ANKARA - Ekonomik krizden dert yanan Ankara’daki yurttaşlar, hükümetin savaş politikalarına “Savaşa ve silaha bütçe var ama halka yok" sözleriyle tepki gösterdi.
Türkiye'de son yıllarda derinleşen ekonomik kriz ve artan hayat pahalılığı yurttaşların belini büküyor. Yaşanan krizin başlıca nedenleri arasında Kürt sorunun çözümsüzlüğündeki ısrar ve savaş politikaları gösteriliyor. Ankara’da yaşayan yurttaşlara, ekonomik krizi sorduk.
’TÜRKİYE’NİN HALEN TEK DERDİ SAVAŞ’
Ekonomik krizin sebebinin AKP-MHP'nin politikaları olduğunu söyleyen Ahmet Altınkılıç, "İnsanların artık adım atacak hali kalmadı. Bugün Ankara'da bir dolmuş fiyatı 25 lira olmuş. İnsanlar artık iş aramayı değil, iş bulabilen, işe nasıl gideceğini düşünmeye başlıyor. İnsanların çoğu günü kurtarma derdine düşmüşler. Türkiye'nin derdi ise hala savaş. Halka gerçekleri anlatırlarsa da o koltuklarda oturamazlar. Halka gerçekleri anlatmamak için de insanların milliyetçi duygularını kullanıyorlar. Bunun tek yolu da sürekli cenazelerin gelmesi. Bugün savaş politikaları yürütmelerindeki en büyük sebeplerden biri de ranttır" ifadelerini kullandı.
'ANADİLE KİMSE ENGEL OLAMAZ'
İnsanların artık ekmeği bile yarım alabilecek duruma düştüğünü ifade eden Kani Erdoğan, iktidarın bunu görmezden gelip sadece kendi yaşam biçimlerini dayatma derdine düştüğünü belirterek, "Biat kültürünün olduğu bir ülkedeyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 7-8 bakanlıktan daha fazla. Diyanet’in ne bir üretimi var ne de başka bir şey. İnsanlara sadece biat kültürünü dayatıyorlar. Biat kültürünü dayatan bir iktidarla bu ülkenin bir geleceği olmaz" dedi.
Kürtçe üzerindeki baskılara işaret eden Erdoğan, "Hiç kimsenin anadilini yok edemezsin. Ne kadar asimile edersen et, bu ülkede, bu dünyada, bu dil var ve yaşıyor, yaşayacak, yaşamak da zorundadır. Anadile hiç kimse engel olamaz. Asimile etmeye çalışırlar ama dil her zaman yaşar" diye konuştu.
‘HİÇBİR ZAMAN SAVAŞTAN YANA OLMADIK’
Esnaf Birsen Özkaya ise esnafların yaşadıklarından yakınarak, kendisi dışındaki diğer esnaflarına kepenk kapatma durumuna geldiklerini aktararak, "İnsanlarda para yok. Akşama kadar müşteri bekliyoruz. Biz hiçbir zaman savaşa 'Evet' demedik her zaman 'Hayır' dedik. Önce eğitime bütçe ayırmak gerekiyor. Ama bunlar 'Savaşa evet' diyorlar" diye belirtti.
'ALDIĞIM MAAŞ 2 BİN TL'
Engelli olduğu için iş bulamadığını söyleyen Remziye Güçlü, "Bugün engelli maaşımı almak için dışarı çıktım. Engelli maaşım ancak doğalgaz ile elektrik faturasına yetiyor. Aldığım maaş 2 bin 797 lira. Bu rakamla çocuklu bir ev kadını ne yapabilir? Baktığınızda her şeye bütçe var. Savaşa var, silaha var, ama halka yok" şeklinde konuştu.
‘ŞİMDİ DE HALAYIMIZA TAKTILAR’
Kürtler olarak geçmişten bugüne yok sayıldıklarını ifade eden Güçlü, "Öyle bir ülke ki, bizim dilimiz, kültürümüz yok sayılmış, şimdi de halaylarımıza taktılar. Komik bir durum Türkiye’nin durumu. Bütün gelenek göreneklerimizi engelliyorlar. Bizi hiçleştiriyor, katlediyor. Ama bunu kimse başaramaz. Hem kadın olarak hem Kürt olarak, hiçbir güç bizi yıkamaz. O yüzden bizi açlıkla da terbiye etmesin. Biz çok aç kaldık. Biz değil, onlar düşünsün" diye kaydetti.
‘SABAH KALKIYORUZ ZAM AKŞAM YATIYORUZ ZAM’
Bir genç olarak yaşadığı sorunlara değinen Fikri Karadağ şunları söyledi: "Zam üstüne zam geliyor. Sabah kalkıyoruz bir zam, akşam yatıyoruz bir zam. Ülkenin ekonomisi hiç iyi bir durumda değil, ülke de çok iyi bir yöne gitmiyor. Zaten gençlerin yarısından çoğu okumuyor. Gençler geçinmek için gidip çalışıyor, okuyan da atanamıyor."
'BU KADAR SORUN VARKEN SAVAŞI MANTIKLI BULMUYORUM'
Mustafa Türk, ekonomideki sorunları hükümetin uzun vadede aldığı kararlardan kaynaklandığını belirtti. Türk, Güney’de bir Kürt sorunu olduğunu, Kuzey’de Ukrayna-Rus savaşı olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Askeri harcamalar bir noktaya kadar anlamlandırılabilir ama artık hangi noktada olduğumuzu bilmiyoruz. Ben şu anda sınır ötesi operasyonların ne durumda olduğunu, amacını bilmiyorum. İçeride bu kadar büyük dertleri varken dışarıya bu kadar açılmanın mantıklı olduğunu düşünmüyorum."
Türk, DEM Parti belediyelerinde Kürtçe trafik işaretlerinin silinmesini eleştirerek, şunları söyledi: "Ben milliyetçi birisiyim, bir Türküm. Ben kendi anadilimi konuşuyorum burada. Bir insanın orada ‘Önce yaya’ uyarıyı hangi dilde gördüğü ve o dil evinde doğduğu, büyüdüğü dilse neden olmaması gerektiğini bilmiyorum. Bir güç savaşı olduğunu düşünüyorum. Bu belediyelerin, orada yaşayan insanların doğal bir talebi anadilinde bir şeyler yapabilmek."
‘EKONOMİ YÖNETİMİNİN GELECEĞE DAİR BİR HESABI YOKTUR’
İktidarın politikalarından rahatsız olduğunu vurgulayan Bayram Işık da iktidarın yönetme bilincini kaybettiğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Artık sadece saldırıyorlar. Ekonomi yönetiminin geleceğe dair bir hesabı yok, günü kurtarmaya dönük ama günü de kurtaramıyorlar. Dolayısıyla saldırıyorlar. Söylenenler duyulmadı, ama artık halkımız kendisi söylüyor ‘Kral Çıplak’ diye. Gidişat iyi değil iyi olmayacak. Günübirlik sıcak para arayışları da ülkedeki adalet sistemi, sosyal yaşam gereği uluslararası para babalarına, tefecilere de güven vermiyor."
’SAVAŞLAR RANT DEMEKTİR’
Bütçeden savaşa ayrılan paya dikkati çeken Işık, "Ben 63 yaşındayım, 17-18 yaşında söylemeye başlamıştık: Bu memlekette bir halklar sorunu var. Bu halklar sorununa reddede reddede geldik. Ama bir yere geldik, 'Artık siz reddetseniz de biz reddetmeyeceğiz' diyen bir ülke ortaya çıktı. Bu gerçeği silahla, şiddetle bastırmaya çalışmanın karşılığı 40 yıldır süren bir savaş ve savaşların doğal sonuçları ölümlerdir, yıkımlardır. Savaşlar inşaat rantıdır, silah rantıdır, ilaç rantıdır. Sorun Kürtlerin Kürt sorununu kabulü ya da reddi sorunu değil. Sorun, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda rant yaratılması sorunudur" diye konuştu.
'KÜRTÇE UYARILARIN SİLİNMESİNİN MANTIĞI YOK'
Kürtçe uyarı yazılarının silinmesine değinen Işık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yasaklayarak hiçbir yere varamadılar. 70-80 yıl yasaklandı ama sonunda Kürtçe televizyon açmak zorunda kaldılar. Resmi olarak Kürtçe televizyon açacaksın, izleyeni var mı bilmiyorum. Çünkü dayatılan hiçbir şey halklar tarafından kabul edilmez. Kürtçe televizyonu resmi olarak kuracaksın ama Kürtçe tabela astırmayacaksın, saçmalık. Bunun izahı da yok mantığı da yok."