Abdullah Öcalan: Toplumsal Lozan ile hem Kürtler hem Türkler kazanacak 2025-07-23 09:17:35   HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan, Lozan Antlaşması ile Kürt-Türk tarihsel kardeşliğinin kaybedildiğini belirterek, Kürt sorununda demokratik çözüm için “Toplumsal Lozan”a işaret ederek, Cumhuriyetin kuruluş özüne çağrı yaptı.    Kürt imha ve inkar konseptinin ulus devletler arasında imza altına alındığı Lozan Antlaşması’nın 102’nci yılına giriliyor. 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde bir araya gelen Türkiye ile Britanya, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya’nın imzaladığı Lozan Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin enkazı üzerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun kararı alındı. Bu tarih, aynı zamanda Kürt soykırımının başlangıç tarihi oldu.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, savunmalarından derlenen Demokratik Uygarlık Manifestosu’nun 5’nci cildi olan "Kürt sorunu ve demokratik ulus çözümü: Kültürel soykırım kıskacında Kürtleri savunmak” adlı kitabında, Lozan Antlaşması ile Kürtlerle Türkler arasındaki tarihsel uzlaşmanın temeline dinamit konulduğunu, ilk komplonun da 1925’te Şêx Seîd direnişinin çok acımasız ve kanlı biçimde bastırılması olduğuna işaret etti.    Bu süreçte Ulusal Kurtuluş Savaşında ekonomi, dış ve iç politika ve kültür politikalarında ittifak halinde olan Sol, İslâmcı ve Kürt öğelerin komplolar temelinde tasfiye edildiğini belirten Abdullah Öcalan, sonuç itibariyle soykırımlara varan yöntemlerle Kürtlerin sistemden tasfiye edildiğini ve ‘yok hükmünde’ sayıldığını belirtti. Abdullah Öcalan, Kürtlerin hedef kılınmasında İngiltere’nin de çıkarı olduğunu vurgulayarak, “Misak-ı Milli gereği Musul-Kerkük’ü içine almış bir Türk-Kürt Cumhuriyeti, Irak petrollerini elinde bulundurması açısından İngiltere için ciddi bir darbe olacaktı. M. Kemal Atatürk önüne konulan iki seçenekten birini, yani ya Cumhuriyet’i ya da Musul-Kerkük’ü seçecekti. İkisi birden olamazdı. İkisini amaçlamak dünya hegemonyasıyla savaşı göze almaktı. M. Kemal bunu göze alamayacak kadar gerçekçiydi. Tarih işte bu noktada günümüze kadar devam edecek büyük Kürt trajedisine, komplosuna ve soykırımına varacak sürecin başlangıcı olacaktır. Kürt trajedisinden kasıt şudur: Cumhuriyet yaşayabilmek için Musul-Kerkük’ü İngiltere’ye bırakmak zorundadır. Musul-Kerkük’ü bırakmak ise, Kürtleri can evinden vurmakla özdeştir” dedi.    Abdullah Öcalan, 1925’le başlatılan çağdaş Kürt trajedisinin ağırlaşarak günümüze dek aralıksız devam ettiğine dikkat çekerek, “Kürt gerçekliğinin ulusal boyutu daha yeşermeden âdeta kasıp kavrulmuştur. Dört parçaya bölmekle yetinilmemiş, her parça üzerinde varlık olmaktan çıkarıcı birbirinden beter politikalar uygulanmıştır. Dolayısıyla 1925 sonrasında Kürt ulus gerçekliğini soykırım sürecine alınmış bir gerçeklik olarak değerlendirmek gerçekçi bir yaklaşımdır. Kürdistan’ın sömürge bir ülke olduğu tezi bu noktada yetersizdir. Elbette sömürgeciliğin tüm boyutları uygulanmaktadır, ama sömürgeciliği aşan ve Kürt varlığını silmeyi amaçlayan bir uygulama da söz konusudur. Kaldı ki, bunun adı da soykırımdır” diye belirtti.    ‘KÜRT-TÜRK TARİHSEL KARDEŞLİĞİ KAYBEDİLDİ’    Önce doğuda Kars Antlaşması’yla (1921), sonra batıda Lozan Antlaşması’yla kazanılanlar, 5 Haziran 1926’daki Musul-Kerkük Antlaşması’yla stratejik bir kayba uğratılmıştır. Bu kaybın ne denli stratejik olduğu son Irak işgalinde gayet açık bir biçimde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yine sanıldığının aksine, bu sınırın çizilmesiyle sadece Musul-Kerkük petrolleri değil, aynı zamanda Kürtler kaybedilmiştir, Kürt-Türk tarihsel kardeşliği kaybedilmiştir, Ortadoğu’nun tüm halklarının kültürel bütünlüğü kaybedilmiştir.   Temel yanlışlıkların ancak yerine temel doğruların konularak düzeltilebileceğinin altını çizen Abdullah Öcalan, çözüm yollarını da İmralı’da avukatları ile yaptığı görüşmelerde ortaya koydu. Abdullah Öcalan, Lozan’ın Kürtler açısından eksik olduğunu belirterek, Lozan’ın güncelleştirilmesiyle Demokratik Cumhuriyet’in inşasının sağlanabileceğine vurgu yaptı.   ‘CUMHURİYET DEMOKRASİ İLE TAÇLANDIRILMALI’    Abdullah Öcalan, Lozan’da yapılan antlaşmadaki eksikliklerin demokratik çözüm ve yöntemlerle tamamlanması ve Kürtlerin haklarının tanınması lazım gerektiğini vurguladığı 14 Ocak 2009 tarihli avukat görüşmesinde, Ortadoğu’da halklar arasında demokratik konfederal sistemin inşa edilmesi gerektiğine işaret etti. Ortadoğu’da ulus devletlerin aşılması ve Cumhuriyet’in demokrasiyle taçlandırılması gerektiğini belirten Abdullah Öcalan, bunun da ilk olarak Kürt sorunu başlığıyla Amed ve Hewlêr ile Lozan’da üç ayrı konferans düzenlenmesi önerisinde bulundu.    ‘ÇÖZÜM DEMOKRATİK KONFEDERALİZMDE’    Abdullah Öcalan, bu konferanslarda tartışılması için “Savaş ve Barış”, “Birlik”, “Demokratik”, “Kültürel haklar” ve “Demokratik siyaset” başlıklarında 5 ilke şartı olması gerektiğini belirtti. Abdullah Öcalan, savaş ve barışın açıklanması gerektiğini, Kürtlerin de birliklerini sağlaması gerektiğinin altını çizerek, “Türkiye’deki Kürtler, İran’daki Kürtler, Suriye ve Irak’taki Kürtler kendi aralarında bu durumu tartışırlar. Evet bu, Kürtlerin kendi aralarındaki birliktir. Bulundukları devletin sınırlarına karşı değildir. Türkiye’deki Kürtler, Türkiye’yle sorunlarını demokratik şekilde çözme yöntemini tartışırlar. İran’daki Kürtler, İran’la kendi sorunlarının demokratik çözüm yöntemini tartışırlar. Ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler, kendi aralarındaki ilişkilerini ve birliklerini kurarlar. Bu durum o devletlere karşı değil, Kürtlerin kendi demokratik konfederal sistemlerinin kurulmasıdır. Burada çözüm ulus-devlette değil, ulus-devlet çözümsüzlüktür. Büyük Kürdistan çözüm değil, kan gölüne dönüştürür. Küçük Kürdistan da çözüm değil. Çözüm olan demokratik konfederalizm ilkeleri çerçevesinde örgütlenmektir” dedi.    Abdullah Öcalan, “Demokratik ilkesi”nin Kürtlerin haklarının ve örgütlenmelerinin önündeki bütün engellerin kaldırılması olduğunu belirterek, anayasal, yasal bütün engellerin kaldırılıp demokratik dönüşümün hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Kürtlerin kültürlerinin bir bütün olarak tanınması ve hayata geçirilmesi gerektiğini de vurgulayan Abdullah Öcalan, “Demokratik siyaset” ilkesi ile birlikte sosyal şartların da eklenebileceğini önerdi.    ‘MİSAK-I MİLLİ BUGÜNE GÜNCELLENMELİ’    Abdullah Öcalan, Misak-ı Milli’nin de güncellenmesi gerektiğinin altını çizdiği 21 Ocak 2009 tarihli avukat görüşmesinde, “O dönemde bölünme yoktu. İngilizlerin politikalarıyla bölünme oldu. Ben Misak-ı Milli bugüne güncellenmeli derken, toprakların birleşmesinden bahsetmiyorum. Misak-ı Milli’den, Lozan’ın güncelleştirilmesinden kastım şudur; bu toplumların birliği olur, ekonomik birlik olur, bütün bunlar tartışılır. Misak-ı Milli’de Kürtlerin hakları deniyor, haklarının tanınması anlamında diyorum. Ben sınırlarla oynansın demiyorum. Kürtlerin yaşadığı ülkelerin sınırlarında birbirlerine yakın bölgeler halinde ekonomik, sosyal, siyasal birlikler olur. Lozan’ın da güncellenmesi lazım. Lozan’da 66 Kürt milletvekili imza verdi. Kürtlerin haklarını da talep ettiler, bunun bir anlamı var” diye belirtti   CUMHURİYETİN KURULUŞ ÖZÜNE ÇAĞRI    Kürtlere dönük planların başlangıç anlaşması olan Sykes-Picot’un da güncellenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Kürtleri parçalama planı yaptılar. Büyük Kürdistan projesi de Sykes-Picot ile hazırlanmıştır. Her türlü oyunu oynuyorlar. Ben bunun için ‘Misak-ı Milli’nin güncellenmesi lazım’ dedim. Peki, bu bölücülük mü? Hayır, bizim çözüm anlayışımızda bölücülük yok. Cumhuriyete, sınırlara karşı değiliz. Benim amacım Misak-ı Milli döneminde, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ruhu, ilkeleri görünür hale getirmektir. Benim çağrım, Cumhuriyetin kuruluş özüne, kuruluş felsefesine çağrı yapmaktır.”    ‘KÜRTLER KENDİ LOZAN ANTLAŞMASI’NI TARTIŞABİLİR’    Abdullah Öcalan, 4 Şubat 2009 tarihli avukat görüşmesinde de Lozan Antlaşması’na dair kapsamlı değerlendirmeler yaptı, önemli önerilerde bulundu. Abdullah Öcalan, Kürtlerin kendi Misak-ı Milli kongrelerini toplayarak, kendi Lozan Antlaşması’nı tartışabileceğini ifade ederek, “Bu kongrede benim daha önce Ulusal Kongre için söylediğim beş ilke şartını tartışabilirler. Biz ancak bu beş ilke şartı ile Ortadoğu’da barış ve demokrasinin önünü açabiliriz. Ben daha önce de söylemiştim; Hewlêr, Diyarbakır, Avrupa’da Lozan’da bu kongre yapılabilir. Yeri önemli değil. Önemli olan içeriği ve belirttiğim beş ilkenin tartışılabilmesidir. Ben daha önce Lozan’ın yeniden inşası demiştim. Aslında ben o dönemdeki Kürtlere olan tarihi borcumu da ödemek istiyorum. Lozan sürecinde Kürtler Cumhuriyetle birlikte hareket ettiler. Bu dönem de Lozan’ı yeniden inşa ederek yarım kalan Kürt ayağını tamamlamalılar. Bu da Kürtlerin demokratik özgürlüklerinin, haklarının tanınması, anayasal-yasal güvenceye alınmasıyla olur. Kürtler bunun için çalışmalıdır” dedi.    KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM: TOPLUMSAL LOZAN   Abdullah Öcalan, Kürt sorununda demokratik çözüm yolunun “Toplumsal Lozan”dan geçtiğine işaret ettiği 1 Temmuz 2009 tarihli avukat görüşmesinde, şunları söyledi: “1920’lerdeki Lozan, ulusal Lozan’dır. Bu Lozan’la, Cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet bugüne kadar demokratikleştirilmedi, şimdi demokratikleştirilmeye ihtiyacı var. Bu nedenle ‘Toplumsal Lozan’ diyorum. Bu ‘Toplumsal Lozan’la, toplumun tüm kesimleri demokratikleştirilecek. Kürtler ‘Toplumsal Lozan’a iyi hazırlanmalıdır. ‘Toplumsal Lozan’la, Kürtler demokratikleşmenin öncülüğünü yapacak. Kürtler, toplu halde, toplum olarak bir savaşa hazırlanır gibi ‘Toplumsal Lozan’a hazırlanmalıdır. İşte bunun için diyorum Demokratik Toplum Kongresi her gün sürekli toplanmalıdır, çalışmalıdır.”   ‘HEM KÜRTLER HEM TÜRKLER KAZANACAKTIR’    Kürtlerin Türklerle 1920’lerde yaptığı ittifakın bugün demokratik temelde yeniden gerçekleştirmeye ihtiyaç olduğuna işaret eden Abdullah Öcalan, 17 Mart 2010 tarihli avukat görüşmesinde şu öneride bulundu: “Şimdi yaşadığımız Sevr tehlikesi deniyor ya ben de diyorum ki, Sevr tehlikesine karşı Lozan’ı güncelleyelim. Lozan’ın güncellenmesinde hem Kürtler hem de Türkler kazanacaktır. Lozan’ın güncellenmesi demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, demokratik vatandır.”   MA / Özgür Paksoy