İZMİR - Aliağa’da çalışan işçilerinin sorunlarının, yaşanan çevre sorunlarından bağımsız olmadığını vurgulayan Ege İşçi Birliği üyesi Yücel Memiş, “Biz Sau Paulo gemisi üzerine yapılan eylemlere destek vereceğiz. İşçileri hesaba katmadan sorunlar çözülmez” dedi.
İzmir Aliağa’da bulunan Sök Denizcilik ve Ticaret Limited Şirketi tarafından sökülmesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, izin verdiği Sao Paulo gemisi kentte çevre sorunlarının yanı sıra işçi sağlığı açısından da olumsuz etkiler yaratacak. Gemi içerisinde bulundurduğu asbest, ağır metal ve kimyasallarla Aliağa gemi söküm tesislerinde bulunan işçi sağlığı ve güvenliği sorunlarını arttıracak.
Bölgede daha öncede birçok asbestli geminin sökümü yapılırken son olarak Kılıçlar isimli bir firmanın söktüğü gemide asbestin en tehlikeli türlerinden olan amosit tespit edildi. Asbest Söküm Uzmanları Derneği ve Ege İşçi Birliği, tarafından gemiden alınan numunede tespit edilen asbeste karşı yetkili kurumlara yapılan başvurular ise sonuçsuz kaldı. Geminin sökümüne devam ediliyor. Aliağa’da hal böyleyken içerisinde 740 ton asbest, kurşun, ağır yağlar ve kimyasallar bulunan geminin burada sökülecek olması işçi sağlığı açısından endişe oluşturuyor.
Konuyla ilgili konuşan Ege İşçi Birliği üyesi Yücel Memiş yaşanacak tehlikeye dikkati çekti.
SORUNLAR 10 KAT ARTACAK
Memiş, gemi sökümde devam eden normal çalışma şartlarının meslek hastalıkları ve iş cinayetleri olarak kendisini gösterdiğini kaydetti. Bunun üstüne böyle bir geminin Aliağa’ya gelmesinin 10 kat daha ağır sonuçlar doğuracağını kaydeden Memiş, “Sao Paulo gemisi içinde asbest olduğu ve savaş gemisi olduğu için nükleer denemelere de katıldığı biliniyor. Yine gemide bulunan asbestin uzun vadeye yayılan büyük zararları var. Hem asbest hem de nükleer yönüyle çalışma ortamında gerekli önlemlerin alınmadığı, patronların maliyetlerden kaçtığı bir alanda durum vahim olacaktır. Sök Denizcilik ve Bakanlığın açıklamalarında gemide zararlı bir durumun olmadığı belirtildi. Ama bu açıklamalar yıllardır gemi sökümdeki her gemi için yapılıyor. Son olarak Kılıçlar Gemi Sökümde yaşananları da biliyoruz. Oraya da müdahale edilmedi. Bu saatten sonra anlatılanların hiçbirinin gerçeklik payı yok. Buradaki sorun, işçilerin sorunlarının katlanarak artması olacak” dedi.
ÖNLEM ALINMIYOR
Gemi söküm işçilerinin Ocak ayındaki 11 günlük iş bırakma süreci olduğunu anımsatan Memiş, o eylemlerde gemi sökümlerde iş güvenliği önlemlerinin ne kadar yetersiz olduğunu herkesin duyduğunu aktardı. İçeride birçok iş güvenliği uzmanının işlerini yaptığı için işten atıldığını kaydeden Memiş, “İçerideki sorunlara müdahale eden ya da sorunların çözümü için üretimi durdurmaya kalkan iş güvenliği uzmanları işlerinden atılıyorlar. Yine asbest sökümü için eskiden burada uzman bir ekip vardı. O yüzden asbest sökümü yapılırken onun tozunun dahi yayılmaması için o bölgeler folyolar ile kapatılıyordu. Buraya özel güvenlikli, asbest söküm eğitimi almış kişiler giriyordu. Ama uzun zamandır bu ekipler bulunmuyor” diye belirtti.
KANSERDEN ÖLEN İŞÇİLER
İşçilerin hiçbir eğitimden geçmeden ve önlem alınmadan ölüme gönderildiğini vurgulayan Memiş, şöyle devam etti: “Asbest zaten akciğerde birçok hastalığın yanı sıra kansere yol açıyor. Burada birçok işçi ya çalışırken ya da emekli olduktan sonra kansere yakalandı ve hayatını kaybetti. Yapılan otopsilerde vücutlarında asbeste dair bulgulara rastlandı. Gelen gemide bunlardan yoğun şekilde barındırıyor.”
KURŞUNUN ZARARLARI
Geminin asbest üzerinden tartışıldığını fakat gemide bulunan kurşunun da çok tehlikeli olduğuna dikkati çeken Memiş, kurşunun vücuda girdiği zaman sinir sistemlerini zamanla zedeleyen, işlevsizleştiren ve yürümeyi bile zorlaştıran eklem ağrılarına yol açtığını dile getirdi. Tesislerde işçilere her 3 ayda bir kurşun kontrolü yapıldığını da sözlerine ekleyen Memiş, “Kanında fazla kurşun bulunan işçiler işten uzaklaştırılıyor. İşten uzaklaştırılan bu işçilere de çalışmadıkları süre boyunca herhangi bir ödeme yapılmıyor. Doğal olarak işçileri, işsizliğe mahkum etmiş oluyorlar. Yani almadıkları önlemlerin faturasını yine işçiye kesiyorlar.
'ÇALIŞMA KOŞULLARI DÜZELTİLSİN'
Gemi söküm tesislerinin tamamen kapatılması söylemlerini gerçekçi bulmadığını sözlerine ekleyen Memiş, tesislerde çalışan bin 500 işçinin sorunlarını dinlenilmeden bir karar alınmasının yanlış olduğunu ifade etti. Memiş, “ ‘Burası kapatılsın’ denildiği zaman bin 500 işçiyi nasıl istihdam edeceksiniz? Biz de ‘İşçiler çalışsın. Gerekirse zehirlensin’ demiyoruz. Bölgede yaşanan sorunların işçilerden bağımsız ele alınması doğru değil, sorunları bu işçilerden dinlemek ve ona göre mücadeleyi biçimlendirmek daha doğru olur. 11 günlük eylem içerisinde işçilerle bir bağ kurulabilmiş olsaydı, geminin doğaya vereceği zararlarla işçilere vereceği zararlar üzerinden bir bağ kurulabilirlerdi. İşçilerin daha sağlıklı ortamda çalışabileceği zeminler sağlanabilir. Bağımsız uzmanlar tarafından buranın denetime açılarak sorunlar çözülebilir” diye aktardı.
'SORUNLARI ÇEVRE SORUNUNDAN BAĞIMSIZ DEĞİL'
Gemi söküm işçilerinin örgütlenme sorununun çevre sorunlarından bağımsız olmadığının altını çizen Memiş, “Sonuç olarak işçiler kendi çalıştığı koşullarda çevrenin nasıl zarara uğratıldığını, denizin kirlendiği, asbest dışında bulunan kimyasalların doğaya etkisini iyi biliyorlar. Doğal olarak işçilerin örgütlenmesi, mücadele etmesi çevre sorununu da kapsayan ve doğanın zarar görmesini engelleyecek koşulları yaratacaktır. Biz Sau Paulo gemisi üzerine yapılan eylemlere destek vermeye ve büyütmeye devam edeceğiz. Ama esas olarak işçilerin örgütlenmesi ve birliğiyle birlikte oluşacak mücadeleden sonuç almaya çalışacağız. Temel olarak gemiye karşı mücadele de böyle bir hatla sonuç alabilir” diye konuştu.
BİRLİK ÇAĞRISI
Gemi söküm işçilerine çağrıda bulunan Memiş, şunları söyledi: “Burada yaşanan sorunların muhatabı, bu çalışma koşulları içerisinde zehirlere maruz kalanlar ve bunun yıllar sonra acısını yaşayacak olan sizler ve ailelerinizsiniz. Bu açıdan gemi söküm işçilerini örgütlenmeye, birliğe ve mücadeleye çağırıyoruz. Çevre örgütlerine de yaşanan sorunları, işçilerin yaşadığı sorunlardan bağımsız ele alınmaması gerektiği çağrısında bulunuyoruz.”
MA / Tolga Güney