Ekolojik kıyım su kaynaklarını yok ediyor

img
İZMİR - Maden ocakları, termik santraller ve sanayi kuruluşlarının su varlıklarını yok ettiğini kaydeden EGEÇEP Eşsözcüsü Süleyman Eryılmaz, önlem alınmaması durumunda susuzluk, gıda krizi, göç ve çatışmaların yaşanacağını vurguladı.
 
İklim krizinin etkilerinden birisi olan kuraklık ve aşırı hava olayları ekolojik talanın yoğunlaştığı bölgelerde kendisini iyice hissettirir oldu. Bu durum resmi verilere de yansırken, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir toplantıda "Uluslararası göstergelere göre ülkemizin su stresi altında olduğu anlamına geliyor. Bu gidişle, 2030 yılında, yani sadece 6 yıl sonra bu oran 1000 metreküp altına düşecek ve ülkemiz su kıtlığı çeken ülkeler sınıfına girecek. Yine 6 yıl sonra; nüfusumuzun yarısı; sulu tarım alanlarının ise yaklaşık yüzde 80'i su yetersizliği tehlikesiyle karşı karşıya kalacak" açıklamasında bulundu. 
 
İKLİM KRİZİ VE YAĞIŞLAR
 
Türkiye'de Hidroelektrik Santraller (HES), maden ve termik santrallerle özellikle talan edilen Ege ve Karadeniz bölgeleri için bir yandan kuraklık çağrısı yapılırken, son 3 günde yaşanan aşırı yağışlarda sel ve deniz taşkınlarını beraberinde getirdi. Bu bölgelerden özellikle Ege'de yoğun bir şekilde süren ormansızlaştırmanın yanı sıra şehirlerin betona gömülmesi iki aşırı ucu beraberinde getiriyor. 
 
EGE KURAK KALDI
 
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Ege bölgesinde Ekim ayı için normalde 17,3 derece olması gereken sıcaklık 19,1 derece olarak ölçüldü. Yine son 5 yıllık verilere göre; bölgede yağış oranları yüzde 75 oranında azalırken, bu oran İzmir için yüzde 90 oranında oldu. İzmir'in su ihtiyacının yüzde 44'ünü karşılayan Tahtalı Barajı'nda doluluk oranı ise yüzde 29,90'a kadar düşerek, son 14 yılın en düşük seviyesini gördü. Yine şehirdeki diğer barajların su seviyelerinde de ciddi düşüşler yaşanırken, bölgedeki diğer kentler açısından da durum aynı. 
 
KURAKLIK NEYE YOL AÇACAK? 
 
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Eşsözcüsü Süleyman Eryılmaz ile yaşanan kuraklığın etkileri üzerine konuştuk. 
 
Kuraklığın beklenen bir şey olduğunu vurgulayan Eryılmaz, dünya ve Türkiye'de iklim krizine yönelik hiçbir şeyin yapılmadığını aktardı. Su varlığının en zengin olduğu Ege bölgesinde de iklim krizinin etkisinin olacağını belirten Eryılmaz, "Bir de Akbelen gibi bölgede birçok yerde ormanların yok edilmesi, yağışları çeken havzaların, su yataklarının talan edilmesi elbette kuraklığı getirecekti. Bunun üzerine bir de iklim krizi eklenince yerkürenin ısınma değeri oranı yükseliyor. Bunun sonucunu susuzluk, tarım arazilerinin sulanma sorunu olarak çekeceğiz" dedi.
 
ZEYTİNDE VERİM DÜŞTÜ
 
Bu sorunun bu yıl zeytin üreticileri açısından çarpıcı bir biçimde görüldüğünü sözlerine ekleyen Eryılmaz, "Zeytinler, yağış olmadığı için olgunlaşmadı ve zeytinin yağ oranı düştü. Geçen sene 4-5 kilodan 1 litre yağ çıkarken bu yıl 7 kilodan 1 litreye çıkmaya başladı. Zeytinyağının litresi şu an da 300 lira. Bir litre zeytinyağı önümüzdeki günlerde 500 lira olacak" diye belirtti.   
 
SUSUZLUK ARTACAK
 
Halkın gelecek yaz susuzluk sorunu yaşayacağını dile getiren Eryılmaz, baraj seviyelerinin sonbaharda yağmurların başladığı dönemde bile aşağı düştüğünü ifade etti. Yine yeraltı su varlıklarının yok edilmesine değinen Eryılmaz, "Madenler için yapılan patlatmalar, yeraltı su varlıklarının ya yataklarını değiştiriyor ya da yok olmasına neden oluyor. Büyükşehirlerde yaşayan insanlar için hem geçen seneki yazdan daha sıcak bir yaz bekliyoruz" diye ekledi. 
 
'GÖÇ VE ÇATIŞMALARA YOL ACAÇAK' 
 
Bir diğer sonucun ise gıda krizi olacağını aktaran Eryılmaz, tarım alanlarının hem talana açıldığını hem de susuzluktan kaynaklı tarım yapılamadığına dikkati çekti. Köylülerin ekolojik talandan kaynaklı tarımdan uzaklaştığını ifade eden Eryılmaz, "Doğal olarak bu durum ciddi şekilde şehirdeki insanları da etkileyecek. Bu korkunç bir şeydir. Yine tarım için kimyasal ilaç kullanılmasının da etkisiyle verim düşüyor. Ciddi bir gıda kriziyle de karşılaşacağız. Bilim insanlarının da sürekli uyardığı, gelecekteki su savaşları meselesi gıda kriziyle birlikte yeni göçlere ve çatışmalara yol açacak" ifadelerini kullandı.
 
'İNSANLIK YOK OLUR'
 
Bu durumun tersine çevrilmesi için ülkenin su varlıkları envanterinin çıkarılması ve korunması gerektiğinin altını çizen Eryılmaz, "Maden ocakları ve termik santrallerin bunu gözeterek devreden çıkarılması gerekiyor. Suyumuzu gözümüz gibi korumamız lazım. Karbon salınımı ciddi bir sorun ve sanayi ona göre düzenlenmeli. 'Yurttaşın su tasarrufu yapması lazım' gibi söylemler devede kulak olacak şeyler. Esas su varlıklarını yok edenler, büyük endüstri işletmeleri, madenler ve termik santraller. Böyle yapılmazsa doğayı yok ediyoruz ama aynı zamanda insanlık da yok olur. İnsanlığın tümden yok olmaması için şimdiden önüne geçmek gerekiyor" diye konuştu.
 
MA / Tolga Güney