ANKARA – Meclis’te konuşan HDP’li Mahmut Toğrul, “Kürt gazeteciler Ape Musa'nın kaleminin takipçisidirler ve ne yaparsanız yapın, bilin ki o kalemi yere düşürmeyecek, mücadele devam edecekler” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel’in “Basın özgürlüğü üzerindeki baskılar nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla" verdiği Meclis Araştırma önergesi Genel Kurul’da görüşüldü.
Önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz alan HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, basın özgürlüğünün aynı zamanda toplumun haber alma özgürlüğü olduğunu dile getirdi. Türkiye’de ise evrensel ilkelere rağmen gazetecilerin keyfî tutuklamalara, ağır müdahalelere, eleştirel haberciliği hedef alan idari yaptırımlara maruz kaldığını dile getiren Toğrul, “Gazeteciler haber yaptıkları için soruşturuluyor, yargılanıyor, sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınıyor, işkenceye tabi tutuluyor, hatta tutuklanıyorlar” dedi.
‘TEK KÜRTÇE GAZETE KAPATILDI’
Geçmişte gazetecilerin katledildiğini hatırlatan Toğrul, “15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL'e sığınılarak asıl KHK'lerle tüm basın kurumları üzerinde ciddi anlamda bir saldırı yaşanmıştır ve KHK'lerle toplam 179 medya kuruluşu kapatılmıştır, binlerce gazeteci işsiz bırakılmıştır; soruşturma, gözaltı ve tutuklamalara maruz kalmıştır. Aslında, biliyorsunuz, özellikle Kürt basınına yönelik de özel bir saldırı var ve yine OHAL'de bakın ‘Azadiya Welat’ Türkiye'nin tek Kürtçe yayın yapan gazetesi; yine, Özgür Gündem, JINHA yani kadın haberleri yapan haber ajansları maalesef kapatılmıştır” diye belirtti.
‘APE MUSA’NIN KALEMİNİ YERE DÜŞÜREMEYECEKSİNİZ’
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin 2021 raporunda gazetecilere yönelik ihlalleri aktaran Toğrul, “Geçen hafta Kürt basınına yönelik özel bir saldırı gerçekleşti. Diyarbakır'da Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Başkanı Eş Başkanı ve JİNNEWS yani kadın haberi yapan tek haber ajansının genel müdürünün içinde olduğu 20 gazeteci ve 1'de çalışan olmak üzere 21 kişi yedi gündür gözaltında, neyle suçlandıklarını bilmiyoruz? İşkenceye uğradıkları iddiası var, hâlâ avukatlar görüşebilmiş değil ama yedi gündür gözaltında tutulan gazetecilere sorulan tek soru yok. Kürt gazeteciler Ape Musa'nın kaleminin takipçisidirler ve ne yaparsanız yapın, bilin ki o kalemi yere düşürmeyecekler, mücadele devam edecekler. Onun için, ben, bu Meclise çağrıda bulunuyorum: Gelin, halkın haber alma özgürlüğünün üzerindeki bu baskıları, basın yayın özgürlüğünün üzerindeki bu baskıları araştıralım. Bu, ülkemizin geleceği açısından elzemdir, önemlidir çünkü maalesef, iktidar diğer basın ile kendisine itiraz eden tüm basının üzerinde” ifadelerini kullandı.
İYİ PARTİLİ VEKİL KÜRT GAZETECİLERİ GÖRMEDİ
İYİ Parti Grubu adına söz alan İmam Hüseyin Filiz de Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporuna değindi. Gözaltındaki gazetecilere değinmeyen Filiz, “Değerli milletvekilleri, tarafsız medyanın üzerindeki baskı ve sansürlerin yanında, muhabirler ve kameramanlar başta olmak üzere zor şartlar altında görevlerini yapan basın mensuplarının zaman zaman şiddete maruz kaldıklarını de hepimiz gördük ve görüyoruz. Gazetecilerin uğradığı baskılar ve uygulanan sansürlerle başlayan haber alma ve haberleşme kısıtlamaları gençlerin iletişim kanallarını da zapt etmiş durumda” dedi.
CHP: KÜRTLERİN SESİNİ SOLUĞUNU KESEN ERDOĞAN
CHP Grubu adına söz alan Atila Sertel ise 12 Eylül Askeri Darbe Dönemi’nde basına yönelik baskıları dile getirdi. Sertel, “Bu dönemde gazeteciler 12 Eylül 1980 döneminde olduğu gibi baskının, zulmün her türlü çeşidini gördüler. Bugün de kendileri gibi düşünmeyen ve yazan Kürt gazetecileri, Diyarbakır'da 20 gazeteciyi uzatmalı bir haftadır gözaltında tutuyorlar. Sevgili arkadaşlarım, Bank Asya’nın kurdelesini kesen Recep Tayyip Erdoğan ama Bank Asya’ya para yatırdığı ya da yazdığı için tutuklanan gazeteci. Açılım dönemini yapan ve ‘Kürlerle barışıyoruz’ diyen Recep Tayyip Erdoğan -bir dönem o bölgeden inanılmaz destek aldı- ama bugün Kürtlerin sesini, soluğunu kesmeye çalışan yine Recep Tayyip Erdoğan. Bugün, baktığımızda internet medyasıyla ilgili yasa teklifini getirip buraya bir baskı aracı hâline getirmek isteyen yine Recep Tayyip Erdoğan. Buradakilerin hiçbir günahı, suçu yok. Bunlar, bu arkadaşlar bu işlerle iştigal etmiyorlar ve hiç önemli değil onlar için. Gazeteci dediğiniz sistemi eleştiren, kötü gidişata ‘Dur’ diyen, halkın lehine gerçekleri yazan kişilerdir. Yalakalara ‘gazeteci’ diyorsunuz, gerçek gazetecileri tutukluyorsunuz” diye konuştu.
‘DİYARBAKIR’DAKİ GAZETECİLER NE YAPMIŞ?’
AKP Grubu adına söz alan Mustafa Canbey de, Türkiye’nin hak ve özgürlüklerin kullanıldığı demokratik bir hukuk devleti olduğunu savundu. Hiçbir gazetecinin gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu olmadığını dile getiren Canbey, “Bu ülkede hiçbir gazeteci yaptığı gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu değildir” dedi. HDP’li Mahmut Toğrul ise “Ne yapmış mesela Diyarbakır'daki 20 gazeteci?” diye sordu.
Canbey, “Hiçbir meslek grubu kendi ülkesinde anayasasına aykırı hareket edemez, hukuka aykırı hareket edemez, aykırı şeyler söyleyemez, teröre destek olamaz, casusluk yapamaz, hakaret edemez; bunların hepsi hukuka aykırıdır arkadaşlar” sözlerini sarf etti. Canbey, konuyu bir kez daha DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’e getirdi.
AKP’li Canbey gözaltıların dile getirilmesini “Bu yaptığınız, devletimizi uluslararası alanda zayıf gösterme çabasından başka bir şey değildir” sözleriyle hedef aldı.
‘SİZ A HABER GİBİ YALAN HABER YAPANLARI İSTİYORSUNUZ’
Söz alan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Yedi gündür bu ülkede 20 gazeteci Diyarbakır'da gözaltında, yedi gündür. Siz bize bu gazetecilerin tek bir suçunu söyleyin gazetecilik yapmak dışında, hakikatleri söylemek ve yazmak dışında. Yani şu anda, 2021 yılında Berat Albayrak'ın ‘hack’lenen maillerini haber yaptıkları için 5 gazeteci yargılandı ya! Hatip gazeteciymiş, bir de ders vermiş yani nasıl bir ders vermiş, nasıl gazetecilik yapmış, ben de bilmiyorum. Sizin anladığınız gazetecilik ne biliyor musunuz? A Haber gibi AKP'yi öven, pohpohlayan, parlatan, yalan haber yapan gazetecilik sizin gazetecilik anlayışınız. Sizin yaptığınız hiçbir şeyi görmeyecek, suçları gizleyecek ve sizin söylediklerinizi sadece haber yapacak, böyle bir dünya yok” sözleriyle karşılık verdi.
AKP’li Bahar Ayvazoğlu ise gazetecileri suçladı.
Bir kez daha söz alan AKP’li Mustafa Canbey, gazetecilerin neden gözaltına alındığına yanıt verme yerine “Sizin vekiliniz polise yumruk attı” üzerinden tartışma yarattı.
‘VİDEOLAR VAR’
Söz alan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş da, “Ya, sayın hatibe teşekkür ediyorum. Sorularıma cevap veremediği için konuyu yine polis ve yumruk meselesine getirdi. Böylece daha iyi açıklama olanağı verdiniz, gerçekten sağ olun. Bu görseller polislerin vekillerimize ve oradaki vatandaşa tokat attığı görüntüler” dedi.
AKP’li Hüseyin Şanverdi’nin “Hani, hani nerede?” sözlerine de Beştaş, “Size vereceğim, hepsini videolarıyla beraber vereceğim” diye karşılık verdi.
‘ATTIĞINIZ YALANLARA NEREDEYSE İNANACAKSINIZ’
Elindeki plastik kelepçeyi kürsüden gösteren Beştaş, “Bu, plastik kelepçe; bunu ben Kadıköy'de bir vekilimize ters kelepçe yapıldığı sırada aldım -bu orada- görselleri de var. Ben yumruk meselesine dair açıklama yaptım, belli ki dinlememişsiniz, işte her şeyiniz böyle yalan ya! Ya, yalan dünyasında yaşıyorsunuz, hakikaten ‘Yalan Rüzgârı’ sizi çok iyi anlatıyor, attığınız yalanlara neredeyse inanacaksınız ya! Yeter ya, yeter! Ben size rapor veriyorum, uluslararası raporları veriyorum; siz ‘Karalıyor’ diyorsunuz. Benim derdim Türkiye'nin en iyi şekilde basın özgürlüğünü uygulaması, Türkiye'de demokrasinin tesisi, Türkiye'de hak ve özgürlüklerin yerine getirilmesi. Yine AKP'li vekil, yine polis tokatladı 2009'da. Kim? Faruk Koca ve Mustafa Cumur. Bunun gibi o kadar çok vekiliniz var ki. Hani, siz biz istersek ‘Polis de döveriz, vatandaş da döveriz’ diyorsunuz ya, yalan atmayın! Yalan atmayın!
‘HANGİ SAVCI SORUŞTURMA AÇTI?’
Beştaş, “Tek soru soracağım, tutanaklara girsin: ‘Suç teşkil edenleri soruşturuyoruz’ diyor ya, onlarca vekil ve bakanınızın Gülen'le fotoğrafları ve diğer işlemleriyle ilgili ne yaptınız? Bu 10 bin dolar alan siyasetçiyi hepimiz biliyoruz; nerede, kim soruşturma açtı, hangi savcı?” diye sordu.
AKP’li Muhammed Emin Akbaşoğlu ise “hepsinin yanıtı verildi” demekle yetinebildi.