YSP Eş Genel Sözcüsü Asena: Yeni bir mücadele süreci başlıyor 2025-07-11 09:03:13 ANKARA - Abdullah Öcalan’ın görüntülü çağrısını değerlendiren YSP Eş Genel Sözcüsü Ahmet Asena, yeni bir mücadele sürecinin başladığına işaret ederek, hukuksal ve siyasal zeminlerin oluşturulması gerektiğini belirtti.  Yeşil Sol Parti (YSP) Eş Genel Sözcüsü Ahmet Asena, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın  “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında yaptığı görüntülü çağrıyı değerlendirdi.  Videolu mesajın tarihi bir aşama olduğunu kaydeden Asena, “Bundan çıkarılabilecek sonuçlardan biri, sürecin ilerletilmesinde ısrarcı olunduğu, süreç ilerledikçe aşama aşama buna benzer ‘ezber bozacak’ adımların atılacağıdır. Videoda dile getirilen ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını savunmaya devam etmekteyim’ ifadesinin bu konudaki kararlılığı gösteriyor. Bunun altıda önemle çizilmelidir” dedi.   ‘TÜM SİYASİ ÖZNELERİN KATILIMI ÖNEMLİDİR’   Sürecin sadece PKK ve devlet arasındaki bir sorundan daha öte olduğuna dikkat çeken Asena,  bu sorunun sadece Kürtlerin sorunu olmadığını kaydetti. Bu sorunun Türkiye'de yaşayan tüm kesimlerin sorunu olduğunu söyleyen Asena, "Bu nedenle tüm siyasal öznelerin bu sürece aktif katılımı önemlidir. Öcalan’ın çağrısında ifade ettiği ‘herkes’ Türkiye’deki tüm kesimlerin temsilcisi olan toplumsal ve siyasal öznelerdir. Yani sonuçta Öcalan’ın çağrı yaptığı ‘herkes’, sözcüğün tam da en açık anlamıyla, bu ülkede yaşayan herkestir” şeklinde konuştu.    ‘ÖZGÜRLEŞME TOPLUMSAL BARIŞLA MÜMKÜN OLUR’   Öcalan’ın mesajındaki “Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir” ifadesine ilişkin ise Asena, şunları söyledi: “Bunu belki sevgili Edip Cansever’in şiirinde söylediği gibi ‘gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir’ sözüyle de pekiştirebiliriz. Bir toplumun özgürleşmesi ve gülmesi ise ancak toplumsal barış ve demokratikleşme ile mümkün olur. Bu perspektif, önümüzdeki sürecin yol haritasını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Silahların sustuğu, demokratik siyasetin önünün açıldığı bir ortamda özgür bir toplum yaratma mücadelesinin zemini de güçlenmiş olacaktır” dedi.    ‘YENİ BİR MÜCADELE SÜRECİNİN BAŞLANGICIDIR’   Asena, geldikleri noktanın bir son değil, yeni bir mücadele sürecinin başlangıcı olduğunu ifade ederek, “Bu nedenle tarihi bir başlangıca tanıklık ediyoruz. Bu durum, en az 52 yıl önce verilen silahlı mücadeleye başlama kararı kadar tarihsel önemdedir. 52 yıl önce alınan kararlar sonucunda nasıl ki hiçbir şey artık eskisi gibi olmadıysa, silahların bırakıldığı, sivil demokratik siyasete daha fazla alan açıldığı önümüzdeki dönemde de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Marx’ın radikal toplumsal değişimler için kullandığı ‘katı olan her şey buharlaşıyor’ sözü böylece aslında yeniden hayat bulmuş oluyor” şeklinde konuştu.   ‘BÜTÜN EZİNLENLERE YÖNELİK BİR ÇAĞRIDIR’   Asena, “Demokratik Toplum Manifestosu”nun bölge ve dünyadaki bütün ezilenlere yönelik bir çağrı olduğunu belirtti. Videoda yer alan  “Kürt tarihsel toplumu için değil bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel, toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım” sözlerinin bunun açık bir ifadesi olduğunu belirten Asena, “Bu ifade Kürt halkının kimliğinin tanınması mücadelesinden tüm ezilenler ve mağdurlarla beraber sürdürülecek yeni bir siyasal mücadele dönemine geçmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu ülkenin, bölgenin ve dünyanın muhalif hareketlerinin bu gerçekliği görmesi önem taşımaktadır. Abdullah Öcalan tarafından dile getirilen ‘bütüncül umut’ gibi ifadeler bunun kanıtı niteliğindedir. Bu dönüşüm çabası sadece Kürt halkının mücadelesini değil tüm muhalif güçlerin durumunu da etkileyecektir. Yeni bir döneme giriyoruz. Bu döneme denk düşen bir çalışma tarzı ve örgütlenme anlayışını hep beraber hayata geçirmemiz gerekiyor” diye belirtti.    ‘MECLİS TATİLE GİRMEDEN KOMİSYON KURULMALI’   Öcalan’ın Meclis’i işaret etmesinin uygulanabilirliği konuşmaktan çok bunun bir gereklilik olduğunu vurgulayan Asena,  “Mevcut düzene, rejime ve sisteme yönelik tüm eleştiri haklarımız ve mücadele perspektifimiz baki olmakla birlikte, tüm toplumun geleceğini ilgilendiren böylesi bir konuda mevcut rejimin tüm kurumlarının inisiyatif alması; daha doğrusu o kurumların inisiyatif almaya zorlanması son derece önemlidir" dedi. Asena, Meclis tatile girmeden hızlıca komisyonun kurulması gerektiğine işaret etti.     ‘DEM PARTİ ÇOK ÖNEMLİ İŞLERİ BAŞARDI’   Asena, Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) süreçteki köprü olma görevini başarıyla yerine getirdiğini belirterek, “Bu süreçte çok hassas ve çok önemli işleri başardığını söyleyebiliriz. Aslında bu sürecin yükü sadece DEM Parti’nin sırtına yüklenmemelidir. Çok zor bir dönemden geçiyor olmakla birlikte başta ana muhalefet partisi CHP ve parlamentodaki diğer partilerin sürece daha fazla dahil olmalarını sağlamanın mekanizmaları oluşturulmalıdır. Biraz önce sözünü ettiğimiz Meclis Komisyonu, bunun bir aracı olabilir. Ne var ki konu sadece barış değildir. Bu son derece önemli olmakla beraber ‘Demokratik Toplum’ vurgusu ihmal edilemeyecek kadar önemlidir. Bu vurgunun gereğini sadece TBMM içindeki partilerden beklemek, gerçekçi olmayacaktır. Bu nedenle tüm demokrat kesimlerin demokratikleşme mücadelesinde ortaklaşması ve bir ‘Demokratik Koalisyon’ yaratması gerekmektedir” şeklinde konuştu.   ‘SADECE ÇATIŞAN TARAFLARIN SORUNU DEĞİLDİR’   Öcalan’ın sadece Kürt halkına ve PKK’ye seslenmediğinin altının ısrarla çizilmesi gerektiğini ifade eden Asena, devamla şunları söyledi: “Yeni bir dönem analizi yapıyor ve buna denk düştüğünü düşündüğü bir öneriler dizisi yapıyor. Hareketin yandaşları ve diğer kesimler, eleştiri hakları saklı kalmakla beraber bu yaklaşımı önemine denk düşen bir ciddiyetle değerlendirmelidir. Bizlere düşen bu doğrultuda adım atmaktır. Silah bırakma mekanizmasına yönelik çağrının ilk muhatabı elbette elinde silah tutanlar olacaktır. Ancak daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu süreç salt çatışan iki tarafın sorunu olarak değerlendirilmemelidir. Silah bırakma mekanizması öncesinde ve sonrasında bir dizi adımın atılmasını gerekli kılar. Bu işin toplumsal, hukuksal, siyasal zeminlerinin oluşturulması ve bu zeminin güvenceye alınması şarttır. Bu görev de esas olarak iktidara düşmektedir. İktidar Meclis’in ve geniş toplumsal kesimlerin desteğini alabilecek yasal düzenlemeleri yapmak ve demokratik siyasetin sınırlarını kaldırmak zorundadır.”   MA / Ömer Güngör