İZMİR - Emek ve Özgürlük İttifakı’nın işçi, kadın, ekoloji ve yoksul halkların talepleri üzerine şekillendiğini kaydeden TÖP Dönem Sözcüsü Juliana Gözen, ittifakın önündeki en büyük görevin bu taleplerin hayat bulması için mücadele etmesi olduğunu söyledi.
Neoliberalizmin küresel krizi ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok alanda kendini gösterirken, dünyada önemli değişiklikler yaşanıyor. Latin Amerika’da bir bir sol ittifaklar seçimi kazanırken, Bosna Hersek’te de solcu adaylar seçimleri önde bitirdi. 2022 yılının başında bir yandan ekonomik krize karşı dünyanın farklı yerlerinde eylemler yaşanırken, Sri Lanka ve İran’da siyasal değişim için halklar ayağa kalktı. Yine neoliberal krizden çıkış için daha otoriter rejimlere de geçiş söz konusu. Son olarak İtalya seçimlerinde Mussolini hayranı faşist Meloni’nin seçimi kazanması bunun göstergesi.
Türkiye’de de şimdiden bir seçim havasına girilirken, bir yanda muhalif güçler bir yanda da sistem partilerinin yan yana gelişleri sürüyor. Bu birliklerden birisi olan Emek ve Özgürlük İttifakı’da 24 Eylül’de deklarasyonunu yayınlayarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu krizlere karşı yol haritasını açıkladı.
İttifakın bileşenlerinden Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Dönem Sözcüsü Juliana Gözen ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Türkiye halklarına neler vaat ettiğini konuştuk.
KAZANIM SAĞLAMA ZAMANI
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın iktidara karşı uzun zamandır mücadele eden kesimlerin ittifakı olduğunu vurgulayan Gözen, ittifakın Türkiye halklarının iki egemen siyasete mahkum olmadığı mesajını verdiğini söyledi. Bundan sonraki süreçte halkla bütünleşebilmesi, halkın acil ihtiyaçları doğrultusunda mahalle, fabrika, tarla ve sokakta kazanım sağlanması gerektiğini belirten Gözen, “Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bundan sonraki yol haritamız buradan doğru şekillenecek. Arkamıza aldığımız sinerjiyle yerellerde çalışmalar yapılacak. An ve an ülkenin iktidar tarafından uçuruma doğru götürüldüğü bir sürecin içerisindeyiz. Bugün sansür yasası meclisten geçti, kadınların mücadelesi sokakta, yıl başından itibaren işçilerin dört bir yanda süren direnişleri var. Ülkeyi uçuruma doğru sürükleyen iktidara karşı zamanımızda azalıyor. Emek ve Özgürlük İttifakı halkın seçeneğini yaratma noktasında bir iddiayı ortaya koydu. Şimdi bu iddianın mücadelesini sürdürmesi gerekiyor” dedi.
‘TALEPLERİMİZ HALKIN TALEPLERİ’
Deklarasyon sonrasında ittifaka yönelen bir beklenti halinin açığa çıkarıldığını kaydeden Gözen, yerellerde de bunun karşılığının olacağını belirtti. Sunulan programın Türkiye’nin demokratik bir ülke haline gelebilmesi için asgari bir düzeyde program olduğunu aktaran Gözen, “Ekonomik krize ilişkin çeşitli taleplerimizi sunduk. Bugün gerçekten de açıklanan enflasyon rakamları yakın zamanda iktidarın uygulamış olduğu ekonomik yönelimden, iktidarın sınıfsal zeminde hangi safta olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Düşük kredili faiz programı sermayeye kaynak aktarımı demek oldu. Önerimiz olan servet vergisinin devreye girmesi, halkın temel ihtiyaçlarının ücretsiz olması bugün önemli talepleriz arasında. Öte yandan demokratik bir düzen içerisinde yaşayabilmek için verdiğimiz taleplerin hepsi her bir dinamiğin sokakta dövüştürdüğü talepler. Birkaç tane partinin masa başında yan yana gelerek ‘biz bunları savunacağız’ dediği şeyler değil. Doğrudan fabrikadan, kadın mücadelesinden, yoksul mahallelerden çıkan talepler” diye belirtti.
‘MİLLET İTTİFAKI SAMİMİ DEĞİL’
İttifakın kadın, ekoloji, işçi ve yoksulların mücadelesini bayraklaştıracağını söyleyen Gözen, özellikle kadınların mücadelesinin kendilerine güç vereceğini dile getirdi. Sistemin her krize girdiğinde kadınların emeği, kimliği ve bedeni üzerinde baskı kurduğunu kaydeden Gözen, buna karşı kadınların dünyanın her yerinde büyük bir mücadele ördüğünü ifade etti. Kadınların mücadelesinin tüm ittifaklara bir baskı oluşturduğunun da altını çizen Gözen, “Emek ve Özgürlük İttifakı da kadınların taleplerini kendi programına eklemiş durumda. İstanbul Sözleşmesine geri dönülmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet rollerini yıkarak kamu ve özel alanda bu kuralların geçerli olması. Millet İttifakı zemininden doğru kadınların kıyafetinin siyasete alet edilmeyeceği yönünde açıklama yapıldı. Seçim dönemine girdiğimiz için herkes kendi siyasetini anlatmaya çalışıyor. Sonuçta siyaset bütünlüklü bir şeydir. İran’da mücadele eden kadınlar için hiçbir şey söylemiyorsan, iktidarın siyasal İslam çerçevesinde çizdiği sınırlarda oynuyorsan yaptığın şeyde samimi değildir” ifadelerini kullandı.
‘KENDİMİZE GÜVENİYORUZ’
“Kendimize ve bu topraklardaki direniş kültürüne güveniyoruz” diyen Gözen, şöyle devam etti: “Emek ve Özgürlük İttifakı olarak Gezi ve Kobanê direnişleri arasında bağ kuruyoruz. Öte yandan kendimizi sadece seçim ittifakı olarak görmüyoruz. Seçim elbette önemli bir ara duraktır, toplumun beklentisini sandığa taşıdığı bir araçtır. Şüphesiz bu sürece biz de iyi hazırlanacağız. Ama halkı sadece seçmen gözüyle görmek iktidarın yaptığı bir siyaset biçimi. Halkı edilgenleştiren seçim öncesi akla getiren bir zaman dilimidir. Biz ise tam anlamıyla halkın egemen olduğu toplumsal bir düzen kurmak istiyoruz. Dolayısıyla seçimi bir araç olarak görüp, halkın politikleştiği bir zeminde onların acil taleplerini mücadele eksenine oturtmak istiyoruz. O ara duraktan sonra yola daha güçlü devam etmek ve halkın örgütlülüğünü yaratmak gibi bir derdimiz var. O yüzden beklentimiz, umudumuz, hayallerimiz buradan güç alıyor.”
DÜNYA HALKLARIYLA İLETİŞİM
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aynı zamanda dünyanın geri kalanıyla da ilgilendiğini söyleyen Gözen, “Dünyanın geneline baktığımızda bir geçiş dönemi içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Dünya kaotik bir görüntünün içine giriyor. Bir yanıyla İtalya’da neofaşist bir parti iktidara gelirken bir yandan da İran’da direnişler yaşanıyor, Brezilya’da yükselen bir sol alternatif oluşuyor. Bizim açımızdan düzenin zaten sürdürülebilirliği yoktu. Ama dünya halkları açısından da başka bir düzen ihtiyacı bilince çıkmış durumda. Bunun için sadece kendi talebinden doğru sokakta olmuyorsun. Aynı zamanda kendi talebinin sınıfsal olduğunu ve düzenin değişmesiyle talebinin yerine geleceğini biliyorsun. Böylesi bir dönemde halkçı seçeneklerin dünyanın genelinde yükselişe geçebilmesi ve birbirlerinden etkilenebilmesi çok mümkün duruyor. Bu imkân ve olasılıkları kullanabilmek önemli. Bu zeminde Türkiye’de kurulan ittifak buraya oturuyor. Dünya ya Trump, Erdoğan, Orban gibi liderlerin eksenine oturacak ya da Şili, İran, Kürdistan, Türkiye’de direnen halkların zeminine oturacak. O yüzden halkçı seçeneği büyütebilecek her güçle irtibat içerisinde olmak çok önemli” diye konuştu.
MA / Tolga Güney