İSTANBUL – Yeni asgari ücretin kıymeti harbiyesinin olmadığını ve işverene göre belirlendiğini söyleyen KESK’li Yurttaş Yıldırım, tüm sendika ve emek örgütlerinin işçi sınıfını alanlara taşıyan bir mücadele hattı örmesi gerektiğini belirtti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun asgari ücrete yapılacak ara zammı belirleme çalışmaları kapsamında üçüncüsü toplantısını dün gerçekleştirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Başkanı Ergün Atalay ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol’un da katıldığı toplantıda, 2023 yılının ikinci yarısında geçerli olacak asgari ücret, brüt 13 bin 414 lira, net 11 bin 402 lira olarak açıklandı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yıllık enflasyonu yüzde 43,68 olarak açıklarken, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yüzde 105,19 olarak açıkladı. Alım gücündeki düşüş ve yüksek enflasyon karşısında giderek derinleşen yoksulluk nedeniyle açıklanan asgari ücret rakamı, işçi ve emekçiler tarafından tepkiyle karşılandı. Emekçiler, asgari ücret tespitinin TÜİK’in enflasyon verileri üzerinden değil, gerçek veriler üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
RAKAM AÇLIK SINIRININ ALTINDA
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Yurttaş Yıldırım, konfederasyona bağlı Büro Emekçileri Sendikası’nın geçen ay içerisinde açlık ve yoksulluk sınırı ile ilgili bir araştırma yaptığını, buna göre Türkiye’de açlık sınırının 12 bin, yoksulluk sınırının ise 40 bin lira olarak tespit edildiği bilgisini paylaştı. Bu nedenle açlık sınırı olan 12 binin altında açıklanan asgari ücret rakamının emekçiler açısından kabul edilemez olduğunu ifade eden Yıldırım, “Bırakın KESK’e bağlı bir sendikanın yaptığı araştırmayı, bizzat hükümete yakınlığıyla bilinen TÜRK-İŞ’in bile açlık ve yoksulluk sınırı tespiti, belirlenen asgari ücretin üzerindedir. Dolayısıyla bugün belirlenmiş olan rakam, uzun süredir emekçilerin yükselen enflasyon ve dolar kurundaki hareketlilik sonucunda yaşadıkları kayıpları karşılamanın çok gerisindedir” diye belirtti.
‘İŞVERENE GÖRE BELİRLENİYOR’
Asgari ücret rakamının emekçi kesimin aksine işverene göre belirlendiğine dile getiren Yıldırım, “Asgari ücret belirlenirken, bir emekçinin asgari yaşam düzeyi ve maliyetini hesaplamaktan ziyade, bir işçinin patrona maliyeti esas alınarak komisyonda mesele tartışılıyor. Ardından da patronların tercihleri ve ihtiyaçları doğrultusunda asgari ücret belirleniyor. Dolayısıyla Türkiye kısa ve uzun vadede bilinçli bir politikanın sonucu olarak bir ucuz emek cennetine çevrilmeye çalışılmaktadır. Belirlenen asgari ücreti de bunun yansımalarından birisi olarak görüyoruz” diye kaydetti.
‘TEMEL ÜCRET HALİNE GELDİ’
Yıldırım, asgari ücretin tüm iş kollarında temel ücret haline gelmesi olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de asgari ücret en genel anlamda; çalışmaya dair vasfı olmayan, hatta deneme sürecindeki bir çalışan emekçiye verilen ücret olarak tanımlanır. Türkiye’de bugün çalışan emekçilerin yüzde 60’a yakını asgari ücret ya da asgari ücrete komşu seviyesinde ücretle çalışıyorlar. Asgari ücret bir istisna olmaktan çıkmış, Türkiye’de ki genel ücret haline gelmiş durumda. Asıl tehlikeli olan budur ve sendika ile konfederasyonların da asıl üzerinde durması gereken de budur. Bugün dünyada asgari ücret seviyesinde çalışma oranı yüzde 2’lerde iken, Türkiye’nin yüzde 60’ı bugün asgari ücret seviyesinde bir ücret alıyorsa, bu çalışma rejiminin ücret politikalarını topyekûn ele alarak değerlendirmek lazım” ifadelerinde bulundu.
‘KEMER SIKMA’ POLİTİKASI
Asgari ücrette artışa rağmen toplumda bir rahatlama durumunun yaşanmayacağının altını çizen Yıldırım, tam tersine yakın dönemde bir dizi kemer sıkma politikalarının gündeme gelebileceğini ifade etti. Yıldırım, “Önümüzdeki günlerde ekonomi politikalarının patronların lehine şekillendirilmeye başlanmasıyla beraber vergilerdeki artırımlar, ekstra vergiler ve bunun yanında temel tüketim maddelerine yapılacak zamlarla birlikte zaten asgari ücretteki bu artışın kıymeti harbiyesi olmadığı daha da anlaşılacak. Ayrıca Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanlığı’na getirilmesiyle beraber önümüzdeki günlerde bir kemer sıkma politikasının devreye gireceğinin emareleri ortaya çıktı” dedi.
Yaşanan ekonomik krizin derinleşeceğini ve uzun vadede tüm emekçilerin yaşamlarını etkilemeye devam edeceğini söyleyen Yıldırım, tüm sendika ve emek örgütlerinin bu süreçte işçi sınıfını alanlara taşıyan bir mücadele hattı örmesi gerektiğinin altını çizdi.