Doç. Dr. Demirer: Öcalan'ın çalışma koşullarının sağlanması bir gerekliliktir Hakan Tahmaz: Suriye mutabakatı sabote girişimi, sürece darbe vurur 2025-03-19 09:32:07 İSTANBUL - Doç Dr. Yücel Demirer, Abdullah Öcalan'ın çalışma koşullarının sağlanmasının bir gereklilik olduğunu söyledi. Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz ise, Türkiye'nin Suriye'deki mutabakata darbe vurma girişiminin Türkiye'deki sürece büyük darbe vuracağını belirtti.  Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısının ardından, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümünün yankıları sürüyor. PKK'nin ateşkes ilan ederek Abdullah Öcalan'ın çağrısına yanıt verirken devlet, bu konuda henüz adım atmış değil.    Devlet ve iktidarın adım atmaması, sürecin nihayete ulaşmasının önündeki en büyük belirsizlik olarak görülürken, Barış Akademisyeni Doç. Dr. Yücel Demirer, barışın ekmek ve su gibi önemli bir konu olduğunu belirtti. Barışın toplumun tüm yaşam alanlarını etkilediğini söyleyen Demirer, "Süreç hakkında çok az şey biliyoruz. Bu sürecin ilerleme biçimine ilişkin detaylardan haberdar değiliz. Özellikle Cumhur İttifakı'nın bu süreci kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi bağlamında söylüyorum. Nelerden bahsediyorum? Kayyımlardan, baskılardan, tutuklamalardan, basın mensuplarına yönelik tacizden bahsediyorum. Süreçle ilgili yaptığımız yorumların bilgiye dayalı yanı yok. Onun için her şeyden önce halkı bilgilendirecek bir yapı ve sürecin oluşturulmasını önemsiyorum" ifadelerini kullandı.    'EŞİTLİK TALEP ETMELİYİZ'   Sürecin ilerlemesi için yakın bir takip ve dünya örneklerinden yararlanan bir izleyici dile ihtiyaç olduğunu vurgulayan Demirer, "Bu süreçte aktörlerin netliği, masanın her iki tarafında oturan temsilcilerin birbirine hürmet etmesi çok önemlidir. Ama öte yandan da eleştirel bakış açımızı bu süreçten esirgemeyeceğiz. Çünkü barış süreci uzayda oksijen olmayan bir ortamda olmuyor. Türkiye'nin son derece, karışık, karmaşık, toplumsal, siyasal ve ekonomik ortamında oluyor. İktisadi kriz yaşıyoruz. İnsanların açlıkla mücadele ettiği süreçlerde, içinde barış geçen cümlelere karşı tepkisi de farklı oluyor. Özellikle Kürt halkının uzun yıllara yayılan çilesi, bu konuda çektiği acılar bağlamında pek çok soruları var. Bizim her şeyden önce bu müzakere sürecinde, eşitlik talep etmekten vazgeçmememiz gerekiyor" diye konuştu.   'GÜVEN ARTTIRICI ÖNLEMLER ALINMALI'   Güven eksikliğinin her iki taraftan da hissedildiğine dikkati çeken Demirer, güven artırıcı önlemler alınması gerektiğini dile getirerek, güven arttırıcı adımların atılmasının gerekliliğine işaret etti. Güven artırıcı önlemlerin iki boyutu olduğunun vurgulayan Demirer, "Birincisi bilgi eksikliği giderilmeli. Her iki tarafın da temsilcilerini içeren düzenli bilgi aktarımlarına yönelik bir mekanizma kurulması gerekiyor. Güven artırıcı önlemlerin ikinci boyutu psikolojik boyuttur. Türkiye'de uzun döneme yayılan bu çatışma süreci, toplumun her kesiminde acı anılar bıraktı. Bunların değiştirilmesi için bu işin mağdurlarının temsil edilmeleri ve sivil toplumların da katkı sunması gerekiyor. Özellikle psikolojik hazırlık boyutunun içinden geçtiğimiz sürece hazırlık döneminde gereken önemin verilmediğini görüyorum. Güven tazelemeye yönelik önlemler, bunun olmazsa olmazı ve ilk adımları. Güven tazelenmezse, siyasal temsilcilerin alacağı yol maalesef kitlelere açıklanamayacağı için sonuca ulaşması da mümkün olamaz" diye ifade etti.    'ÖCALAN'IN ÇALIŞMA KOŞULLARI SAĞLANMALI'   Abdullah Öcalan'ın sürece daha aktif katılabilmesi için koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini söyleyen Demirer, "Abdullah Öcalan'ın bu süreçte yükü ağır ve bu yükün gerektirdiği çalışma koşullarının sağlanması bir gerekliliktir. Bu siyasal bir konu. Kampanya, siyasal propaganda ya da siyasal bir mesele olmaktan çok teknik bir meseledir. Çünkü milyonları ilgilendiren uluslararası bir meselede, bu kadar yüksek bir aktörlükle sürecin bu kısıtlılıklar içerisinde götürülmesi çok zor görünüyor. Sağlıklı da görünmüyor" diye belirtti.   SURİYE'DEKİ GELİŞMELER   Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, sürece dair Suriye'de yaşanan gelişmelere dikkati çekti. Ortada iki tane metin olduğunu söyleyen Tahmaz, şunları kaydetti: "Öcalan'ın bir metni var. Bir de Şam yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi lideri Mazlum Abdi'nin imzaladığı metin var. Bu iki metnin üzerine oturduğu siyasal zemin, sorumluluk ve görevler farklı. Ben Suriye'de imzalanan metnin Suriye barış sürecinin bir protokolü olduğunu, tarihsel bir öneme sahip olduğunu, kimlik hakkı dahi olmayan Kürtlerin Suriye'nin yeni devlet inşasında ortak olduğunu görüyoruz. Bu nasıl hayat bulabilir? Gerçekleşme ihtimali nedir? Bunlar tartışılabilir. Ama şunu bilelim ki bu metnin imzalanmasının nedeni, Suriye'de yeni devletin inşasında HTŞ'nin tek başına yeterli olmadığını, Kürtleri bir müttefik olarak alması gerektiğine dair bir zemin oluştu. Özellikle Alevilere yönelik katliam yeni bir devletin kurulamama ihtimali, uluslararası güçleri de, bölgesel güçleri de harekete geçirdi. Ve bu dinamik böyle bir metni ortaya çıkarttı. Bu büyük bir kazanım olacak. Neden? Çünkü dünyada şu anda temel yönelim devletlerin güvenliğidir."   'BAŞARISIZ OLUNURSA TÜRKİYE MAYINLI TARLAYA DÖNÜŞÜR'   Suriye'de yapılan anlaşmadan sonra Türkiye'nin attığı adımların yanlış bir potansiyel taşıdığını vurgulayan Tahmaz, şunları dile getirdi: "Türkiye'nin o mutabakatın geçersiz hale gelmesi için elinden geldiğince çaba sarf etme ihtimali var. Bu, Türkiye'deki sürece büyük darbe vuracak, çünkü Türkiye kritik bir eşikte. Öcalan'ın tabiriyle 'Kürt çatışmasında hukuk ve politik zemine geçme' ihtimali var. Bunun için çaba sarf ediyor. PKK'nin kongresini gerçekleştirebilmesi ve sağlıklı sonuçları üretmesine negatif etkiler yapabilir diye kaygılanıyorum. Türkiye önce bundan vazgeçmeli. Çünkü bu sorun tamamen mayınlı tarlaya dönebilecek bir sorun. Eğer masa yine devrilirse, Öcalan devre dışı bırakılırsa Kandil kongre toplamaktan ya da topladığı kongreden Öcalan'ın tarif ettiği gibi bir sonuç çıkmazsa, Türkiye mayınlı tarlaya dönüşür. Silahlı çatışma olmasa bile siyasal ve kültürel çatışma çok derinleşir."    MA / Melik Çelik