Devrim öncesi ve sonrası Efrîn

img
RIHA - Suriye rejimi döneminde tüm kimlik ve inançların yok sayıldığı Efrîn, Rojava Devrimi sonrası yüzbinlerce kişinin sığınağı haline gelerek, özgür ve eşit bir yaşamın merkezi olmuştu. 
 
Suriye’de reform, demokratikleşme ve cezaevlerindeki tutukluların özgürlüğü için 15 Mart 2011 tarihinde başlayan protesto eylemleri, bölgedeki hegemonik güçlerin sürece aktif dahil olmasıyla birlikte kısa bir süre sonra iç savaşa evrildi. Hem Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın baskıcı politikalarını sürdürmesi hem de birçok paramiliter grubun sahaya sürülmesi iç savaşı daha da büyüttü. Bugüne kadar yüzbinlerce kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi ülkesini terk etmek zorunda kaldı.  
 
İç savaş boyunca rejim ve karşısındaki paramiliter güçlerin yanında yer almayan Kürtler ise, Kuzey ve Doğu Suriye'de (Rojava) diğer halklarla birlikte 3'üncü Yol stratejisiyle mücadeleye başladı. Kuzey ve Doğu Suriye halkları, 2004 yılında yaşanan Qamişlo serhildanı (başkaldırısı) sonrası tohumları atılan ve 2011 yılının başında kurulan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEV) çatısı altında örgütlenmeye gitti. Yerel halk meclisleri oluşturulurken, sağlıktan eğitime ve belediye hizmetlerine kadar yeni bir yaşamı ilmek ilmek örülmeye başlandı. Paralel olarak savunma komiteleri oluşturuldu. Bu komiteler daha sonra Halk Savunma Birlikleri (YPG) adı altında örgütlendi.  
 
Örgütlenme çalışmalarının büyük oranda tamamlanması sonrası 19 Temmuz 2012'de Kobanê'de devrimin ilk kıvılcımı yakıldı. "Ortadoğu'yu sarsan gün" olarak da hafızalara kazınan söz konusu tarihte, bölgenin dinamiklerinden oluşan Meclis'in kuruluşu ilan edildi. 82 üyeden oluşan Meclis'te, Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan tüm halklardan ve inançlardan isimler yer aldı. Ardından Cizre, Efrîn ve Kobanê kantonları ilan edildi.  
 
ÇIYAYÊ KURMÊNC 
 
Kurulan kantonlardan biri olan Efrîn, iç savaşın patlak verdiği tarihten 2018 yılına kadar ülkenin en güvenli bölgesi oldu. Kürt Dağı (Çiyayê Kurmênc) olarak da bilinen Efrîn, 3 bin 850 kilometrekare yüz ölçüme sahip bir bölge. Kuzey ve Doğu Suriye'nin en batısında yer alan Efrîn, iş savaş öncesi Halep’e bağlıydı. Kürtler, Araplar ve Ermenilerin yüz yıllarca mesken edindiği Efrîn, devrimin ilanı sonrası rejim güçlerinden arındırıldı. İş savaş sonrası Halep, Dera, Humus, İdlib ve Reqa gibi çevre kentlerden yüzbinlerce binlerce göçmene kucak açtı. Göçmenlerin güvenliği YPG ve YPJ'li savaşçılar tarafından sağlandı.   
 
Diğer kantonlarda olduğu gibi burada da 19 Temmuz sonrası Rojava Toplumsal Sözleşmesi (Rojava Anayasası) esas alındı. Bölgenin yönetimi, gücünü halkan alan meclislere geçti. Farklı inanç ve kesimlerden oluşan kadınlar, her köy ve mahallede özgün meclis ve komiteler kurdu. Kadınlar üretime aktif katılmaya başlarken, aydın, öğretmen, sanatçı, doktor, hukukçu, sporcu ve gençler de sendikalaşmaya gitti.  
 
Suriye rejimi döneminde kimlikleri kabul görmeyen ve tüm hakları gasp edilen Kürtler, devrim sonrası ilk kez kendi kültür ve dillerinde hizmet veren yerler açma imkanı buldu. 2015 yılında Rojava ve Suriye tarihinde ilk kez Kürtçe eğitim materyalleri burada okullarda kullanılmaya başlandı. Okullarda anadilde eğitimin önü açıldı. Kültürel çalışmalar kapsamında birçok kültür ve sanat merkezi açıldı. Kürtçe ve Arapça eğitim veren ilk üniversite ve enstitü burada faaliyete girdi; Viyan Amara Enstitüsü kuruldu. Burada alanında uzman 82 öğretmen tarafından yaklaşık 500 öğrenci eğitim gördü. 
 
Efrin Üniversitesi’nde de 51 öğretim görevlisiyle, eğitim çalışmaları başladı. Tıp, Elektromekanik Mühendisliği, Gazetecilik, İktisat, Ziraat ve Kürt Edebiyatı fakültelerinden oluşan üniversite, Türkiye’nin Efrîn’i saldırması sonrası cezaevine dönüştürüldü.
 
Suriye'nin en güvenli bölgesi olan Efrîn, 20 Ocak 2018 tarihine gelindiğinde Türkiye ve bağlı paramiliter grupların hedefi oldu. Uluslararasında güçlerin onayıyla başlayan ve üzerinden 5 yıl geçen saldırılar sonrası hiçbir şey eskisi gibi kalmadı. 
 
DEVRİM ÖNCESİ EFRÎN
 
Efrîn Özerk Yönetim Meclisi üyesi Hesen Osman, saldırılar öncesi Efrîn bölgesinin durumunu ve devrim sonrası inşa edilen modeli anlattı. Efrîn’in Suriye rejimi kontrolünde olduğu dönem nüfusunun yüzde 98’inin Kürtlerden oluştuğunu aktaran Osman, "Kürt nüfusu bu kadar çok olmasına rağmen Kürtlerin hiçbir hakkı yoktu. Bütün idare birimleri Arapların elindeydi. Yüzde 2’lik kısım yüzde 98’lik kısmı yönetiyordu. Suriye rejiminin kurumlarında Kürtlerin hiçbir varlığı yoktu. Bütün hakları ellerinden alınmıştı. Kürt halkı ektiği ürünleri bile özgürce satamıyordu. Öğrenciler okuyamıyordu. Yani Suriye rejimi, Kürtleri hiçbir şekilde kabul etmiyor ve içine dahil etmiyordu” diye konuştu. 
 
DEMOKRATİK ULUS İNŞASI
 
Suriye’de başlayan "Arap Baharı" sonrası ne rejimi ne de muhaliflerinin çizdiği yolu esas almadıklarını, kendi kaderlerini çizdiklerini belirten Osman, "Suriye rejimi iktidardayken Kürt halkının kimlikleri bile yoktu. Biz de ne rejime ne de rejim karşıtlarına dahil olmadık. Kendi 3’üncü Yolu'muzu yarattık. Bu esasla Demokratik Ulus modelini esas aldık. Bu model sayesinde Efrîn’de eşitlik, barış, huzur ve güven ortamı sağlandı"  dedi. 
 
Yönetime geldikten sonra ilk iş olarak halk evleri açtıklarını söyleyen Osman, "Daha sonra meclisler ve komünler inşa ettik. Eğitim, sağlık, tarım, güvenlik, ekonomi komiteleri kurduk. Herkes eşit bir yurttaşlık temelinde yaşıyordu" diye kaydetti. 
 
GÜVENLİ BÖLGE
 
Esas aldıkları model ve kurdukları yaşamın bölgedeki insanlar için "çekim noktasına" dönüştüğünü kaydeden Osman, "Suriye’de yapılan resmi sayıma göre 2010 yılına kadar Efrîn’de 526 bin kişi yaşıyordu. Suriye iç savaşı başladıktan sonra 400 binden fazla kişi Halep, Şam, Humus gibi kentlerden buraya göç etti. 2014 yılına kadar Efrîn nüfusu 900 bin ile bir milyona yaklaştı” şeklinde konuştu. 
 
Kantonun kuruluşunun ilanından sonra zaman zaman kimi yerlerde saldırılar yaşandığını anımsatan Osman, şunları söyledi: "Fakat bu saldırılar küçük çaptaydı. Efrîn halkı kurduğu özsavunma güçleriyle kendi savunmasını gerçekleştirmiş, barış ve huzur için gerekli ortamı sağlamıştı." 
 
MA / Ömer Akın
 
Yarın: Efrîn direnişi