ORDU - Karadeniz’de son dönemlerde yaşanan sel ve heyelanların insanın doğaya müdahalesinin sonucu olduğunu belirten ORÇEV yöneticisi Coşkun Özbucak, Kastamonu’da yaşanan felaketin de dere yatağının daraltılması sonucu yaşandığını söyledi.
Her mevsim yağışlı olan Karadeniz, doğaya yapılan müdahaleler sonucunda adeta sellere teslim edildi. Geçtiğimiz ay bölgenin doğusundaki Rize ve Artvin’de etkili olan sel, bu kez bölgenin batısını vurdu. Yaşanan bu sel felaketlerinde onlarca kişi hayatını kaybederken, birçok kent adeta harabeye döndü. Sel felaketlerinin özellikle Hidroelektrik Santral (HES) ve dere yataklarına yapılaşmanın fazla olduğu bölgelerde yaşanması dikkati çekerken, iktidar ise HES'leri savunmaya devam ediyor.
RİZE VE ARTVİN’DE 12 KİŞİ ÖLDÜ
Sellerin etkilediği kentlerden Rize’de, Temmuz ayında 8 gün arayla iki sel felaketi yaşandı. Güneysu, Çamlıhemşin ve Fındıklı ilçelerinin büyük oranda etkilendiği sel ve heyelanlarda 10 kişi yaşamını yitirdi. Kentin diğer ilçelerinin yanı sıra Artvin’in Arhavi ilçesinde de büyük bir yıkım yaşanırken, burada da 2 kişi hayatını kaybetti.
ORDU’DA 3 GÜNDE 255 HEYELAN
Hafta başından itibaren etkisini Orta Karadeniz bölgesinde gösteren sağanak yağışlar, Ordu’da sel ve heyelanları beraberinde getirdi. Ordu Valiliği’nin açıklamasına göre, 3 günde 255 noktada heyelan yaşandı. Kentin neredeyse tüm ilçelerinde etkili olan seller köprülerin çökmesine ve yolların kapanmasına neden oldu.
SEL SULARI İKİ İLÇEYİ YUTTU
Yağışlar son olarak ise Batı Karadeniz’de sele dönüştü. Sinop’ta yaşanan sel felaketi Bartın ve Kastamonu’yu da vurdu. Sinop’un Ayancık ile Kastamonu’nun Bozkurt ilçelerini adeta yutan sel suları ölümlere neden oldu. Resmi açıklamalara göre, şimdiye dek Sinop’ta 2, Kastamonu’da 25 kişi yaşamını yitirdi.
Sel sularının yıktığı binalardaki arama kurtarma çalışmaları devam ederken, denize sürüklenen araçlarda da insanların olduğundan endişe ediliyor.
DERELER BETONA HAPSEDİLDİ
Ayancık ve Bozkurt ilçelerinde bu derece büyük felaketler yaşanmasının başlıca nedeni dereler üzerinde kurulu HES’ler ve dere yataklarının beton duvarlar ile küçültülmesi oldu. Özellikle Kastamonu Bozkurt’da ortaya çıkan tablo, akıllara geçtiğimiz yıl Giresun’un Dereli ilçesinde yaşananları getirdi. Her iki ilçede de dere yatakları üzerinde yoğun bir yapılaşma mevcut. Yapılaşmanın üstüne Bozkurt’ta bulunan Ezine Çayı’nın kıyısı boyunca örülen duvarlara hapsedilmesi sel sularının hızını daha da arttırarak, ilçenin sular altında kalmasına neden oldu.
Uzmanlar, selin bu derece büyük yıkıma yol açmasının nedenini ise Ezine Çayı’nın taşma payının 400 metreden 15 metreye düşürülmesine bağlıyor. Dere yatağının daraltılması ve bu alanın yapılaşmaya açılması yıkıma yol açmış oldu. Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak, Karadeniz bölgesinde son yıllarda yaşanan sellerin nedenlerini değerlendirdi.
İNSANIN DOĞAYA MÜDAHALESİ
Bölgede su taşkınlarının yıllardır yaşandığını dile getiren Özbucak, fakat son yıllarda bu taşkınların şiddetinin artarak sele dönüşmesinin insanın doğaya müdahalesiyle gerçekleştiğini belirtti. Ordu’da yaşanan son selde Fatsa-Kumru karayolunun kapandığına işaret eden Özbucak, “Bunun nedeni İslamdağı denilen bölgede ırmak yataklarında bulunan 8 tane taş ocağıdır. Ocakların molozları dereyi kapattığı için, dere yatağından gidemeyen sel suları karayoluna taştı. Son olarak Kastamonu Bozkurt ilçesindeki büyük felaketinde baraj kapağının açıldığı ya da kırıldığı söyleniyor. Siz dere yatağına duvar örerek suyun çevreye yayılarak hızının kesilmesini engellerseniz, suyun debisi yükselir ve hızı artar. Bu da sele neden olur. Arazi kazanmak için dere yatağına duvar örülmese, bu tür facialar yaşanmayacaktı” dedi.
HER TARAF BETONLAŞTI
Yaşanan felaketler için sistemi ve ülkeyi yönetenleri sorgulamak gerektiğini ifade eden Özbucak, şunları söyledi: “Sellerin etkisinin yüksek olması, nereye ne kadar yağmur yağacağının bilinememesi iklim değişikliği ile ilgili bir durum. Daha önceden Karadeniz’de yağan yağmurlar böyle bardaktan boşalırcasına olmazdı. 10-15 gün boyunca az bir şiddette yağardı. Doğaya da zararı olmazdı. Çünkü o dönem yağan yağmuru toprak çekiyordu. Şimdi her taraf betonlaştı. Suyun toprakla buluşma şansı yok. Beton ve asfalt üzerine yağan yağmur akıyor ve birleşince şehir içerisinde sele neden oluyor.”
PAKDEMİRLİ’NİN SÖZLERİ
Özbucak, yaşanan felaketler sonrası Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin sarf ettiği “Burada HES’le alakalı bir problem yok. HES'ler taşkınlardan negatif etkileniyor” sözlerini de eleştirdi. Bakanın sermayenin bakış açısıyla yaklaştığını, iktidarın ise beton yığınlarını koruduğunu vurgulayan Özbucak, “Biz ise halk olarak insanların ölümü, doğal yaşamın yok olması ve şehrin yaşanılamaz hale gelmesi üzerinden bakacağız. Bu zararların nedenlerini de bu betonlara bağlarız” ifadelerini kullandı.
İKLİM KRİZİ ENGELLENMELİ
Sellere karşı kısa ve uzun vadeli çözümler geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Özbucak, yaşam savunucularının ise bütün çalışmalarını iklim krizini durdurmak üzere örmesi gerektiğini kaydetti. Kısa vadede dere yataklarındaki yapılaşmanın ve orman kesimlerinin engellenmesinin önemine dikkat çeken Özbucak, “Milyonlarca yıldır var olan evren, belki de milyonlarca yıl devam edecek. O nedenle gelecek nesilleri de düşünmek açısından ana konu iklim değişikliğine etki eden faktörlerin ortadan kaldırılması olmalı” diye konuştu.
MA / Tolga Güney