ŞIRNEX - Cudî, Gabar ve Besta’nın “güvenlik” adı altında sürdürülen doğa talanıyla insansızlaştırılarak, şirketlere peşkeş çekildiğini belirten Şirnex Ekoloji Platform üyesi Ahmet Başak, sessizliğe tepki gösterdi.
Şirnex'in Besta bölgesi ile Cûdî ve Gabar dağlarında 4 yıl önce başlatılan ağaç kıyımı ve talan, Qileban (Uludere) ve Elkê (Beytüşşebap) ilçelerinin kırsalında devam ediyor. “Güvenlik” gerekçesiyle askerlerin gözetiminde korucu eliyle gerçekleştirilen kıyım, Qilêban ilçesine bağlı Qeşûra bölgesinin Elemûn köyünden Bêtkar Vadisi'ne kadar yayıldı. Talan edilen bölgelerin çoğu yıllardır her 15 günde bir "özel güvenlik bölgesi" adı altında yasaklanan alanlardan oluşurken, maden şirketlerine peşkeş çekilerek, büyük tahribat yaratılıyor.
Petrol, kömür, bakır gibi madenler için yüzlerce noktada binlerce dekarlık alan edildi. Şirnex ve ilçelerinde devam eden doğa talanına ilişkin Şirnex Ekoloji Platformu üyesi Ahmet Başak konuştu.
‘İNSANSIZLAŞTIRILAN ALANLAR PEŞKEŞ ÇEKİLDİ’
Bölgedeki doğa talanının Kürdistan coğrafyasında yürütülen özel savaş politikalarının bir “eseri” olduğunu belirten Başak, “Doğa, ekosistemi olan bir yaşam alanıdır. Doğa yok edilerek, yeni bir yaşam inşa edilemez. Doğa yok edilince insan yaşamı da yok olur. Yıllardır Kürdistan coğrafyasında yürütülen kirli bir özel savaş var. Bu savaş, hem Kürt halkına hem de yaşadığı doğaya yönelik yürütülüyor. Son yıllarda bütün dağlarımızda kalekol ve ‘güvenlik’ yolları yapıldı. Yerüstü bütün hazinelerimiz talan ediliyor. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle insansızlaştırılan alanlar maden şirketlerine peşkeş çekilerek, yandaşa rant alanı sağlanıyor” diye belirtti.
GÖÇ, YOKSULLUK VE ASİMİLASYON
Bölgede son yıllarda yoğunlaşan özel savaş politikalarının beraberinde ciddi bir doğa kırımını da getirdiğini vurgulayan Başak, “Kürdistan’da doğa talan edilerek, insanların yaşam alanları yok ediliyor ve insanlar başka yerlere göç etmek zorunda kalıyor. İnsan toprağını terk edince büyük bir yoksullukla karşı karşıya kalıyor. Tam burada da asimilasyon devreye giriyor. Çünkü insanlar doğasından ve kültüründen uzaklaştırılıyor. Bugün onlarca köy boşaltıldı. Daha önce doğadan beslenen halkımız artık kendine bakamaz duruma geldi. Eskiden bu bölgede insanlar kendi besinlerini doğadan karşılardı. İnsanlar zorla göç ettirilince artık kendine yetemez oldu” ifadelerini kullandı.
‘İKİYÜZLÜ BİR YAKLAŞIM VAR'
Kürdistan’ın çölleştirilerek, yaşanmaz hale getirilmeye çalışıldığını söyleyen Başak, yıllardır sürdürülen tahribata karşı sessizliğe tepki gösterdi. Sistematik bir şekilde devam eden saldırılarla yerüstü hazinelerin bitirildiğini şimdi de yeraltı hazinelere göz koyulduğuna işaret eden Başak, şunları belirtti: “Köstebek yuvasına çevrilen dağlarımız maden şirketlerine dağıtılıyor. Kürt halkının tarih boyunca doğayla güçlü bir bağı olmuştur. Nerede bir doğa talanı hemen buna karşı tepkisini dile getirip tavrını ortaya koymuştur. Ancak yok edilen Kürdistan doğası olunca Türkiye tarafında büyük bir sessizlik oluyor. Buradaki doğa katliamı her gün kamuoyuna düşüyor fakat kimse ses çıkarmıyor. Gözlerini kapatıyorlar. İkiyüzlü bir yaklaşım var. Kendilerine ekolojist diyen kesimler dahi buradaki kıyıma sessiz kalıyor. Sessizlikle bu kıyıma destek oluyorlar. Onlarda bu kıyımın yaşanmasını istiyor. Ama unutulmasın ki doğa her yerde doğadır. Hangi coğrafyada olduğu fark etmez.”
‘DOĞAMIZA SAHİP ÇIKALIM’
Doğa kırımının her türlüsüne karşı toplumsal tepkinin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Başak, "Doğa ellenmezse kendini yenileyecektir. Fakat faşist zihniyet doğanın kendini yenilemesine izin vermiyor. Bunun için daha güçlü bir şekilde karşı koyuş koymamız gerekiyor. Herkesin doğaya sahip çıkması gerekiyor” dedi.
MA / Ömer Akın