HABER MERKEZİ - Mültecileri piyon gibi kullanan otoriter rejimler, Avrupa’yı tehdit ediyor. Belarus, Türkiye gibi mülteci tacirliği yapıyor ve AB’den yardım bekliyor.
Mültecileri Ortadoğu’dan getirip Polonya sınırına yığan Belarus hükümeti, Avrupa’yı mülteci krizi ile "huzursuz" etmek istiyor. Özellikle Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun kendisine uygulanan yaptırımlara karşı bir misilleme yaptığı düşünülüyor. Yapay krizin arkasında Rusya ve Türkiye’nin olduğu da konuşuluyor.
BATIYLA MÜCADELEDE MÜLTECİLER
Otoriter rejimler ve Batı arasındaki gerilim devam ediyor. Putin, Erdoğan ve Lukaşenko gibi portreler "Homo Deus" olmaya çalışırken karşılarında Batılı güçlerin homurdanmalarını görmek istemiyorlar. Yani ayakkabının içinde bir taş olmamalı. Batılı devletlerin yaptırımlarına karşı farklı mücadele teknikleri geliştiriyorlar. Mesela Rusya, Avrupa’ya sattığı doğalgaz fiyatları üzerinden Batı'yı hizaya getirmeye çalışıyor. Otoriter rejimlerin hangarında farklı özellikte çok yönlü silahlar var tabii. Bunlardan biri de mülteciler. Örsle çekiç arasında kalmış mülteciler, aslında kendi bölgelerinde vekâlet savaşı yaratanların topraklarına göç ediyorlar. Bu konuda Avrupalı devletlerin de büyük sorumluluğu var. Ortadoğu’yu muharebe alanına dönüştüren Batı kökenli sermaye sınıfı, bireyi "mülteci" haline getirdi ve adeta köpek balıklarına (otokratlar) yem etti. Batı demokrasisinin kendi sermaye sınıfının artı-değer hırsını dizginlemediği sürece mülteci akınlarını engellemesi mümkün değil. Çevreden merkeze göç, sosyolojik bir realite olarak Batı’nın önündedir.
‘BELARUS PARYA DEVLETE DÖNDÜ’
Belarus’tan Polonya sınırına "gönderilen" mülteciler, otokratlar tarafından birer cannon fodder (harpte harcanan erler) gibi kullanılıyor. Bu manada Belaruslu gazeteci Hanna Liubakova Twitter hesabında hem Polonya sınırından hem de Minsk’ten bazı önemli bilgiler veriyor. Lukaşenko’nun mültecileri rehine olarak kullandığını ve onların hayatıyla oynadığını belirten Liubakova, Belarus’un giderek bir "parya devlete" döndüğünü ifade ediyor. Lukaşenko rejiminin mülteci kartını bir araç olarak kullandığını ve Batı’ya karşı hibrit saldırıda bulunduğunu dile getiren Hanna Liubakova, Belarus güvenlik güçlerinin mültecilerin yasal yollardan Polonya’ya girişine kasıtlı olarak izin vermediğini ve ormanlık alana zorladığını ileri sürüyor. Tsentrkurort adlı turizm acentasının aslında Belarus Devlet Başkanlığına hizmet ettiğini kaydeden gazeteci Liubakova, Lukaşenko yönetiminin Mayıs 2021’de Arap dünyasıyla çalışmak için bazı sözleşmeler imzaladığını ve bu ajansın "mülteci kaçakçılığı" yaptığını belirtiyor.
TÜRKİYE’YE PARA VAR BELARUS’A YOK
Mülteci krizi sadece Belarus’la sınırlandırılamaz. Bu yapay krizin arkasında Rusya ve Türkiye’nin olduğu konuşuluyor. Bu bağlamda russian.rt.com adlı haber sitesinde Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı S.V. Lavrov’un bazı açıklamaları yayınlandı. AB’nin mülteci sorunu konusunda çifte standart uyguladığını belirten Lavrov, Türkiye’ye sağlanan finansın Belarus’a da sağlanması gerektiğini beyan etti. Bu açıklama, aslında Rusya’nın mülteci sorununa "kasaba tüccarı" gözüyle baktığını gösteriyor. Mülteci borsası kurulmak isteniyor. THY ve Rus havayolu şirketi Aeroflot, bu borsanın tedarikçileri rolünde. Otokratların yeni ekmek kapısı mülteciler.
MÜLTECİ ROTASI DUHOK, İSTANBUL VE MİNSK
Mültecilerin ağırlıklı olarak Irak ve Suriye’den geldikleri gözleniyor. The Gurdian muhabirleri Polonya’nın Grodzisk köyüne doğru yol almaya çalışan 7 kişilik Kürt kafilesiyle görüşmüş. Kafilenin soğuk iklime ve vahşi ormanların bataklık arazisine rağmen 3 kez sınırı geçme teşebbüsünde bulunduğu dile getiriliyor. Kafilenin içinde 8 yaşında bir kız çocuğu ve 2 yaşında erkek çocuğu olduğunu öğreniyoruz. The Guardian’ın ilgili haberinde, Kürt kafilenin Federe Kürdistan Bölgesi'ne bağlı Duhok kentinden geldiği belirtiliyor. Bahsi geçen çocukların annesi Amila Abedelkader, kafilenin bir turizm acentası tarafından Belarus’a teşvik edildiğini ifade ediyor. Buna göre İstanbul-Minsk uçuşunu yine aynı turizm acentası organize ediyor. Belarus’a ulaşıldığında ise yaklaşık 15 bin ve 20 bin avro ödeniyor.
MA / İsmet Konak