Türkiye’nin saldırılarına tepki: İkiyüzlü bir süreç yürütülüyor

İSTANBUL - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına tepki gösteren SYKP Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu, “Bir yandan barış deniyor diğer yandan sivil insanlar katlediliyor ve hastaneler bombalanıyor. İkiyüzlü bir süreç yürüttüklerini düşünüyorum. Herkes ses çıkarmalı” dedi. 

Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları sürüyor. Yerleşim yerlerinin hedef alındığı saldırılarda şuana kadar 17 kişi katledildi, 48 kişi yaralandı. Kuzey ve Doğu Suriye İç Güvenlik Güçleri Basın İrtibat Merkezi’nin bilançosuna göre, Türkiye savaş uçakları ve top atışlarıyla bölgeye toplam 685 saldırı düzenledi.
 
Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına sosyalist partilerin kadın temsilcileri tepki gösterdi. 
 
‘İKTİDAR İKİYÜZLÜ BİR TAVIR İÇİNDE’
 
 
Sosyalist Dayanışma Platformu  (SODAP) Yürütme Kurulu Üyesi Fatma İnce, Türkiye’nin Ankara eylemini bahane ederek Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırdığını belirterek, iktidarın Filistin'deki halka yönelik katliamı kınarken, Kuzey ve Doğu Suriye’deki sivil halka saldırmasını ikiyüzlülük olarak değerlendirdi. Halkın yaşadığı yerleşim yerleri, hastanelerin bombalanmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan İnce, “Onurlu bir barış istiyoruz. Ve bu barışın koşulları noktasında da somut adımların atılmasını istiyoruz. Bahçeli'nin tokalaşma adımıyla başlayan ve gün geçtikçe hızlanan bu süreçte iktidarın nasıl bir hazırlığının olduğunu bilmiyoruz” dedi. 
 
‘KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİNE GÜVENİYORUZ’
 
Türkiye'nin, devrimci güçleri ve Kürt özgürlük hareketini birbirinden ayrıştırmaya çalışıldığı bir süreçten geçildiğini belirten İnce, iktidarın “böl, parçala, yönet” politikası sergilediğini söyledi. İnce, “Türkiye devrimci güçleri olarak onurlu bir barışın sağlanması, taleplerimizin somut olarak hayata geçirilmesi noktasında gücümüzü birleştirmek için mücadeleye devam edeceğiz. SODAP olarak Kürt Özgürlük Hareketi'nin tarihsel birikimine bundan önceki getirdiği tutarlılığına güveniyoruz. Bu noktadaki tutumumuz da birlikte onurlu barışı sağlayacak bir sürecin içerisinde etkin bir rol oynamaktadır. Barış tüm Türkiye halkları için gereklidir. Çünkü şu an ülkede yoğun bir pahalılık, işsizlik, yoksulluk var. Bu krizin ağır yükünü emekçiler ve yoksul halk sırtlıyor. Toplumumuzun taleplerini birlikte karşılamak ve bu noktadaki mücadelemizi ileriye taşımamız gerekiyor. Bu noktada tutarlı ve birlikte tutum almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘HALKLARI ORTAK MÜCADELESİ DURDURABİLİR’
 
Ortadoğu'da tüm dengelerin altüst olduğunu ve bütün bölge aktörlerinin kendilerine yer edinmeye çalıştığını söyleyen İnce, şunları kaydetti: “Emperyalist güçlerin Ortadoğu’da başlattığı bu savaşlar halkların çıkarına değil. Türkiye'nin, Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürt halkına yönelik saldırıları da bundan bağımsız değildir. Bu saldırı aynı zamanda Kürt Hareketi'nin gücünü zayıflatmaya yönelik bir saldırıdır. Bu saldırıların sona ermesi için halkların ortak mücadelesi etmesi gerekiyor. Savaş karşısındaki somut taleplerin hayata geçirilmesi noktasında sosyalist güçlerin de büyük çabası gerekiyor. Bu konuda birlikte mücadeleyi yükseltmeleri gerekiyor.”
 
KÜRT HALKININ ANTİ-SÖMÜRGECİ DİRENGENLİĞİ 
 
 
Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, Türkiye'de son günlerde Kürt soruna dair tartışmalara dikkat çekerek, “Bu tartışmaların temel muhtevası ilerleyebilecek bir savaşı içeriyor. Siyasi iktidar ve devlet mekanizmaları, Kürt halkının anti-sömürgeci direngenliğini kıracak bölgesel savaşa dahil oluyor. Türkiye, Kürdistan'daki devrimci dinamikleri önünde engel olarak görmek istemediği bir düzlemde, Kürt sorunu açılımı yapıyor. Devletin savaş politikalarına karşı Kürt halkının mücadelesinin meşruluğu daha fazla dile getirilmelidir. Özgür Özel'in de, Devlet Bahçeli'nin de, Erdoğan'ın da ‘Kürt sorunu vardır kimse yok diyemez’ söylemleri aslında egemenlik çıkarları açısından temel bir yere oturmuyor. Yani biz sosyalistlerin ve Kürt halkının on yıllardır verdiği mücadeleyi görmezden gelen siyasetçiler böyle açıklamalarda bulunuyorlar. Kürt halkı kendi kaderini nasıl tayin etmek istiyorsa o yönde karar verecek. Sosyalistler olarak her daim Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkı gereği yanlarında duracağız. Bu bağlamda yapılacak görüşmeler adına her ne denirse densin, Kürt halk önderlerinin ve Kürt özgürlük hareketinin yapacağı çalışmalar neticesinde ilerleme kaydedecektir. Biz sosyalistler olarak bu süreçte Kürt halkıyla enternasyonal birlikteliğimizi sürdürmeye devam edeceğiz” diye belirtti. 
 
İktidarın ortaya attığı bu gündemin hemen arkasından Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı başlatmasının manidar olduğunu belirten Taşçı, “Uzun zamandır Rojava'da IŞİD'in yenilmesinin hesabını ödetmeye çalışıyorlar. Bu ne güvenlik politikalarıyla açıklanabilir ne de içeride yaşanan gerilim ve çatışma süreçleriyle açıklanabilir. Çünkü bir taraftan savaşı ve çatışmayı derinleştirerek Kürt devrimcilere suikastlar yapılıyor, diğer taraftan sivillere yönelik saldırılar düzenliyorlar. Kürt özgülük mücadelesi dört parçada da kuşatma altına alınmak isteniyor” diye konuştu. 
 
‘ÇÖKTÜRME PLANININ PARÇASIDIR’
 
Saldırıların “Çöktürme Planı”nın bir parçası olduğunu belirten Taşçı, Kürt sorununu çözebilecek temel muhatabın PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu kaydetti. Taşçı, “Bizim açımızdan sorun Kürt halkının talepleri, onun tasavvurları ölçüsünde çözülebilir. Kürt hareketi kendisini bugünlere getiren o devrimci deneyimi, halk desteğinin, halklaşmış bir hareket olmanın gücünü omzunda taşıyor” dedi. 
 
‘SİVİL ÖLÜMLER GERÇEKLEŞİYOR’
 
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu, son günlerde Kürt sorununa dair yapılan açıklamaların MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılmasının manidar olduğunu ve bu nedenle temkinli olmak gerektiğini söyledi. “Bir yandan açılım için adım atılmasının istemek bir yandan Kuzey ve Doğu Suriye'yi bombalayıp sivilleri öldürmek çelişkilidir” diye Mertoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Barışın ve çözümün işlemesinin de ön koşulları var. Bu ön koşulların hiçbiri gerçekleşmedi. Kürt siyasetçiler ve seçilmişler cezaevinde ve hala operasyonlar devam ediyor. Yani devlet bürokrasinin bu işe hazırlığının olmadığını görüyoruz. Yani barış sürecinin olabilmesi için onun ön şartlarının gerçekleşmesi gerekiyor. Normal bir diyalog sürecinin oluşması için öncelikle İmralı ve cezaevlerindeki tecrit son bulmalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılara karşı herkes ses çıkarmalıdır. Yani bir yandan Filistinli çocuklara ağlanıyor, bir yandan barış deniyor ama bir yandan da aynı şekilde oradaki sivil insanlar katlediliyor ve hastaneler bombalanıyor. İkiyüzlü bir süreç yürüttüklerini düşünüyorum. Buna herkesin ses çıkarması gerekiyor.” 
 
MA / Esra Solin Dal