MERSİN - Akkuyu Nükleer Santrali’nin ilk yakıt tankı, Çernobil’in yıldönümünden bir gün sonra törenle ülkeye getiriliyor. Nükleer santralin risklerini değinen Nükleer Karşıtı Platformu Sözcüsü Osman Koçak, “Nükleer santral Türkiye’nin ve bölgedeki tüm halkların hayatıyla oynamaktır” dedi.
Mersin’in Gülnar ilçesinde 14 Nisan 2015’te temeli atılan ve maliyeti 20 milyar dolar olarak açıklanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin ilk yakıt tankı, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılacağı törenle yarın (27 Nisan) santral alanına getirilecek. Türkiye ile Rusya arasında 2010’da yapılan devletlerarası anlaşmaya göre, santralin yapımı ve 20 yıl boyunca işletme hakkı Rusya Nükleer Atom Kurumu olan Rosatom’da olacak. 20 yılın ardından da Akkuyu’nun hisselerinin yüze 51’i Rosatom’da kalacak. Temelinin atıldığı ilk günden itibaren taşıdığı risklerden dolayı birçok kesimin tepkisini alan Akkuyu Nükleer Güç Santrali, sayısız kez nükleer karşıtı eylemlerle protesto edildi. 6 Temmuz 2017'de Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından yayınlanan bir raporda, santralin yapılacağı bölgenin güçlü depremlere eğilimli olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye projeden vazgeçilmesi tavsiye edilse de tüm tepkilere rağmen nükleer santralin yapımına devam edildi.
Nükleer yakıtın santrale getirilme tarihi, bugün 37'nci yıldönümüne giren Çernobil Faciası’nın bir gün sonrasına denk getirilirken, bu kimi tepkileri de beraberinde getirdi. Çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesine neden olan ve bugün hala radyasyon etkisini sürdüren Çernobil Faciası, 26 Nisan 1986 yılında o dönem Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) bağlı Ukrayna’nın Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’nin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen bir kazaydı.
Nükleer Karşıtı Platformu Sözcüsü Osman Koçak, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve santrale getirilecek yakıt tankının canlılar açısından taşıdığı risklere dair açıklamalarda bulundu.
Osman Koçak
'NÜKLEER SAHA OLARAK TANIMLANACAK'
Nükleer yakıtın Akkuyu Nükleer Güç Santrali limanına getirilmesi ile beraber, bölgenin dünya ölçüsünde “nükleer tesis” statüsüne sahip olacağını söyleyen Koçak, bunun bölge güvenliği başta olmak beraberinde birçok riski de getireceğini belirtti. Koçak, “Bölgeye nükleer yakıtın getirilip depolanacak olması Türkiye halkları açısından birçok riski taşıyor. Şu anda Avrupa’nın nükleer santrallerinin yakıt ihtiyacının yarıya yakınını Rusya karşılıyor ancak son ambargolardan sonra Rusya’nın nükleer yakıtları açıktan nakliye ve satma imkanı ortadan kalkacak. Bundan kaynaklı Rusya’nın, Akkuyu Nükleer Güç Santral sahası üzerinden bu ticareti yürütmesi ve aynı zamanda da sattığı nükleer yakıtları kullanması sonucu ortaya çıkacak atıkları da aynı kanaldan geri alması söz konusu. Bununla beraber santral sahasına yüksek miktarda gerek taze gerekse de atık nükleer yakıt çubuklarının depolanması söz konusu. Bunun nakliyesi, limana indirilmesi, burada depolanması riskleri var” dedi.
'TÜM EKOSİSTEMİ BOZACAK'
Nükleer santralin normal çalışma sürecinde dahi doğaya radyoaktif madde yayma özelliğinden dolayı canlılar için başlı başına büyük bir risk oluşturduğunun altını çizen Koçak, devamında ki riskleri şöyle sıraladı: “Tüm nükleer santraller yakıt ateşlendikten sonra soğutma suyuyla soğutulmak zorundadır ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali soğutma suyunu Akdeniz’den alacak. Akdeniz’in suyu 30 derecenin üzerine çıkacak şekilde sıcak. Bu su ile santral yakıtını soğuttuktan sonra hemen hemen 5 derece üzeri olan bu suyu tekrar Akdeniz’e verecek. Bu ise Akdeniz’in Türkiye kıyılarındaki tüm deniz ekosistemini bozarak tüm canlıları öldürecek. Ayrıca bu işlem borular ile alınıp verildiği için bu boruların içini zamanla deniz kabukluları dolduruyor. Şimdi bunu önlemek için denizden aldıkları ve sonrasında verdikleri suya klorlu bir kimyasal ekliyorlar. Bu kimyasal denize girdikten sonra reaksiyona giriyor ve klorfeniramin denilen bir madde olarak buharlaşıyor. Bu hem denizi zehirliyor hem de buharlaştığı için çevresindeki tarımsal alanları ve insanları zehirliyor."
‘HALKLARIN HAYATIYLA OYNANIYOR’
Nükleer santralde kaza gerçekleşmesi ihtimalinin de olasılıklar dahilinde olduğunu belirten Koçak, böylesi bir durumda ise bunun kaçınılmaz sonuçları olacağına dikkati çekti. Çernobil Faciasını buna örnek olarak gösteren Koçak, “Çernobil Nükleer Santrali herhangi bir dış etken ile değil işletme yani insan hatası nedeniyle felaketle karşılaştı. Yani bir deneme sırasında denemenin sınırlarının iyi belirlenememesi sonucunda santralin ısısı düşürülemedi ve reaksiyon güçlendiği için patladı. Bir sürü can kaybı oldu ve radyasyon nedeniyle 37 yıldır o bölgeye hala girilemiyor. Böylesi bir durumun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin Rusya’nın Çernobil’de olduğu gibi kısa sürede kontrol altına alması da mümkün değil. Bütün bu riskler karşısında bu nükleer santral deyim yerindeyse Türkiye’nin ve bölgedeki tüm halkların hayatıyla oynamak demektir” diye belirtti.
HEDEF HALİNE GELME RİSKİ
Nükleer santralin, kaza ihtimalinin yanı sıra dış etkenlerden kaynaklı riskleri de barındırdığına dikkat çeken Koçak, içerisinde yakıt bulunduran bir nükleer sahanın öncelikli olarak askeri yönüyle tehdit alanı oluşturduğunu belirtti. Yakın zamanda meydana gelen Rusya-Ukrayna savaşını hatırlatan Koçak, Rusya’nın Zaporijya Nükleer Santrali’ne yönelik saldırısına işaret ederek, olası bir uluslararası politik askeri gerilim anında Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin de hedef haline geleceğinin altını çizdi.
‘TÜRKİYE’NİN NÜKLEER SANTRALE İHTİYACI YOK’
Nükleer santralin aktif hale gelmesi durumunda üreteceği elektrik üretim kapasitesinin Türkiye’de ki elektrik üretim kapasitesinin yüzde 5’ini karşılayacağını belirten Koçak, bunun yenilenebilir enerji kaynaklarıyla da karşılanabileceği bilgisini paylaştı. Bu nedenle Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı olmadığını ifade eden Koçak, “Almanya'yı görüyoruz. Almanya dünyanın en büyük endüstriyel güçlerinden biri muazzam bir elektrik üretim elektrik ihtiyacı var ama buna rağmen yenilenebilir enerji alanına yaptığı yatırımlarla hem nükleer santrallerini kapatıyor, hem de bu ihtiyacını yenilenebilir eneri kaynaklarıyla karşılıyor” dedi.
‘ZARARI HALKTAN TAHSİL EDİLECEK’
Nükleer Güç Santrali anlaşmasının içeriğine de değinen Koçak, anlaşmada yer alan elektrik fiyatlandırmasına işaret ederek, şöyle konuştu: “Bunun kilovat saatinin fiyatı sözleşmeye göre 12,35 sent ama bugün dünyadaki ortalama elektrik satış fiyatı 6 sent. Yani ortalama fiyatın çok üzerinde ve sözleşmeye göre bu 12,35 sentten 15 sente kadar da çıkabilir. Bu fiyatlarla siz o elektriği alacaksınız ve o 22 milyar doların 3 katı olarak ödeyeceksiniz Kullanım süresi boyunca bu santralin sahibi Rusya'dır. O elektriği Rusya Türkiye'de üreterek onu Türkiye'yi satacak. Onun karşılığında da santralin maliyetini halkımızdan tahsil edecek.”
NEBATİ’NİN AÇIKLAMALARINA ELEŞTİRİ
AKP’den Mersin milletvekili adayı olarak gösterilen Nureddin Nebati’nin 18 Nisan’da Akkuyu Nükleer Güç Santrali ziyaretini hatırlatan Koçak, Nebati’nin santral bölgesindeki konuşmasına değindi. Nebati’nin, “Onlar soğan cücüğüyle uğraşsın, biz nükleer santralin yakıtıyla uğraşacağız” ifadelerini eleştiren Koçak, şöyle ekledi: “Bütün insan faaliyetlerinin ve üretim faaliyetlerinin amacı, insanların gündelik yaşamının ihtiyaçlarını karşılanmasıdır. Şuanda patateste, soğan da insanların ihtiyacıdır. Yani bir nükleer santral ya da bir enerji santralı yapılıyorsa bu enerji santralinin hedefi de insanların bu ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Eğer siz nükleer santral yapıyorsanız ve bu hiçbir katkı sağlamayacaksa o zaman bunu patates, soğan ile karşılaştıramazsınız. Patates ve soğan ondan öncelikli gelir. Dolayısıyla Nebati’nin açıklamasına baktığımızda burada halkın yeteri kadar bilgili olmamasından faydalanıp, ‘biz güçlüyüz’ motivasyonuyla propaganda yapıyor.”
‘SANTRALİN GEREKÇESİ YARATTIĞI İHALELERDİR’
2021 yılında Kadir Has Üniversitesi tarafından Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili bir araştırma yapıldığını belirten Koçak, araştırmada, Mersin’de yüzde 80, Türkiye genelinde ise halkın en az yüzde 60’nın nükleer santrale karşı olduğu sonucunun ortaya çıktığına dikkati çekti. Koçak, iktidarın tüm bu sonuçlara rağmen nükleer santralin yapımında diretmesine dair ise “Yapılan araştırmada Mersin’in yüzde 80’inin nükleer santrale karşı olduğu tespit ediliyor ama yine de siyasi iktidar ve nükleer santralden yararlanan sermaye, halkı çeşitli şekillerde duygusal olarak etkileyerek kabul ettirmeye çalışıyor. Çünkü bu nükleer santralin yapılma gerekçesi yarattığı ihalelerdir” dedi.
Koçak, son olarak halkın bu konudaki tepkilerini daha fazla dile getirip ortaya koyması gerektiği çağrısında bulundu.
MA / İbrahim Irmak