MUĞLA - Datça ve Çeşme’de yaşanan orman yangınlarında yine yüzlerce hektar koruma bölgesindeki ormanlık olan yok oldu. Datça’da taş ocağından çıkan yangın, yeni taş ocaklarının; Çeşme yangını ise “turizm projesi” endişelerini arttırıyor.
Yaz aylarının “normali” olan orman yangınları Ege’de yine binlerce hektarlık alanı yok etti. 21 Haziran’da Muğla Marmaris ilçesinde başlayan ve 5 gün süren yangının ardından bu sefer Muğla’nın Datça ve İzmir’in Çeşme ilçelerinde aynı gün yangın çıktı. 13 Temmuz’da başlayan yangın ertesi gün kontrol altına alındı. Ancak her iki bölgede de geniş alanlar kül oldu.
DATÇA: 3 BİN 500 KİŞİ TAHLİYE EDİLDİ
Datça Mesudiye Mahallesi, Hava Radar mevkiindeki kızılçam ağaçlarıyla kaplı ormanda başlayan yangın rüzgarın etkisiyle hızla büyüdü. Mesudiye Mahallesinin Döşeme, Mezgit, Ovabükü ve Hayıtbükü mevkilerine doğru ilerleyen yangın, havadan ve karadan yapılan müdahale sonucu kontrol altına alındı. Resmi açıklamalara göre, toplamda 700 hektarlık maki ve ormanlık alan yangından etkilenirken, bölgede 3 bin 520 yurttaş tahliye edildi.
ÇEŞME’DE İKİ AYRI YANGIN
İzmir'in Çeşme ilçesinde ise, iki ayrı bölgede yangın çıktı. 13 Temmuz günü saat 12.00 sıralarında Alaçatı Mahallesi Kutlu Aktaş Barajı yanındaki makilik alanda, saat 18.00’da ise Ovacık Mahallesi'nde yangın başladı. Ovacık Mahallesi'ndeki yangının yerleşim yerlerini tehdit etmesinin ardından bölgede bulunan Ser-Tur ve Özpamir Sitesi'nde yaşayan yurttaşlar tahliye edildi. Yangının bir kolu Rüzgar Enerji Santralleri’nin (RES) etrafını sararken, diğer taraftan İzmir-Çeşme otoyoluna kadar indi. Ertesi gün kontrol altına alınan iki yangında toplamda 120 hektar alan zarar gördü.
Bölgede yaşayan ekolojistler ve siyasetçilerle yangınların etkisi üzerine konuştuk.
DATÇA YANGINI İNSAN MÜDAHALESİ
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Datça Meclisi üyesi Aydın Bodur, Datça’nın tamamının Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğunu söyledi. Hatta bazı bölgelerin Tabiat Parkı olduğunu belirten Bodur, yanan alanların da kızılçamların bulunduğu çeşitli derecelerde koruma alanları olduğunu kaydetti. Resmi açıklamalarda yangının bölgede bulunan taş ocağının trafosundan çıktığının söylenmesine değinen Bodur, “Kimse patlama duymamış ama söylenen bu. Taş ocağına enerji sağlayan trafonun patlaması yangının insan müdahalesi olduğunu gösteriyor. Yangınların önemli bir kısmının enerji nakil hatlarından kaynaklı olduğu bilinmesine rağmen neden buna önlem alınmadı? Neden bu enerji hatları yerin altına alınmıyor? Ya da altı neden temizlenmemiş? Önlem alınmamasından kaynaklı bir yangın çıkıyor. Eğer oradaki bölge temizlenmiş olsa yangında çıkmayacaktı” dedi.
‘YANGINLA MÜCADELEDE TAŞERE EDİLDİ’
Yangına binlerce kişinin anında müdahale ettiğini ve dayanışmanın iyi olduğunu aktaran Bodur, buna rağmen Orman Genel Müdürlüğü’nün yapısının bozulmasından kaynaklı organize olamama sorunu bulunduğunu dile getirdi. Orman Genel Müdürlüğü’nde liyakatın kalmadığını belirten Bodur, bu yapıyla yangına müdahalenin mümkün olmadığının altını çizdi. “Yangına karşı mücadele taşerona devredilir mi” diyen Bodur, “2018’den sonra orman köylülerinin ortadan kaldırılması yangına karşı mücadeleyi taşerona devretti. Yangının çıkmasını engellemek için ormandaki çöpleri ve kuru dalları düzenli toplamak gerekiyor. Orman köylüleri bunu yapıyordu. Yine gözlem istasyonlarında çalışan 3 binden fazla insanın tekrar işe alınmadığını biliyoruz. Bunlar yangına müdahaleyi de zorlaştırıyor” diye belirtti.
‘RANT İÇİN YANGINA İHTİYAÇ YOK’
Yanan alanın açıklanan 700 hektardan daha fazla olduğuna dikkati çeken Bodur, NASA uydu haritalarından bakıldığından yanan bölgenin daha büyük olduğunun görülebileceğini kaydetti. Yine yanan alanda ilgili rant endişelerine de değinen Bodur, “Alanın korunan alan olması nedeniyle imara açılacağını sanmıyorum. Olursa da böyle bir şeye de biz izin vermeyeceğiz. Aslında bunları yapmak için yangına ihtiyaçları yok. İktidar öylesine saldırganca davranıyor ki Muğla’nın yarısından fazlası koruma alanı olmasına rağmen madenlere izin veriliyor. Geçenlerde bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla Datça Kızlan’da denizin kenarında bulunan 17 parsellik bir alan Özelleştirme İdaresine devredildi. Sandras Dağı’nda, Bargilya Tuzlası Sulak Alanı’nda, Borum Cennet Koyunda zaten bu talanı yapıyor. Yine Datça’da 600 dönümlük bir alana taş ocağı kurulmak isteniyor. Her türlü saldırıyı zaten yapıyor. Bizde buna karşı merkezine insanı değil doğayı koyan bir anlayışla mücadele ediyoruz ve etmeliyiz” diye konuştu.
ÇEŞME TURİZM PROJESİ ENDİŞESİ
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çeşme İlçe Eş Başkanı Menekşe Ecer ise, yangın yaşanan bölgelerin hem sit alanı hem de deniz kıyısı olduğunu belirtti. Yangın bölgesinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmak istenen “Çeşme Turizm Projesi”nin içinde olduğunun söylendiğini de aktaran Ecer, “Proje şu an Yargıtay’da. Ancak kabul gördüğü zaman otellerin, golf sahaların yapılacağı biliniyor. Tüm kıyı kenarları ranta açılacak. Buralarda oluşacak gettolara Çeşmeli yurttaşlar alınmayacak. Yani yaşam alanların halkın elinden gasp edilmiş, geleceği çalınmış olacaktır” dedi.
ÇEŞMELİLER KAYGILI
Yangın sonrası ortaya çıkan bu rant kaygısının haklı olduğunu belirten Ecer, “Yangının sonunda neler olacak? Yanan yerler kime satılacak? Halk bu soruları kendi arasında soruyor. Daha önceki yangınlarda yaşananları hepimiz biliyoruz. Yangının yaşandığı Ovacık Köyü, Alaçatı, Urla, Zeytineli Köyü ve Alaşar Ovası gibi bölgelerin geçtiğimiz aylarca doğal koruma dereceleri düşürüldü. Bir de zaten ‘turizm projesi’ gerçekliği var. Bundan kaynaklı daha endişeliyiz” diye konuştu.
MA / Tolga Güney