TRABZON - Tarımsal üretimi bırakmak zorunda bırakılan köylülerin kentlerde ucuz iş gücü olarak çalıştırıldığına dikkati çeken Ziraat Mühendisi Avni Aydın, çözümün küçük üreticinin desteklenmesinden geçtiğini söyledi.
Neredeyse her bölgesinde verimli tarım arazileri bulunan Türkiye’de, son yıllarda samandan buğdaya kadar birçok üründe ithalat yapar duruma gelindi. Üretim yapamaz hale gelen çiftçilerin tarımı bırakmak zorunda kalması, ekili arazilerin günden güne azalmasına neden oluyor. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri de kırsal nüfusun giderek azalması olarak yansıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 1990 yılında yüzde 41 olan kırsal nüfus, 2019 yılına gelindiğinde yüzde 7,8’e kadar düştü. Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) Trabzon Şubesi yöneticisi Ziraat Mühendisi Avni Aydın, kırsal nüfusun azalmasıyla tarımsal üretimde düşüş yaşandığını söyledi.
MALİYET KARŞILANAMIYOR
90’lı yıllardan itibaren ekili tarım alanlarının azaldığına dikkat çeken Aydın, bunun en önemli sebeplerden birinin tarımın getirdiği katma değerin düşük olması olduğunu kaydetti. Aydın, “Kırsal alanda üretim yapan üreticilerin günümüz koşullarında üretim maliyetleri, üreticinin ürettiği ürünlerin üzerinde. Bu nedenle üreticinin geçim standartlarına ulaşması mümkün değildir. Üretici büyük bir maliyetle ürün üretiyor ama bunu piyasaya arz ederken, istediği rakamı alamıyor. Doğal olarak ürettiği üründen kendi geçimini sağlamak için bir gelir elde edemezse, bunu sürdürmek manasızdır. Köylerde üretim bırakılıyor ve sosyal güvenlik kaygısı ile kentlere geliniyor” dedi.
DESTEK YETERSİZ
Bir diğer etkenin de tarım politikaları olduğunun altını çizen Aydın, politikaların üreticilerin refahının artması, daha verimli ve kaliteli ürün elde etmeleri için kullanılmadığını söyledi. Köylü tarımının yeterince desteklenmediğini vurgulayan Aydın, “Tarıma milli gelirden ayrılan kaynak düşük. Avrupa ülkelerinde üretici ciddi manada destek alıyor. Üreticinin kullandığı mazottan alınan vergi ile üreticiye verilen mazot desteği arasında büyük bir fark var. Üreticiye mazot desteği vermek yerine vergi alınmazsa, üretici daha kârlı olacak. Dolayısıyla verildiği söylenen destekler kağıt üzerinde kalıyor ve amacına ulaşmıyor. Eğer Türkiye’deki üretim arttırılmak isteniyorsa, tarımsal desteklerin üretim maliyetini karşılayacak seviyeye çıkması lazım” diye belirtti.
İTHALAT SOPASI SALLANIYOR
Küçük üreticinin karşısında sürekli ithalat sopasının sallandığını dile getiren Aydın, şöyle devam etti: “Örneğin üretici bugün patatesi 1 liraya üretiyor, fakat 80 kuruşa satamıyor. Buna karşı hemen ithalat yapılıyor. Yurtdışından ürün geldiği zaman üretici üründen kopuyor. Dünyanın yeniden küçük üretimi keşfettiği bir dönemde bizim de küçük üreticilerimizin desteklenmesi gerekiyor. Eğer bu olmazsa, kalan üretici de üretimi bırakacak ve piyasa tamamen ithalatçının eline kalacak. Üretimimiz etkilenecek ve tarımsal gelir düşecek. Bu durum gelecekte fiyatlara da yansıyacak. Çünkü ithalatçı ürünü ilk getirdiğinde, üreticiyi vurmak için piyasanın altında satıyor. Daha sonra üretici piyasadan çekilip alan ona kaldığında, istediği fiyattan mal getirecek. Çünkü yerli üretim yok olmuş olacak.”
KÖYLÜ MÜLKSÜZLEŞİYOR
Bu nedenlerle köylünün tarımı bırakıp şehirlere göç ettiğine dikkat çeken Aydın, bu durumun sistem tarafından sanayiye ucuz iş gücü yaratmak için körüklendiğini söyledi. Kent varoşlarına yerleşen insanların büyük kısmının Anadolu’dan toprağını bırakıp gelen insanlar olduğunu belirten Aydın, “Kentlerin etrafında, mülksüzleşmiş köylüler tarafından yeni metropoller oluşturuluyor. Mülksüzleşen bu köylülerin, sistem tarafından güvencesiz işlerde kullanılmaları çok mümkün oluyor. Organize sanayi bölgelerinde ya da hizmet sektöründe bu insanlar kullanılıyor” dedi.
KÜÇÜK ÜRETİCİNİN ÖNEMİ
Üretimin düşmesinden kaynaklı gıdaya ulaşma da sıkıntılar yaşanabileceğini ifade eden Aydın, tüm dünyada gıda fiyatlarının düşmesine karşın Türkiye’de yükseldiğini dile getirdi. Bunun çözümünün küçük üreticiyi desteklemekten geçtiğini vurgulayan Aydın, “Bir kere önümüze koyulması gereken hedef, tarım yapılabilecek arazi büyüklüğünü hesaplamak. Daha sonra bu bölgelerde hangi ürünün daha verimli bir şekilde üretilebileceği belirlenmeli. Üretici hangi maliyetler ile üretim yaptığında, verimi ve kaliteyi arttırabilir, bunlar tespit edilmeli. Sonra üreticiye alım garantisi verilmeli. Üreticiye alım garantisi verildiğinde, köylü tarımı bizim arzu ettiğimiz seviyeye gelebilir. Küçük üreticiler tarımın ana kaynağıdır. Bunların varlığı sürdürülebilir bir tarım için çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
MA / Tolga Güney