ANKAR - AKP’nin iklim politikalarının iklim krizini derinleştirdiğini belirten TARIM ORKAM-SEN Genel Başkanı Ahmet Keleş, “Kuraklıkla mücadelede stratejik ve uzun erimli planlamalar yapılmalıdır” dedi.
Tarım ve Hizmetçilik Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (TARIM ORKAM-SEN), artan kuraklık ve iklim krizine ilişkin sendikanın genel merkezinde basın açıklaması yaptı. Açıklama yapan TARIM ORKAM-SEN Genel Başkanı Ahmet Keleş, sorunlara yönelik çözüm önerilerinde bulundu.
YÜZDE 61’E VARAN KURAKLIK
Kuraklığın önümüzdeki aylarda da devam etmesi halinde hidrolojik kuraklığın başlayacağına ve yeryüzü ve yeraltı sularında azalma olacağına dikkat çeken Keleş, yağışların geçen dönemlere kıyasla azaldığına dikkat çekti. İç Anadolu'da yüzde 59, Marmara’da yüzde 61, Akdeniz’de yüzde 61, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 59 oranında yağışların azaldığını aktaran Keleş, baraj ve göllerdeki su seviyesinin yüzde 10-30 seviyesinde düştüğünü söyledi.
‘AKP POLİTİKALARI ÇÖLLEŞMENİN EŞİĞİNE GETİRİYOR’
Küresel Kapitalizm ve AKP'nin rant, talan ve sermaye çıkarları doğrultusunda doğayı talan ettiğinin altını çizen Keleş, “Doğal alanların bozularak alabildiğine betonlaşmanın artırılması, tarım alanlarının yapılaşmaya açılması, endüstriyel tarımın teşvik edilmesi, RES, HES, JES, organize sanayi tesisleri, taş ocakları, egzoz salınımı, maden sahaları ve kentleşmenin arttırılması sonucu yaşanan ekolojik kırımlar iklim değişikliklerine neden olmaktadır. Bu talan anlayışı ülkeyi çölleşmenin eşiğine getirmektedir” diye konuştu.
DEMOKRATİK PLANLAMA
Keleş, 2017’de açıklanan ‘Kuraklık Yönetim Planı’nın uygulamaya sokulmamasının felaketlere neden olacağını belirterek, şu önerileri sıraladı: “Vakit geçirmeden kuraklıkla mücadelede stratejik ve uzun erimli planlamalar yapılmalıdır. Azalan yağışları dikkate alarak susuzluğa karşı önlemlerini almayarak gıda güvenliğini de riske etmesi önlenmelidir. Yağmur dualarına çıkacağınıza kuraklığa, yok oluşa ve iklim krizine yol açan projeleri durdurulmalıdır. Derhal toprak kayıplarının önüne geçilmeli, topraklarımızın yapılaşmaya açılmasına kısıtlama getirilmelidir. Toprak koruma kurulları siyasi otoritenin baskısından kurtarılmalıdır. Demokratik bir planlama ile gerçek ihtiyaçların karşılanması ve ekolojik dengeye saygı gösterilmeli, doğa anlaşılmalıdır.”