İZMİR - Her geçen gün sulak tarım alanlarının yok edildiğine dikkati çeken Ekolojist Ertuğrul Barka, “Türkiye, ekolojik politikaları olmayan uygulamaları sürdürdüğü sürece bizi gerçekten ekolojik bir yıkım bekliyor” dedi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2020 yılı kuraklık haritalarında, Türkiye'nin önemli bölümünün yağış almadığı ve son 3 ile 6 aylık dönemde de “olağanüstü ve şiddetli kuraklık” yaşandığı görülüyor. Küresel ısınma, su kaynaklarının azalması, çölleşme, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi gibi durumlar da düşünüldüğünde tehlikenin boyutları daha da artıyor.
Önemli değerlendirmelerde bulunan Ekolojist Ertuğrul Barka, ekolojik dengenin bozulması, küresel ısınmaya bağlı kar ve yağmur yağışlarında yaşanan meteorolojik kuraklık tehlikesine dikkat çekti.
KURAKLIĞIN ETKİLERİ
Barka, su döngüsünün değişmesi, vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj- göletler, maden arama, sera gazları, zirai ilaç kalıntıları ve sanayi atıklar nedeniyle suyun kirletilmesi, hızla yok olan tatlı su kaynakları ve göllerle kuraklık tehdidini de beraberinde getirdiğini söyledi. Türkiye'nin birçok yerinde yağışların düzensiz yağmasından kaynaklı kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Barka, bunun en önemli nedenlerinden birinin ise insan eliyle yaratılan iklim değişikliği olduğunu söyledi. Barka, küresel iklim değişikliğinin sanayi devrimiyle başladığını ancak ve son 30 yılda endüstriyel faaliyetler nedeniyle hızla ısınarak yağış düzensizliği, kuraklık gibi doğa üzerinde olumsuz etkiler bırakıldığını belirtti.
İklim değişliği nedeniyle toplumların, kültürlerin ve yaşamın bir bütünen değiştiğini kaydeden Barka, “İklim değişikliği ile birlikte küresel ısınma gerçekleşiyor. Sera gazlarının salımı nedeniyle değişen iklimin su döngüsünün değişmesine neden oluyor. Dünyadaki su kütlesi sabittir. Bunun bir doğal döngüsü de vardır. Ama biz sera gazlarıyla doğanın doğal döngüsünü etkiledik ve yağışların düzeni bozduk. Bu döngü bozulduğu için bir yılda yağacak yağış miktarı bakıldığında bir hafta içinde yağmur bir bölgeye yağıyor ve bunun hiçbir yararı olmuyor aksine zararı oluyor” diye konuştu.
CANLILAR YOK OLUYOR
Kapitalist ülkeler, iklim değişikliğini önlemek yerine Türkiye gibi az gelişmiş ülkeler üzerinden doğayı tahrip eden politikalarını sürdürdüklerini belirten Barka, şunları söyledi: "Madencilik almış başını gidiyor. Bir gram altın üretimi için 4 ton su tüketiliyor. Uşak'ta Kışladağ altın madenin günlük su tüketimi İstanbul’un bir günde tükettiği su kadardır. Öte yandan altının ham maddesini oradan almak için siyanürlüyorsunuz. Siyanür havuzuna akıtılan sıvı atıklar doğaya karışıyor ve sular kirletiliyor. Kirlenen sular nedeniyle doğadaki canlılar yok oluyor. Dünyada tarım için kullanılan su oranı yüzde 71 iken Türkiye’de bu yüzde 73’tür. Sermaye dünyadaki varlığını ve egemenliğini sürdürebilmek için sürekli büyümek zorunda ve bu tür yatırımlarını bizim gibi ülkelere getiriyor. Yani doğada yaşanan hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir."
BARAJLAR DOLMUYOR
Yağış rejiminin değişmesi sonucu sıcaklıkların artığını ve bu nedenle barajlarda toplanması gereken suyun toplanmadığını dile getiren Barka, “Barajlar, düzensiz yağış nedeniyle dolmuyor. Mevcut suyu da plansız programsız, verimsiz kullanan bir sanayi var. Türkiye'de her geçen gün sulak alanlar, tarım alanları yok ediliyor. Türkiye ekolojik politikaları olmayan uygulamaları sürdüğü sürece bizi gerçekten ekolojik bir yıkım bekliyor. Tarım üretimi, tahıl, sebze ve meyveyi dışarıdan alıyoruz. AKP ve MHP iktidarı döneminde büyük tarım alanlarını üretim dışı bırakıyor” dedi.
EKOLOJİK DÜŞÜNMEK
Ege Bölgesi'nin birçok şehrinde Jeotermal Enerji Santrallerinin (JES) kurulu olduğunu ifade eden Barka, Türkiye’nin böyle bir enerjiye ihtiyacının olmadığını söyledi. Türkiye’de kurulu olan JES’lerin enerji kapasitesinin sadece yüzde 60’nın kullanıldığını dile getiren Barka, yeni enerji santrallerin kurulmasını eleştirdi. "İktidar ovaları, tarımı, hayatı ve yaşamı bir bütün olarak değiştiriyor" diyen Barka, şunları söyledi: "Bir tek adamın tek dudağı arasında bütün ormanları, ormandan çıkarma yetkisiyle donatıyorsunuz. Oysa ormanlar bizim nefes alma alanlarımızdır. Bunu yok etme yetkisi kimseye verilemez. Bu kapitalist anlayış derhal terk edilmeli yerine ekolojik düşünmek zorundayız. Ekolojik sınırlar içinde yaşamın sürdürülebilmesi için üretim yapılmalı. Tüm dünya ekolojik komünal toplum düzenine geçmek zorunda yoksa insanlık yok olur.”
MA / Esra Solin Dal