumuz alanda mücadele etmeye devam edelim” diye konuştu.
MA / Tolga Güney-İbrahim Coşkun