İZMİR - Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, taş ocağı kapasite artışı ve madenlerin yarattığı tahribat nedeniyle Kozak Yaylası’nda çam fıstığının yok olduğunu söyledi.
İktidarın doğaya yönelik politikaları, yayla ve meraların talana açılması, tarım ve ormanların yok olmasına neden oluyor. Bu süreçte Karadeniz’den Kurdistan’a, Ege’den Akdeniz’e tüm yayla ve meralar maden ve enerji sektörüne açıldı. Bu yaylalardan birisi olan İzmir Bergama ilçesindeki Kozak Yaylası’nda da 1990’lı yıllarda altın madeni ile başlayan talan, son 10 yılda sayısı 100’ü aşan taş ocaklarıyla katmerlendi. Ruhsatsız maden sahalarıyla beraber yüzlerce taş ocağının bulunduğu yayla, en önemli geçim kaynağı olan çam fıstığını da kaybetmek üzere. Son yıllarda verim iyice düşerken, milyonlarca ağaç da taş çıkarmak amacıyla kesildi.
KAPASİTE ARTIŞI
Son olarak 25 Mayıs’ta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreciyle başlatılan kapasite artışı da bölgeyi ciddi tehlike altına soktu. Aşağıcuma ve Hacıhamzalar mahallelerinde İdeal Stone Madencilik tarafından işletmesine devam edilen granit ocağının kapasitesini arttırmak için başlatılan süreç, bölgede on binlerce çam ağacının kesilmesine neden olacak.
MADEN İHALESİ
Ardından 29 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayınlanan kararla ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından yayla içinde bulunan Hacıhamzalar ve Terzihaliler köylerini de içine alan bin 784 hektar büyüklüğündeki bölgede maden araması yapılacak. Meds Mine Madencilik tarafından ihalesi alınan bölge, UNESCO Dünya Mirası alanı olan ve ‘ekolojik hassas bölge’ olarak tanımlanan Kozak Yaylası’nda kalan maden sahası sınırları içerisinde hem fıstık çamları ile kaplı ormanlık alan hem de tarım arazileri yer alıyor.
KÖYLÜ YOKSULLAŞTI
Yaylada uzun yıllardır yürütülen talana ve sonuçlarını değerlendiren Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, bölgede yaşanan talandan kaynaklı köylerde 11 yıldır çam fıstığının verim vermediğini söyledi. Engel, verimin 10’a 1’e kadar düşmesinden kaynaklı köylünün hızla yoksullaştığını ifade etti. Bergama Ticaret Odası’nın 10 yıl önceki rakamlarına göre yıllık 50 milyon dolarlık bir katma değer sağlayan çam fıstığı üretimine devletin de teşvik vermediğinin altını çizen Engel, “Siyasi iktidarın bu görmezden gelen politikaları köylüleri taş ocaklarına mahkum bıraktı. Geçmişte sayısı 20-30 ile anılan taş ocaklarının sayısı 100’ü aştı. Bir o kadar da ruhsatsız çalışan var” dedi.
2009/7 GENELGESİ
Kapasite artışı için ÇED süreci başlatılan proje için 5 yıllık bir mücadele verdiklerini dile getiren Engel, mücadele sonucunda mahkeme kararıyla bu girişimin durdurulduğunu kaydetti. Fakat projenin tekrar gündeme geldiğini vurgulayan Engel, “Türkiye’de yargının ve çevre mücadelesinin önündeki en büyük engellerden birisi 2009/7 Nolu Genelge. Bu genelge yüzünden yoğun emek harcayarak kazandığımız davayı kursağımızda bırakıyorlar. Genelge doğrultusunda firmadan mahkemenin gerekçelerini ortadan kaldıracak bir rapor hazırlanması isteniyor. Onlar da ‘bilim insanlarını’ bulup, rapor hazırlattırıp, sil baştan bir ÇED süreci başlatıyorlar” diye belirtti.
KÖYLÜNÜN HABERİ YOK
28 Mayıs seçiminden bir gün sonra Resmi Gazete’de yayınlanan maden ihalesine değinen Engel, şöyle devam etti: “Siyasi iktidar ekonomik olarak tükendikçe, bu ülkenin en değerli yaylarını, kıyılarını satışa çıkarıyor. Kozak Yaylasında verilen bu 784 hektarlık alanda Hacıhamzalar ve Terzialiler köyü bulunuyor. Bu köylerde çam fıstığı kooperatifleri var. Fakat verilen ihaleden bu ne kooperatiflerin ne köylülerin ne de muhtarın haberi yok. Bu olay bölgede yaşayan insanlara karşı yapılan en büyük haksızlık, saygısızlık. Onları yok saymaktır. Bu insanların oyunu alırken peşinden koşuyorsun ama en temel yaşam hakkını, yaban hayatını, doğayı katlederken onlara bir şey sormuyorsun.”
FELAKETİN BAŞLANGICI
Verilen bu son iki karar ile birlikte Kozak Yaylası’nı bir felaketin beklediğini vurgulayan Engel, “Çam fıstığı 10 yıl sonra köylünün yüzünü güldürecek hale geldi. Ağaçlar tekrar canlandı. Çam fıstığının tekrar hayata döndüğü bu günlerde böylesi devasa kapasite artışlarıyla, devasa maden arama ihaleleriyle buradaki her türlü tarımsal faaliyet bitirilir. Bu felakete dur denilmesi gerekiyor. 10 yıldır başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere birçok kurum ve dernek buradaki hastalığın giderilmesi için emek harcıyor. Bu emeği yok saymasınlar. Bu bölgelerin fütursuzca madenciliğe açılması bölgedeki hayatın bitmesi anlamına gelir ki bu büyük bir felaketin başlangıcı olur” ifadelerini kullandı.
‘EKO-KIRIMIN HESABI SORULUR’
“Bu zülüm sürdükçe, gelecekte burada yaşayan insanlar bu eko-kırımın hesabını sizden soracaktır” diyen Engel, yetkililerin bölgeye gelip yapılanları görmesini istedi. İktidarın geçmişte yaptığı “İstanbul’a ihanet ettik” açıklamasını anımsatan Engel, “Bu ihanet artık Türkiye’nin her yerine yayıldı. İhanet zirveye ulaştı. Bu yanlıştan dönmelerini beklemiyoruz ama halkımızın toprağına, doğasına, kendi yaşamına sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz” dedi
MA / Tolga Güney