Gazetecilerden tepki: Saldırılara karşı ortaklaşmalı 2025-01-18 10:31:54   İSTANBUL - Özgür Basın’a dönük baskılara tepki gösteren gazeteci Umut Taştan, tüm meslek örgütlerinin ortak akılda buluşması gerektiğini belirtti. Fatih Polat, “Demokrasi derdi olan herkesin basın özgürlüğü gibi bir derdi de olmalıdır. Daha geniş ölçekli bir tepkiye ihtiyacımız var” dedi.    Özgür Basın’a dönük baskı, gözaltı ve tutuklamalarla devam ediyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında dün Wan, İstanbul ve Mersin’de yapılan ev baskınlarında gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, Necla Demir, Rahime Karvar ve Ahmet Güneş, Vedat Örüç ve Welat Ekinci gözaltına alındı.  Eş zamanlı olarak İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Martı ve Güncel Prodüksiyon’a yapılan baskınlarda da birçok bilgisayar ve harddiske el konuldu.   Gazeteciler Fatih Polat ve Umut Taştan, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘GERÇEKLER GİZLENMEK İSTENİYOR’     Çözüm ve barış tartışmalarının sürdüğü bir süreçte dahi Özgür Basın emekçilerinin hedef alındığını belirten Umut Taştan, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi yaptığı esnada katledildiğini anımsattı. Katledilen gazetecileri sahiplenmek ve tepki koymak için sokağa çıkan gazetecilerin de tutuklandığını söyleyen Taştan, “Bugün de yine gözaltılara uyandık. Nazım ve Cihan’ın yaptığı işlere baktığınızda hakikati ne kadar ortaya koyduklarını, birçok medyada göremeyeceğiniz görüntülerin, haberlerin kaynağı olduğunu göreceksiniz. Bu bile aslında neden hedef alındıklarını gösteren bir gerçek” diye belirtti. Devletin katliam, gözaltı ve tutuklamalarla gerçekleri gizlemeye çalıştığını vurgulayan Taştan, “Kayyımlar, siyasetçi, genç ve halka yönelik operasyonlar bombardımanlar ve ekonomik kriz… AKP-MHP iktidarı, bunların konuşulmamasını istiyor. Birçok televizyon kanalı ya da birkaç gazeteyi elinize aldığınız da aynı gündem ve başlıkları göreceksiniz. Muhalif olduğunu dillendiren kurumlar dahi konforlu alanlarını kaybetmemek adına Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlara gözlerini kapatıyor. Bu yüzdendir ki sık sık Özgür Basın emekçilerinin gözaltı ve tutuklama haberlerini alıyoruz” dedi.    ‘ORTAK AKILDA BULUŞULMALI’   Son baskınlarda da gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı gözaltına alındığını vurgulayan Taştan, “Gazetecilerin materyallerine el konuluyor, kitapları alınıyor ve gazeteleri toplanarak suç yaratılmak isteniyor. Hakikati araştırmak, bunları gözler önüne sermekle yükümlü olanlar terörize edilmek isteniyor. Çözümü bütün basın meslek örgütleri, ortak bir akılla düşünmeli. Dayanışma her alanda sürmeli. Sokağa sadece Özgür Basın emekçileri çıkmamalı. Bugün kendilerine dokunulmadığını düşünen basın emekçilerinin de adım atması gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘KÜRT BASIN TARİHİ MÜCADELE TARİHİ’     Gazeteci Fatih Polat, Kürt basın tarihinin bir mücadele tarihi olduğuna dikkati çekti. Polat, şöyle devam etti: “Kürt meselesiyle bağlantılı dalgalanmaların ön cephesinde Kürt basınına yönelik resmi tavrın ne olduğunu hatırlayalım. Örneğin; bir sınır ötesi operasyon yapılacaksa, o operasyonu teşhir eden, ona karşı tutum alan bir gazetecilik öncelikle susturulmak istenir ve Kürt gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar yaşanır. Ya da içeride legal Kürt partisine ve belediyelerine yönelik bir baskı sürecinin düğmesine basılmış ise mutlaka Kürt basın emekçileri de o baskılardan nasibini alır. Bunun olmadığı tek bir süreç yaşanmamıştır. Yani devlet Kürt meselesiyle bağlantılı olarak ‘terörle mücadele’ söyleminin ön işaretlerini Kürt basınına, Kürt basın emekçilerine yönelik muamelede görebiliriz.  Bu anlamıyla Kürt basınına yönelik tavır, devletin ve o anki iktidarın Kürt meselesiyle ilgili pratiklerinin bir barometresi gibidir. Son dönemde de, bir yandan İmralı’da görüşmelere izin verilen bir ‘süreç’ işliyor diğer yandan da DEM Parti yönetimindeki belediyelere, CHP-DEM Parti tabanının ‘kent uzlaşısı’ ile kazandığı belediyelere yönelik baskı, tutuklama ve kayyum politikası devam ediyor. Yani ‘Bu süreç istediğimiz gibi sonuçlanmazsa devam edecek olan bu baskı politikasıdır’ mesajı veriliyor. Pratikteki uygulamalardan bunları anlıyoruz.    TEPKİ ÇAĞRISI   Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin derdi ve işi değildir. Halkın haber alma ve doğru bilgilenme hakkını esas alan gazeteciliğin susturulduğu bir ülkede, muhalefet sesini duyuramaz. Dolayısıyla demokrasi gibi bir derdi olan herkesin mutlaka basın özgürlüğü gibi bir derdi de olmalıdır. Çok daha geniş ölçekli bir tepkiye ihtiyacımız var. Daha önce tutuklanmış olanlarla birlikte, gözaltına alınan tüm meslektaşlarımız serbest bırakılmalı ve Kürt basın emekçileri üzerindeki baskılara son verilmelidir.”