İSTANBUL - Sendikaların en fazla baskıyla karşı karşıya kaldığı ve grev hakkının yasaklandığı dönemin AKP iktidarı dönemi olduğunu belirten Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, “Beklentimiz 14 Mayıs’ta bu baskıcı iktidara son verilmesidir” dedi.
Geçmişten günümüze işçi sınıfı, kapitalist düzenin sürdürücülerine karşı mücadeleye devam ediyor. Yaklaşan 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı dolayısıyla Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Devrimci Kara, Hava ve Demiryolu İşçileri Sendikası (Nakliyat-İş) Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, geçmişten günümüze işçi sınıfının sendikalaşması, sorunları ve İstanbul Maltepe Meydanı’nda gerçekleşecek mitinge dair değerlendirmelerde bulundu.
SERMAYE SINIFINA KARŞI SENDİKA
İşçilerin yaşamlarını devam ettirebilmek için iş güçlerini ücret karşılığında sattığını belirten Küçükosmanoğlu, kapitalistlerin ve patronların amaçlarının ise karlarına kar katmak olduğunu söyledi. Küçükosmanoğlu, “Kapitalistler, mevcut olarak ekonomik faaliyette bulundukları hizmet ve üretim alanlarında olabildiğince karlarını maksimize etmeye çalışıyor. Yani sömürülerini artırmaya çalışıyorlar. İşçi sınıfı da doğal olarak insanca yaşayabileceği bir ücret ve çalışma koşulları için mücadele ediyor. Kapitalizmin ortaya çıktığı yıllardan bu zamana kadar işçi sınıfı, işveren, sermaye sınıfına ve kapitalistlere karşı haklarını almak için bir araya geldi. Ekonomik anlamda haklarını daha fazla iyileştirmek için bir aracı olarak da sendikal mücadelede bulundular” diye belirtti.
DEĞİŞİMİN GÜCÜ
Sendikaların, kapitalist sistemin filizlendiği İngiltere’de ortaya çıktığını hatırlatan Küçükosmanoğlu, o dönem uzun süre çalışma koşullarının sorumlusunun üretim araçları olarak yansıtıldığını ve bu yüzden de mesleki örgütlenmelerin geliştiğini belirtti. Bu tarihsel süreçten sonra işçilerin, ekonomik ve demokratik haklarına sahip çıkmak için sendikalarda bir araya geldiklerini belirten Küçükosmanoğlu, “İşçiler, işveren ve sermaye sınıfına karşı daha insanca yaşayabilecek bir ücret ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının mücadelesini sendikalar aracılığıyla veriyor. Sendikalar, işçilerin ekonomik mücadele aracıdır. Kapitalizmin ilk yıllarında 16 saate ulaşan uzun çalışma süreleri, olumsuz çalışma koşulları ortaya çıktı. Buna karşı işçi sınıfı örgütlendiğinde ve bir araya geldiğinde bunları değiştirebilecek bir güç olduğunun bilinciyle sendikalarda örgütlenmeye başladı ve bundan sonra tüm dünyada ekonomik mücadele olarak ortaya çıktı” dedi.
ULUSLARARASI BİR MÜCADELE
İşçi sınıfı mücadelesinin uluslararası bir mücadele olduğunu dile getiren Küçükosmanoğlu, tekelleşmelerle birlikte sermayenin uluslararası bir niteliğe dönüştüğünü ifade etti. Birçok üretim alanının dünyadaki az sayıda tekelcinin eline geçtiğini kaydeden Küçükosmanoğlu, şöyle dedi: “Çünkü sermaye sınıfı ya da uluslararası tekeller aynı zamanda kendi örgütlenmelerini de yaratarak, kendi ekonomik düzenlerini tüm ülkelerde egemen kılmaya çalışıyor. Bunu Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD), Avrupa Birliği (AB) kuruluşları aracılığıyla yapıyor. Bu süreçte işçi sınıfının mücadelesi de kaçınılmaz olarak uluslararası bir mücadeleye dönüşüyor.”
TÜRKİYE’DE SENDİKAL SÜREÇ
Türkiye’deki sendikal sürece de değinen Küçükosmanoğlu, 1947 yılında Sendikalar Kanunu'nun kabul edildiğini hatırlattı. Toplu sözleşme ve grev hakkının ise ancak 1961 Anayasası ile ortaya çıktığını söyleyen Küçükosmanoğlu, bu dönemde sendikaların kurulmaya başlandığını belirtti. Dünyadaki emperyalist ülkelerin, bu işçi sendikalarını kontrol etmek için yandaş sendikalar kurduğunun altını çizen Küçükosmanoğlu, “İşçileri kontrol altında tutmak için kendileri de sendikalar kurdurmaya başladı. Mesela Türkiye’de1952’de kurulan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) tamamen Central Intelligence Agency (CIA) tarafından kurulan bir konfederasyondur. Belgeleri de mevcuttur. Amaçları gelişen sendikal hareketleri kontrol altına almaktır. Daha sonra Türk-İş’e yani sarı sendikacılığa karşı tamamen tabandan işçilerin iradesiyle 1967’de DİSK kuruldu” diye belirtti.
AKP DÖNEMİ
AKP iktidarıyla beraber sendikaların daha çok baskıyla karşı karşıya kaldığını belirten Küçükosmanoğlu, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş) gibi iktidara yakın sendikaların ise bu dönemde olağanüstü bir üye artışı yaptığını vurguladı. AKP iktidarı döneminde grev yasaklarının arttığının altını çizen Küçükosmanoğlu, “Hatta Erdoğan övünerek, ‘Bizim dönemimizde kaç grev yapıldı’ der. Çünkü alınan birçok grev kararı, uygulamaya başlandığında hep yasaklarla karşı karşıya kalındı. En fazla grev yasaklarının olduğu dönem AKP dönemidir. Zaten gerçek anlamda bir grev hakkından söz edilemez ancak var olan grev hakkının da kullanımıyla ilgili en fazla yasaklamaların olduğu dönem AKP dönemidir” dedi.
GELİRDEN DÜŞEN PAY YÜZDE 25
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre işçilerin milli gelirden aldıkları paya işaret eden Küçükosmanoğlu, 2 yıl önce milli gelirden işçilere düşen yüzde 36 payın yüzde 25’e düştüğünü aktardı. İşçilerin giderek yoksullaştığını belirten Küçükosmanoğlu, şunları belirtti: “Sendikaların amacı Toplu İş Sözleşmesi (TİS) ile artan hayat pahalılığının karşısında enflasyon üzerinde bir hak almadır. Ama özellikle son yıllarda enflasyonda olağanüstü artışlar var. Geçen sene yapmış olduğumuz TİS’ler anlamsızlaştı. Örneğin yüzde 30 zam almışsınız ama sonra bakıyorsunuz enflasyon yüzde 100’ün üzerinde artmış. Yapmış olduğumuz TİS’lerinde bir anlamı kalmıyor. İşçi sınıfının resmi evraklarda bile giderek fakirleştiği belli oluyor. Fakat sermaye sınıfı ise giderek zenginleşti. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’de ‘Biz enflasyonla büyümeyi tercih ediyoruz. Elbette bu bazılarının aleyhine olacak ama burada ihracatçılar kazanacak’ demişti.”
1 MAYIS MÜCADELE GÜNÜ
Maltepe’de gerçekleştirilecek 1 Mayıs mitingine değinen Küçükosmanoğlu, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının sermaye sınıfına karşı direniş günü olduğunu söyledi. 1 Mayıs’ın 8 saatlik işgücü mücadelesinden ortaya çıktığını belirten Küçükosmanoğlu, “Kapitalist sistemin ilk çıktığı günlerde 15- 16 saatlere ulaşan uzun çalışma süreleri, ağır çalışma koşuları ve sömürü düzenine karşı direnişin ve mücadelenin adı 1 Mayıs. O bakımdan da 1 Mayıslar hem ulusal anlamda hem de uluslararası arenada taleplerin haykırıldığı ve üretimden gelen gücün sermaye sınıfına gösterildiği birlik ve dayanışma günüdür. Geçmişi anma günü değil” ifadelerini kullandı.
14 MAYIS SEÇİMLERİ
14 Mayıs seçimlerine hazırlanan siyasi parti ve ittifakların aday profiline dikkat çeken Küçükosmanoğlu, bu seçimlerde de listelerde işçilere yer verilmediğini söyleyerek, ekledi: “Şu an gördüğüm kadarıyla seçilebilecek hiçbir yerde sendikal kökenli bir aday yok. Bu da işçi sınıfı hareketinin, sendikal hareketin zayıfladığının bir başka göstergesidir. Burada tabi ki beklentimiz 14 Mayıs’ta bu baskıcı iktidara son verilmesidir. Bu iktidarın yerine daha demokratik bir yönetimin şekillenmesi umududur.”